Depresyona giren kızların sayısı erkeklerin iki katı

İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre sosyal medya kullanan genç kızlar, erkek yaşıtlarına göre depresyon girme olasılığı daha yüksek.

Uzmanlar, sosyal medyada sergilenen ‘harika hayatların’ gençlerdeki baskıyı artırdığını söylüyor

University College London’ın (UCL), sosyal medya kullanımı ve depresyon arasındaki bağlantıyı gösteren çalışmasının ardından hükümete seslenen kampanyacılar, Facebook, Twitter ve Instagram gibi uygulamaların, gençlerin, özellikle de genç kızların sağlığı için oluşturduğu riski dikkate almaya çağırdı.

Bulgulara göre, sosyal medyayı az kullananların yüzde 12’si, günde 5 saat ya da daha fazla kullananların ise yüzde 38’i daha şiddetli depresyona yakalanıyor.

Önceki araştırmalar da sosyal medyanın gençler arasında depresyona ve anksiyeteye yol açtığını ortaya koymuştu.

UCL’nin çalışması, genç kızların bu durumdan daha çok etkilendiğinin altını çiziyor. 14 yaşındaki genç kızların 5’te ikisi, sosyal medyayı günde 3 saatten fazla kullanırken, erkek yaşıtları için bu oran 5’te bir. Genç kızların yalnızca yüzde 4’ünün, erkeklerin ise yüzde 10’unun sosyal medyayı kullanmadığı belirtiliyor.

Çalışmaya göre, kızların yüzde 25’i, erkeklerin ise yüzde 11’i klinik düzeyde depresyon belirtileri gösteriyor.

SOSYAL MEDYA KULLANIMI UYKU PROBLEMLERİ YARATIYOR

EClinicalMedicine dergisinde yayımlanan rapora göre, alanında ilk kez yapılan araştırmada, sosyal medya ile depresif belirtiler arasındaki ilişki incelendi ve Milenyum Kuşağı Çalışmaları (MCS) grubundan 11 bin kadar gencin verileri analiz edildi.

Sosyal medya kullanımı ile daha az uyku, uykuya geçme zamanının uzaması ve uykunun daha fazla kesintiye uğraması arasında orantısal olarak bir ilişki var. Dolayısıyla depresif belirtilerle ilgili rakamlar, uyku sorunu yaşayan genç kızlar ve erkeklerde daha yüksek.

Sosyal medyada harcanan zaman ile depresif belirti rakamlarıyla doğrudan ve dolaylı (uyku, zayıf beden imajı ve benlik saygısı gibi) bağı olan internet tacizleri arasında da bir ilişki bulunuyor. Sosyal medyadan başlayıp depresif belirtiler göstermeye giden yol, hem kızlar hem de erkekler için aynı.

Çalışmaya katılan uzmanlar, sosyal medya kullanımı ile depresyon arasındaki ilişkinin altında yatan muhtemel sebepleri araştırırken, genç kızların yüzde 40’ı ile erkeklerin yüzde 25’inin internet tacizine ya da siber zorbalığa maruz kaldığı sonucuna ulaştı. Bulgulara göre, kızların yüzde 40’ı, erkeklerin ise yüzde 28’i uykularında sık sık bölünme yaşıyor.

Sonuçlar, araştırmacıları ve yardım kuruluşlarını, gençlerin sosyal medya kullanım saatlerinin sıkı bir şekilde düzenlenmesi ve söz konusu platformların yaşananlarla ilgili daha fazla sorumluluk alması yönünde çağrıda bulunmaya teşvik ediyor.

UCL Epidemiyoloji ve Sağlık Hizmetleri Enstitüsü’nden Profesör Yvonne Kelly, “Bu bulgular, güvenli sosyal medya kullanımı ve gençlerin sosyal medya kullanım saatlerini sıkı sıkıya düzenleyen mevcut prensiplerle yakından ilgili” dedi.

