Berlin, Tahran’ı nükleer gerilim konusunda uyardı

Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, Tahran’da Ortadoğu’daki askerî gerilimin tırmanışı ve İran ile ABD arasında bir çatışmanın patlak vermesi konusunda uyarıda bulundu. Bakan ayrıca Avrupa ülkelerinin nükleer anlaşmayı kurtarmak için malî ödeme mekanizmasını işletme sözünü yineledi. Buna karşılık İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, yaptırımların kaldırılmasıyla ‘gerginliğin düşürüleceği’ sözünü vererek, “Böylesi bir savaş başlatanların güven içinde olması beklenemez” ifadelerini kullandı.

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ise ABD baskılarının rejimin direk isimleri arasındaki ‘birlik ve uyumun artmasına’ yol açtığını söyleyerek ülkesinin bölgesel rolünü savundu ve yaptırımları ‘bölge istikrarı için bir tehdit’ olarak niteledi.

Maas ve Zarif arasındaki görüşmede nükleer anlaşmayı koruma çabalarına ilişkin belirgin sonuçlara ulaşılmamakla birlikte Alman Bakan, Berlin ve Tahran arasında net bir diyalog yürütmenin önemine vurgu yaptı. İki saat süren görüşmenin ardından ikili, bir basın toplantısı düzenledi. Önceki gün geç bir vakitte Tahran’a ulaşmadan önce üç Arap ülkesinde duraklayan Maas, bölgedeki durumlara ışık tutulması gerektiğini ifade etti.

Suriye’deki durumları tartıştığını belirten Maas, bölgedeki durumun patlamaya hazır ve oldukça tehlikeli olduğunu yani mevcut gerilimlerin ciddi şekilde artmasının askerî bir tırmanışa da yol açabileceğini söyledi.

İran basınının aktardığına göre, “Gerginliğin artışının bölgedeki hiçbir tarafın çıkarına hizmet etmeyeceğini” ifade eden Maas, “Son dönemlerde iki tarafla da görüştüm. Kimse bölgede gerilim istemiyor. Bu mesajı bölgeden İran’a iletiyorum” ifadelerini dile getirdi.

Öte yandan Alman basını konuya ilişkin olarak Maas’tan, “Bu kimsenin çıkarına olamaz. Bunun için her koşulda bundan kaçınmak gerekir” sözlerini aktardı.

Maas, İran yönetiminin geçen ay anlaşmanın taraflarına yaptırımların kaldırılması ve bankacılık ilişkilerinin yeniden kurulması için 60 günlük bir süre tanıdığına, aksi takdirde anlaşmadaki yükümlülüklerini durdurma sürecine devam edeceğine ilişkin açıklamasından sonra Tahran’ı ziyaret eden nükleer anlaşmadaki üç Avrupa ülkesinin en büyük yetkilisi sayılıyor. İran, Avrupalı güçlerin İran’ı ABD yaptırımlarının etkisinden koruyacak bir yol bulmadığı sürece uranyumu zenginleştirerek karşılık vermekle tehdit etti.

Maas, İran’ın vermiş olduğu süreye rağmen İran için ekonomik faydalar sağlayacak yeni teklifler sunmamakla beraber Avrupalı ülkelerin sunması mümkün olan yardımın sınırlı olduğunu belirtti. Basın konuşmasında Maas, “Yükümlülüklerimizi yerine getirmek istiyoruz. Mucizeler yaratmamız mümkün değil ancak nükleer anlaşmanın başarısızlığından kaçınmaya çabalayacağız” ifadelerine yer verdi.

Zarif ile görüşmesinden önce bu anlaşmanın Avrupa için ‘bir hayli önem’ arz ettiğini ifade eden Maas, “İran’ın nükleer silahlara sahip olmasını istemiyoruz” dedi.

Maas, ABD’nin nükleer anlaşmadan çekilmesine karşı olan Avrupa ülkelerinin (Almanya, Fransa, İngiltere) geçtiğimiz ocak ayı sonunda bazı alanlarda İran ekonomisini koruma ve Amerikan yaptırımlarını atlatmasında İran’a destek olma amacıyla başlattığı malî mekanizma INSTEX’i tartışmaya açtı. Washington’un Avrupalı müttefikleri, ABD’nin geçen yıl nükleer anlaşmadan çekilme kararına itiraz ederken Avrupa’nın ekonomik girişimi şimdiye dek başarı elde edemedi. İran’a yatırım yapma planları olduğunu duyuran büyük Avrupalı şirketler, ABD’nin yaptırımlarına maruz kalma korkusuyla söz konusu planlarını geri çekti.

Avrupalı taraflar, INSTEX mekanizmasının merkezi Paris’te olan Mali Çalışma Grubu’nun (FATF) koyduğu meşru finansman ölçütlerine uygun hareket etmesini istiyor. Bununla birlikte İran, bu ölçütlere henüz tam anlamıyla uymuyor.

Maas, “Bu, türünde yeni bir mekanizma. Bu yüzden bu mekanizmanın işletilmesi basit değil. Bununla beraber resmî gereklilikler, şu an sağlanmış durumda. Bundan dolayı yakın gelecekte bunların kullanıma hazır olacağını umuyorum” ifadelerini kullandı.

Öte yandan Trump yönetimi, Avrupa’nın planlarını kınadı. Diplomatlar, “söz konusu mekanizmanın İran ile ticarette muhtemelen büyük bir etkisinin olmayacağını, bununla birlikte ABD yaptırımlarında izin verilen insanî işlemlerde kullanılabileceğini” söyledi.

