Arap Entelektüeller 2018’de Neler Okudu?

Arap entelektüellerin önde gelen isimlerini açıklamalarıyla 2018’de okudukları romanların tahlillerini kendilerinden dinleme şansı bulduk. Pek çoğumuzun duygularının yansıtıldığı romanlar için entelektüeller şöyle ifade etmişler: “Roman, okumanın hanımefendisidir.”

Karl Ove Knausgaard’a ait olan ve Haris en-Nebhân tarafından tercüme edilen “Ailede Ölüm” adlı eser, önde gelen bir kitap. Bir süredir böyle kalın ve güzel bir roman okumamıştım! Bu yıl beni alıp başka dünyalara götüren romanlara rastladım. Ancak bu eser, hikayesiyle sizi sürükleyecek, detayları sizi yükseltecek, verdiği ayrıntılarla sizi ona daha da yaklaştıracak.

Yazarın olayları söylemesi, gidişatını aktararak ona ulaştırması başka pek çok yolla mümkündü. Ancak o bütün ışıkları yakıp eşelemeyi tercih etmiş. Böylece büyük küçük her şey görünür hale gelmiş. Bunu uzatma amacıyla yapmamış olması güzel. Oldukça dikkatli biri olarak hiçbir şeyin gözden kaçmamasını istiyor.

Romanda babasından bahsediyor, onun ölümüne gidiyor, merkezinde o babanın yer aldığı hatıraları ile çocukluğu arasında git-gel yapıyor. Hatıralarını yanına alarak gençliğine doğru taşınıyor. Bununla amacı, o aşamaları ortaya koymak. O oradan oraya taşınıyor ve siz herhangi bir tutarsızlık hissetmiyor, sıkılmıyorsunuz. O bunu biliyor. Karakterlerin yani erkek kardeşinin, dedesinin, annesinin ve ninesinin duygularını tahlil ediyor. Bu tahlile bu romanın değerini yükseltmede ve onu baştan çıkarıcı, evet tam anlamıyla baştan çıkarıcı hale getirmedeki rolü göz ardı edilemeyecek şiirsel üslubu eşlik ediyor. Abartısız söylüyorum ki üslubun bende bıraktığı etki tam olarak böyleydi.

Doğrusunu söylemek gerekirse bu romanı o kadar beğendim ki onu, ödünç aldığım Abdullah es-Sefer’e geri verme konusunda tereddüt yaşadım. Bu roman benim üzerimde büyük bir etki bıraktı ve biliyorum ki öyle de kalacak. Ben onu bünyeme kattım ve onu zenginleştirdim. Bu eser, öyle doyurucu ki zaman zaman böylesi güzellikte bir sanat eserine duyduğunuz ihtiyacı karşılar. Her yıl bir kere olsa bile… Son olarak şu unutulmasın ki ben eleştirmen değilim. Ben sadece bu eserin bende bıraktığı izlenimi ifade ettim, o kadar.

ABDULAZİZ ES-SAKUBİ: ROMANLAR, ROMANLAR…

Birine sorulacak en zor sorulardan biri bir yıl boyunca ne yediğidir. Aynı şekilde bir parça bisküvi veya bir tane hurma yemeden gününü geçiren kişi de nadirdir. İşte bence okumalar hakkında konuşmak da buna benzer. Ancak tıpkı akılda kalıcı yemekler gibi bazı kitaplar da zihninizde ayrı bir yer edinir.

Bu sene pek çok kitap okudum ama en büyük payı romanlara, özellikle de tercüme romanlara ayırdım. Daha sonra dinlenmek için hikâye ve şiir kitaplarında durakladım ve birkaç araştırma okudum. Beni roman okumaya iten şey belki de ‘Bir Öğle Şekerlemesi’ adlı romanımın yayınlanması oldu. Zira önceki senelerde bu romanı yazmak için derinlikli araştırmalar okumak zorunda kaldım.

Bu yıl Paul Auster’in “Karanlıktaki Adam”, “Kış Günlüğü” ve “Yalnızlığın Keşfi” adlı romanları ile Guillauma Musso’nun romanları ilgimi çekti. Hatırımda kalacak bir diğer özel öğün Koreli Yazar Han Kang’ın “Vejetaryen” adlı romanıdır. Şaşırtmayı seven romancı Stefan Zweig’in kısa romanlarını da okudum. Afonso Cruz’un “Kokoschka’nın Kuklası” ile “Babamı Yutan Kitaplar” adlı romanları ise epey ilgimi çekti. Kuşkusuz pek çok roman okuyucusu gibi ben de Carlos Zafon’un dörtlemesini okumaya başladım: “Unutulmuş Kitaplar Mezarlığı” dizisi kapsamında “Rüzgârın Gölgesi” ile başlayıp “Meleğin Oyunu” ile devam ettim. Daha sonra bu dörtlemeyi tamamlayacağım.

ABDULLAH EL-HAYDARİ: BİYOGRAFİLERİN KUCAĞINDA

2018 yılında okumaların benim için sevimli bir alana yani biyografi kitaplarına doğru yöneldi. Bunun için Suudi yazarların biyografilerine odaklandım ve kütüphaneme hediye ettim.

