Tanık ifadesi: İhvan Hizbullah ile silah kaçırdı

Eski Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin ve Mısır Müslüman Kardeşler (İhvan) örgütü mensubu 28 üyenin ‘Doğu Sınırı Baskını” olarak bilinen dava çerçevesindeki duruşması sırasında bir görgü tanığı, İhvan’ın 2010 yılında sınıra baskın için hazırlık kapsamında silah kaçakçılığı yaptığını açıkladı.

Savcılık ise yurtdışındaki örgüt liderlerinin, istihbarat için çalıştığını ve terör operasyonları kapsamında fon aldığını belirtti.

Geçen Kasım ayında Temyiz Mahkemesi’nin Ceza Mahkemesi tarafından Muhammed Mursi, İhvan Rehberlik Konseyi Başkanı Muhammed Bedii, yardımcısı Reşad el-Beyyumi, Rehberlik Ofisi üyesi Mohyi Hamid, feshedilen Halk Meclisi Başkanı Muhammed Saad el-Katatni, liderler İsam el-Aryan ve Muhammed el-Biltaci hakkında verdiği idam kararını feshetmesinin ardından sanıklar dava kapsamında yeniden yargılanmaya başlanmıştı.

Bu çerçevede Devlet Güvenlik Servisi’nin eski bir üyesi olan Tuğgeneral Adil Azab, 23 Şubat’ta Kahire Ceza Mahkemesi’ndeki tanıklığı sırasında 2008-2010 yılları arasında Sina’da 1583 tünelin imha edildiğini açıkladı. İhvan’ın 2010 yılında sınır baskınına hazırlık amacıyla Hamas’a silah kaçakçılığı yaptığına, 2008’de 437 tünelin, 2009’da 764 tünelin, 2010 yılında İhvan’ın seçimleri boykot etmesinin ardından ise 382 tünelin tespit edildiğine dikkati çekerek, İhvan’ın seçimlerden sonra gösteri düzenlediğini ve rejimi seçimlere hile karıştırmakla suçladığını vurguladı.

Dava, Vadi Natrun cezaevine baskın ve güvenlik tesislerine saldırı zemininde 2011 Ocak devrimindeki olayları mercek altına aldı. Savcılar, sanıkları ülkenin doğu sınırına baskın düzenlemek, güvenlik ve polis tesislerine saldırmak, İhvan ve Lübnan Hizbullahı ile işbirliği yapmak ve İran Devrim Muhafızları’nın desteğiyle polis memurlarını öldürmekle suçluyor. Aynı şekilde suç listesinde “Ebu Zabal cezaevinde güvenlik kuvvetlerinden 32 kişinin, Vadi el-Natrun cezaevinde 14 mahkumun, el-Marag cezaevinde 1 mahkumun cinayetinin arkasında yer almak ve söz konusu 3 cezaevinden yaklaşık 20 bin mahkumun kaçmasına yardım etmek, 3 subayın kaçırılarak Gazze Şeridi’ne götürülmesi” suçlamaları da yer alıyor.

Öte yandan Mısır’dan yayınlanan bir rapor, İhvan liderlerinin, kişisel çıkarlar ve maddi kazanımlar elde etmek için sadece gençler hususunda değil vatan, din ve tüm dünya pahasına hala yanıltıcı ve kafa karıştırıcı bir politika uyguladığını ortaya koydu.

İhvan raporu

Mısır’daki Fetva Dairesi’ne bağlı Tekfirci Fetvalar ve Radikal Görüşleri Gözlemevi tarafından yayınlanan rapora göre, söz konusu yanıltıcı politikaların en son kanıtı ise eski Başsavcı Hişam Bereket’in suikastçılarının idamına karşı İstanbul’da düzenlenen bir protesto gösterisinde yaşananlar oldu. Öyle ki İhvan’dan bir genç, açık bir şekilde İhvan liderlerinin Türkiye’de yalnızca yüz üstü bırakıldıklarını ve liderlerin de yalnızca özel çıkarlarıyla ilgilendiklerini söyledi. Rapor ise “İhvan’ın yalan sloganlarının artık yararlı olmadığını ve bunların sadece öfkeli gençliği sakinleştirdiğini” belirtti.

Rapora göre, bu olay örgüt liderleri tarafından aldatıldıktan ve beyinleri yıkandıktan sonra İhvancı gençlerin yaşadıkları hayal kırıklıklarını da açıkça ortaya koydu. Bu yöntem, örgütün kurulduğu ilk yıllardan itibaren uygulanırken, sonuç olarak İhvan’ın sahte sloganlarının etkisiyle bu gençler, vaat edilen “Halifelik Cenneti” umuduyla Türkiye’ye kaçtılar.

Rapor ayrıca, bu olayın örgüte mensup gençlik hareketinin, ülkeyi sabote etmek ve yok etmek amacıyla dış istihbarat birimleri için çalışan cemaat liderlerine yapılan darbenin bir göstergesi olduğunu belirtti. Rapora göre İhvan liderleri, terör operasyonları için gençlerin üzerinden milyon dolarlar elde ederken, amaçlarını gerçekleştirmek ve hedeflerine ulaşmak için de her türlü fırsatı değerlendirdiler.

Şarkul Avsat