“​İran, Araplara İsrail ile şantaj yapıyor”

​Suudi Arabistan’lı gazeteci Şarku’l Avsat’ın eski genel yayın yönetmeni ve El- Arabiyye kanalının eski müdürü Abdurrahman Raşid, İran’ın Araplara karşı propagandasını değerlendirdi.

Uluslararası toplum, İran’ın saldırgan projesine karşı koymayı görüşmek için Polonya’nın başkentinde bir araya geldiğinde İran medyası ve müttefikleri de (Hizbullah, Suriye rejimi ve Katar) eski tahrip yöntemine başvurarak İsrail kartıyla suçlama yoluna gitti. Sanki İsrail, cinsel bir skandalmış gibi. Zira dünyadaki bütün düşmanlar, İsrail’le yan yana gelip müzakere yapıyor ve ardından gidip savaşıyor!

Bu, Varşova’daki Arapları zor duruma düşürmek için yapılan propaganda amaçlı bir taktiktir. Konferanstaki tek gündem maddesi ise İran’a karşı tutumdu. Bunun için İsrail dâhil herkes Varşova’ya gitti. Konferans, İsrail olmadan yapılamazdı. Çünkü İsrail, İran’la mücadelede en önemli taraftır. İran, kendini varlık planını değiştirmek zorunda bırakan büyük kayıplar verdi. Şu an Tahran güçleri, sınırın ve Irak egemenliğinin arkasında saklanmaya ve konuşlandırdığı milislerle Suriye’yi kontrol etmeye çalışıyor.

Tahran rejiminin tehlikesinden yakınanların gözünde İsrail, -bunu açıkça söylemeseler bile- temel bir unsurdur. Katılımcılar, Tahran’ın Ortadoğu’daki krizlerin kaynağı ve terörün ana destekçisi olduğu konusunda hemfikir. Aynı zamanda bugün askeri olarak Suriye’de İsrail’in dışında ve Yemen’de Suudi Arabistan ve müttefiklerinin dışında İran’ın karşısında duran başka ülke yok. Lübnan ise bayrağıyla İran sömürgesine dönüştü. Türkiye, birlikte yaşamayı tercih etti ve Kürt ayrılıkçılara karşı sınır güvenliğini sağlamasına izin vermeleri karşılığında Suriye’yi İranlılara devretti. Aynı şekilde Suriye direnişi de Rusya ve İran’ın sert askeri müdahalesiyle birlikte bir yıldan fazla bir süre önce parçalandı. Artık Suriye içerisinde İran ve milislerine karşı sadece İsrail mücadele ediyor.

İranlılar, tüm imkânlarıyla Varşova Konferansı’nı engellemeye çalıştı. İranlılar, aynı salonda İsrail’le yan yana bulundukları gerekçesiyle Arap heyetlere gözdağı vererek onları ihanetle suçladı. Fakat tüm ülkelerin heyetleri gibi İran ve müttefikleri de Birleşmiş Milletler’in (BM) Genel Kurul ve BM örgütlerinin toplantılarında İsrail’le yan yana geliyor. Hiç kimse de İranlıları suçlamadı.

İnsanların dikkatini dağıtmak ve politikacıları İsrail’le iş birliği yapmakla suçlamak klişe haline geldi. Fakat bazı politikacılar halen İsrail’den korkuyor. Bugün meydan okumak bölge ülkelerine kalmışken dünya, Körfez, Yemen, Irak, Suriye, Lübnan ve Filistin’de İran’a nasıl karşı koyabilir…

İranlılar, daima İsrail’e karşı koyduklarını iddia ediyor. Ama biz, İsrail’in hava saldırılarından korunmak için saklandığını görüyoruz. Hâlbuki onlar, Cidde ve Riyad’ı bombalamaları için Yemen’de Husilere verdikleri 2 bin km menzilli Şahab ve Kıyam füzelerine sahip. İranlılar, İsrail saldırılarına yanıt vermek ve onları bombalamak için bu füzeleri kullanmaya cesaret edemiyor. İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in yaptığı gibi İsraillilerin saldırılarına sadece sözlü olarak yanıt veriyorlar. Araplar, medyanın şantajıyla karşı karşıya kalmalarına rağmen konferansa katıldı. Bu, siyasi olgunluğun işaretidir.

Filistin yönetimine gelince…

Herkes Filistin’in kendine has şartları olduğunu tahmin ediyor. Filistin yönetimi, kendi çıkarlarını başkalarından daha iyi biliyor. Buna rağmen Filistin yönetiminin çekimser kalması, hem İsrail’e hem de İran’a hizmet etti. Filistin yönetiminin çekimser kalması, Filistin’in İran tehlikesiyle yüzleşen Arap ülkelerinin tutumunu umursamadığı izlenimini verdi. Mahmud Abbas yönetiminin İran müdahalesinin kurbanı olduğunu ve İran’ın Hamas’ı destekleyerek Ramallah hükümetine karşı kışkırtmak suretiyle Abbas hükümetini zayıflattığını da unutmamalıyız. Fakat Filistin yönetimi, bizim anlamadığımız şartlara, hesaplara ve meselelere sahip.

Şarkul Avsat