Dr. Said el-Arabi el-Harisi’nin 2017 yılında çıkmış ve olayları ifade etme, üslup ve benimsemiş olduğu kalıp bakımından oldukça yetkin bir biyografi eseri olan “Önemli Zorlukların Üstünde” kitabını da okudum. Aynı şekilde Dr. Abdulvahid el-Hamid’in 2017 tarihli Cevf Yılları adlı eseri de okuduklarım arasında. Bu kitap hayatının farklı duraklarına dair dikkatli gözlemleri ile ön plana çıkıyor. Mütevazı bir şahsiyete sahip olan yazar, neredeyse gözden kaybolmuş ve bugünün nesilleri tarafından bilinmeyen Cevf bölgesinde geçirdiği yılları kayda geçirdiği bu eserde olayları anlatırken ilgi çekici bir üslup kullanmış.

REHAB EBU ZEYD: ‘SONSUZ…’, ECO VE ‘EİNSTEİN İLE AY DANSI’

Bir kitapta güzel bulduğum şey, yazarın inanılırlığı ve hedef konuyu ele almadaki şeffaflığıdır. İlgi yelpazesi ne kadar renkli olursa farklı entelektüel vadiler arasında yelken açmak için o kadar övülesi bir merak ve heves uyandırır. İtalyan edebiyatçı ve eleştirmen Umberto Eco’ya ait olan Listelerin Sonsuzluğu – Homer’den Joyce’a kitabını (Çev. Ebu el-Heyca) okurken tam olarak böyle hissettim. Teraziyi dengelemek adına eş zamanlı olarak Joshua Foer tarafından kaleme alınan ve yetenekli bir genç olan Muhammed ed-Dab tarafından tercüme edilen Einstein ile Ay Dansı adlı hafif bir kitap okumayı tercih ettim. Bu kitap, beni ilgi alanlarımdan biri olan unutkanlık, hafızanın sinirbilim ve insanın bilişsel yanları ile olan ilişkisini ve hafızanın kayıp bir hazine gibi geri alınıp alınamayacağını tartışıyor. Bu esnada güçlü bir hafızaya sahip olduklarını düşünen insanlar arasında Amerika ve dünya çapında yarışmalar düzenlendiğini öğrendim: Onlar doğaüstü insanlar mı yoksa sadece zihinsel yeteneklerini korumada mı iyiler?

Bu yılki en önemli okumalardan biri, uçak ve üniversite bombalayıcısı Ted Kaczynski’ye ait olan “Sanayi Toplumu ve Geleceği” adlı anarşist manifesto eseridir. Kaczynski özgürlüğü pahasına sözü dünyanın dört bir tarafına ulaşsın diye hapsi göze aldı. İlgi çekici olan sadece kitabın modern hayat tarzına karşı çıkışa dayalı ana fikri değil aynı zamanda adamın tutuklanma öyküsünü de içermesidir. Kaczynski, yetkilileri çıldırtan ve onların kendilerini tanımalarını sağlayan belirgin bir hizaya sokana kadar onları bezdiren bir matematik profesörü… İtiraf oyunu ve dilin, harflerin ve kelimelerin içerdiği sonsuz güç, bir felâkete sebep oldu ya da belki dünyayı bir felâketten kurtardı.

2018 yılında okuduğum kitaplardan geçen yılki okumalarımdan öğrenmediğim çok şey öğrendiğime inanıyorum. Her defasında yeni bir üslubun anlatım dairesine girdiğini ve özellikle Arap sahnemize çıktığını görüyorum. Ben özellikle roman anlatımı ile ilgileniyorum; ifadeyi okuyup eleştirmenin bağımlısıyım. Arkadaşlarımın roman yazarlarına karşı özel bir meyli yoktur ancak ben romancı olduğum için önyargılı da değillerdir. Ama ben, romanlarda diğerlerinde bulamadığım şeyleri bulduğum için her yıl kitabın bu türünde çıkanları okumaya çalışırım. Ayrıca Booker’ın uzun ve kısa listesini okumaya da çok özen gösteririm. Her yıl beni yazdıkları dünyalarla bağdaştıran bir tatlı olarak önüme düşen bu başlıkları sabırsızlıkla beklerim. Adı sanı bilinmeyen, ünsüz bir yazarın romanını bulduğumda veya daha önce okumuş olduğum bir romanı görürsem çok mutlu olurum. Bu bana Arap sahnemizin kendiliğinden, miras ve genetik bakımdan geliştiğini hissettiriyor. Bu ifadeyi birinin devralacağına ve bu listenin asla tekelci yazarlara kalmayacağına yürekten inanıyorum.

NASIR EL-CASİM: “TAKAKA BAHİTE”

Bu yıl, önde gelen Suudi yazarlardan Muhammed el-Mezini’nin “Takaka Bahite” adlı romanını okudum. Yayınlanmasının ardından epey geçmişken okudum ama onu ikinci veya üçüncü kez okuma fırsatım olsa hiç tereddüt etmem. Hatta ders verdiğim roman eğitimi için bir araştırma sınıfı müfredatı hazırlama şansım olsa öğrencilerime teknik ve yapısal unsurları ile neredeyse bütünleşmiş modern bir roman örneği olarak onu sunardım. Onu okurken uzun bir süredir hissetmediğim belirgin duygular hissettim. Heyecan ve bekleyişin tadına vardım. Tüm gücümü olayları ve karakterlerin akıbetini tahmin etmek için hazırladım. Bu teşvikin ve yazarın betimleme yeteneğinin tadını çıkardım. Yazarın ifade biçimlerinde sunduğu varoluşsal görüş ve felsefi duygu beni oldukça memnun etti. Roman metnindeki hikâyenin tatlı bir akıcılığı ve acip garip bir anlatımı (cinler âlemi) var. Beni en çok şaşırtan yazar el-Mezini’nin kahraman yaratma konusundaki tartışılmaz yeteneği oldu.

Kaynak: Şark’ul Avsat