“İNTERNETTE ZAMAN GEÇİRME LİMİTİ OLMALI”

Kelly, “Klinik, eğitim ve aile ortamları, gençlerin yalnızca sosyal medya kullanımlarına değil, aynı zamanda internet deneyimleri ve uyku düzenleri dahil yaşamlarının diğer yönlerini de yansıtmaya teşvik edilip desteklenebilecekleri potansiyel temas noktalarıdır” diye konuştu.

Profesör Kelly ayrıca, çocuklarının nerede ve ne zaman sosyal medyada olacağı konusunda kafa yoran ailelerin,  internette zaman geçirme limitinin olması konusunda aynı fikirde olduğunu belirtti.

Kelly, “Kullanım yasağı ve cep telefonlarını gece olunca yatak odalarından çıkarmak da üzerinde düşünülebilir seçenekler” diye ekledi.

Ruh sağlığıyla ilgili gölge bakan Barbara Keeley, “Korku veren bu yeni rapor, haddinden fazla sosyal medya kullanımının genç kızlar ve kadınların ruh sağlığı üzerindeki zehirli etkisini gösteren ve giderek artan kanıtlar arasına yenilerini eklemiş oldu. Çok sayıda genç kız ve kadın, sosyal medyayı yoğun olarak kullanmanın neticesinde oluşan büyük depresyon riskiyle karşı karşıya” dedi.

Yardım kuruluşu YoungMinds’ın kampanya direktörü Tom Madders ise genç insanlar için günlük hayatın bir parçası haline gelen sosyal medyanın bir yandan fayda sunarken, diğer yandan da her zaman müsait olunan ve diğerlerinin “mükemmel” hayatıyla kendilerininkini kıyaslamaya fırsat tanıyan “ilave” bir baskıyı da beraberinde getirdiğini söyledi.

Madders, “Sosyal medyanın 7/24 açık olması, taciz ya da zorbalığın artık okul kapılarında beklemek yerine gençleri evlerinde izleyebileceği anlamına geliyor. Yapılan çalışma, yoğun sosyal medya kullanımının akıl sağlığı üzerindeki etkisi ile bunun arkasında yatan bazı sebeplere ilişkin en çok ihtiyaç duyulan kanıtları sunuyor” dedi.

Sözlerine devam eden Madders, “İnsanların sosyal medya kullanımından daha fazla haberdar olmasını sağlamak için bazı çalışmalar yapılmış olsa da platformların, siber zorbalığı ve tacizi azaltmak adına, internet zorbalığıyla ilgili ihbarlara hızla cevap vermek ve kullanıcıların ruh sağlıklarına öncelik tanımak gibi üzerine düşen çok görev var” ifadelerini kullandı.

Madders, “Bunun yanı sıra, dijital esnekliğin okul müfredatının bir parçası olmasını sağlamalıyız ki böylece her çocuk, erken yaştan itibaren sosyal medyayı pozitif olarak nasıl kullanacağını ve kendilerini üzen bir şey görürlerse ne yapmaları gerektiğini öğrensin” diye ekledi.

Konuyla ilgili açıklama yapan bir hükümet sözcüsü ise “Çocuklarımızın ve gençlerimizin ruh sağlığını desteklemek, ruh sağlığı hizmetlerini geliştirmek için yılda ekstra 2 milyar sterlin ayıran Ulusal Sağlık Sistemi’mizin (NHS) uzun dönemli planları arasında öncelikli hedefimiz.

Kamu Sağlığı İdaresi Başkanı, sosyal medya kullanımının genç insanların ruh sağlığı üzerindeki etkisine dair sistemli kanıt denetim komisyonu kurdu” şeklinde konuştu.

Sözcü ayrıca, “Bu yıl içinde ayrıca, internetin zararlarıyla mücadele için tekliflerimizi ve teknoloji şirketlerinin gençleri ve sosyal medyayı göz önünde bulundurarak insanların güvenliğini korumak adına üzerine düşen sorumlulukları içeren tekliflerimizi yayımlayacağız” ifadelerini kullandı.

The Independent