Konuşmasının sonlarında Maas, İsrail’e olan desteğini açıkça ifade ederek, “İsrail’in var olma hakkı, Alman ulusal çıkarlarının bir parçasıdır ve bizim için tamamen müzakereye kapalıdır” ifadelerini kullandı. Bu desteğin Alman tarihinin değiştirilemez bir sonucu olduğunu vurgulayan Maas, “Demem o ki benim İran’da bulunmam bu durumda hiçbir değişiklik meydana getirmeyecek” dedi.

Buna karşılık İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, ABD ya da İsrail’in bir savaş başlatması halinde İran’ın kendisini savunacağını belirterek, “Bu tür bir çekişmenin sonucunu biz belirleyeceğiz; düşmanlar değil. Maas ile ciddi ve açık bir görüşme gerçekleştirdik. Tahran, anlaşmayı imzalayan Avrupalı ülkelerle anlaşmanın kurtarılması için işbirliğinde bulunacak” sözlerini sarf etti.

Gerilimin tırmanması konusunda suçu ABD’ye atan Zarif, “Gerilimin düşürülmesi, ancak ABD’nin başlattığı ekonomik savaşın durdurulması ile mümkün olabilir. Böylesi bir savaş başlatanlar güven içinde kalamaz” ifadelerini kullanarak Almanya ve nükleer anlaşmadaki diğer ortaklardan bu hedefi gerçekleştirmek için çaba göstermelerini talep etti.

İran, ABD’yi yaptırımlarını tekrar yürürlüğe sokup genişletmek suretiyle kendisine ekonomik bir savaş açmakla suçladı. Bununla birlikte Zarif, Alman mevkidaşı Maas’a ‘İran’ın anlaşmayı kurtarmak için Avrupalı güçlerle halen çalışmak istediğini’ iletti.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İran ile Viyana Anlaşması’nın kapsamını İran’ın balistik faaliyetlerini ve bölgesel siyasetini daha fazla sınırlandırmak suretiyle genişletmeyi hedefleyen yeni bir anlaşma imzalanması gerektiğine dair bir açıklamada bulunmuştu. Bu açıklama, Maas’ın gelişinden önce İranlıları öfkelendirdi ve Tahran’da Avrupa’nın mevcut tutumundan uzaklaşarak Washington yönetiminin tavrına yaklaşması konusunda hâkim olan endişeleri güçlendirdi. Bu öfke ve endişeye özellikle Macron’un, İran’ın nükleer programına yönelik kayıtlamaların nükleer anlaşmanın bitiş yılı olan 2025 yılı sonrasına kadar devam etmesi gerektiğini belirtmesi neden oldu.

Tahran geçtiğimiz cuma günü Cumhurbaşkanı Macron’ın önerisine itiraz etti. Bu bağlamda Zarif önceki gün yaptığı açıklamada, “Avrupalılar, Viyana Anlaşması ile ilgili olmayan konularda bile İran’ı eleştirebilecek bir durumda değiller” ifadesine yer verdi.

Maas, dün son olarak İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile görüştü. İran Cumhurbaşkanlığı sitesinde yayınlanan habere göre Ruhani, İran’ın başta Almanya olmak üzere AB ülkeleri ile siyasi ve ekonomik ilişkileri ilerletme isteğine sahip olduğunu dile getirdi.

İran’ın özellikle Afganistan, Irak ve Suriye’deki bölgesel rolünü savunan Ruhani, bu rolü ‘etkili ve olumlu’ olarak nitelendirdi.

Ruhani, ABD’nin kendi tabiriyle büyük güçlerin 12 yıllık görüşmelerin ardından İran ile imzaladığı nükleer anlaşmadan çekilmesi konusunda Avrupalı yetkililerin tutumlarını da eleştirdi.

Yaptırımlara işaret eden Ruhani, ABD’yi İran’a ‘ekonomik terör uygulamak’ ile suçlayarak İran’a yönelik baskıları “bölgenin istikrarı için bir tehdit” olarak değerlendirdi.

Ruhani konuya ilişkin açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Bölgenin güvenliği, İran’a yönelik baskıların ve yaptırımların olduğu bir durumda söz konusu olamaz. Nükleer anlaşma, bölgenin korunması açısından önemlidir. ABD, yanlış yola saptı. Ülkenin direk isimleri ve halk, geçen yıldan bu yana daha bir uyum ve birlik içerisinde. Hiç şüphe yok ki ABD’nin kararları ne onlara ne de özellikle AB olmak üzere başkalarına fayda sağlayacak”.

Bu esnada İran televizyonları, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Abbas Musevi’nin nükleer anlaşmayı imzalayan Avrupa ülkelerinin anlaşmayı kurtarmadaki ‘başarısızlığına’ yönelik eleştirisini aktardı. Konuya ilişkin olarak Musevi, “Şimdiye dek Avrupalılar tarafından İran’ın çıkarlarını güvence altına alacak somut ve pratik bir harekete şahit olmadık. Tahran nükleer anlaşmanın kapsamı dışındaki hiçbir konuyu tartışmayacak. AB, İran’ın nükleer anlaşmaya aykırı konuları hakkında soru sorabilecek bir konumda değil” ifadelerini dile getirdi.

Şarkul Avsat