İki gündür Umman Körfezi’ndeki tankerlere yönelik olarak gerçekleşen saldırılardan kendini ‘aklamaya’ çalışan İran, ABD’nin kendini suçlamasını ‘yanlış ve kaygı verici bir şey’ olarak değerlendirdi. Söz konusu saldırı, hayati petrol ulaşım koridorunda yeni bir çatışmaya dair korkuları körükledi.
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Washington’un Umman Körfezi’ndeki biri petrol taşıyan iki tankere yönelik saldırıdan Tahran’ı sorumlu tutmasına dair ilk yorumunda, “ABD’nin bu tavırları, Ortadoğu’nun istikrarı açısından ciddi bir tehdit oluşturuyor” ifadelerini kullandı.
ABD’yi bölgesel ve uluslararası istikrar için ciddi bir tehdit olmakla suçlayan Ruhani, dün Şanghay İşbirliği Örgütü’nün Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’teki 19. Zirvesi’nde yaptığı konuşmasında çarpıcı ifadeler kullandı. Ruhani, “Son iki senedir ABD yönetimi, saldırgan bir yaklaşım benimsiyor ve tüm uluslararası kuralları ihlal ederek hem bölge hem de dünyanın istikrarını ciddi bir tehdit altında bırakıyor” dedi.
Moskova ile daha sıkı ilişkilerin kurulması çağrısında bulunan Ruhani, Çin’in liderliğindeki güvenlik bloğunun dünkü zirvesi esnasında Ortadoğu’daki durumun İran ile Rusya arasındaki ilişkilerin sıkılaştırılmasını gerektirdiğini belirtti.
Bu esnada Çin basını, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile İranlı mevkidaşının zirve münasebetiyle iki ülke arasındaki ‘stratejik ortaklığın’ altını çizdiğini ifade etti. Çinli Xinhua haber ajansının aktardığına göre Cinping, Ruhani’ye, Çin’in durumun değişmesine aldırmaksızın İran ile ilişkilerini güçlendirmeye çalışacağını iletti.
İRAN’DAN ŞAŞIRTAN AÇIKLAMA
Öte yandan İran, Hürmüz Boğazı’nın güvenliğinden ‘sorumlu’ olduklarını dile getirerek, Umman Körfezi saldırıları konusundaki suçlamaları ‘endişe verici’ olarak nitelendirdi. Tahran ayrıca, İran’ı tanker saldırılarında parmağı olmakla suçlayan ülkeleri ise ‘savaş köslerini vurmakla’ suçladı.
Reuters’ın haberine göre Dışişleri Sözcüsü Abbas Musevi, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Boğazın güvenliğini korumakla yükümlü olarak biz, iki tankerin mürettebatını olabildiğince kısa süre içerisinde kurtardık. İran’ın bu şüpheli ve üzücü olaydan sorumlu tutulmasının ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve diğer ABD’li yetkililer için en basit ve uygun yol olduğu çok açık. Bu suçlamalar endişe verici” dedi.
Trump’ın İran’a yönelik yaptırımları yeniden yürürlüğe koyması ve geçtiğimiz Mayıs ayı başında İran petrol alıcılarını ya ithalatlarını sıfıra indirmek yâda ABD’den gelecek malî yaptırımlarla yüzleşmek seçenekleri arasında bırakması, gerginliği tırmandırmıştı. İran petrol ihracatı, geçtiğimiz Nisan ayında günlük 2.5 milyon varil iken Mayıs ayında günlük 400 bin varile indi.
Washington, 12 Mayıs’ta gerçekleşen ve tek bir bölgede dört petrol tankerinin saldırıya uğramasına neden olan olaydan Tahran veya onun bölgedeki milislerini sorumlu tutmuştu. Washington ayrıca 14 Mayıs’ta Suudi Arabistan’daki iki petrol istasyonuna yönelik droneli saldırıdan da Tahran’ı sorumlu tuttu.
İran ise ABD yaptırımlarından ötürü petrolünü satamazsa Hürmüz Boğazı’nı kapatabileceği konusunda defalarca gözdağı vermişti.
İran basını, suçlamaları reddetme konusunda ısrarcı davranırken aynı zamanda Husi saldırılarına övgü yağdırdı. Dışişleri Bakan Yardımcısı Abbas Arakçi, saldırılardan bir gün önce ekonomik savaşta ateşkes sağlanmadığı sürece bölgeye huzur ve güvenliğin geri dönmeyeceğini dile getirdi.
SUUDİ ARABİSTAN’I TEHDİT ETMİŞLERDİ
Husilerin Suudi Arabistan’ın güneyindeki Abha Havalimanına yönelik saldırısından sekiz gün önce ise İran Meclisi Dış Politika Sorumlusu Emir Abdullahiyan, ABD yaptırımlarını desteklediği için Suudi Arabistan’ı tehdit ederek Twitter hesabı üzerinden, “Tahran’ın sarsıcı yeni girişimini beklemeliler” mesajını yayınladı.
Bundan önce ise İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, Pompeo’ya Twitter mesajı ile cevap vererek ABD yönetimini, ‘elle tutulur bir delil olmaksızın İran karşıtı iddialarda bulunmak için hiçbir fırsatı kaçırmamak’; Washington ve müttefiklerini de ‘diplomatik yıkıcılık ve İran’a karşı ekonomik terörü örtbas etmek’ ile suçladı.
İngilizce yayın yapan ve İranlı güvenlik teşkilâtına yakın olan İranlı Press TV kanalı, Norveç gemisinin mürettebatını gösteren görüntüler yayınlayarak ‘sağlıklı’ olduklarını belirtti. Kendisini Rus olarak tanıtan gemideki kıdemli subaylardan biri, “Her şey yolunda” ifadelerini kullandı.
İranlı kanal, mürettebat arasında 11 Rus, 1 Gürcü ve 11 Filipinli olduğunu duyurdu.
İran dün, mürettebatını saldırının ardından çıkan bir yangından kurtardığı iki petrol tankerinden birine, mürettebatın geri dönmesine uygun olup olmadığını tespit etmek için uzmanlar gönderdiğini söyledi.
Hürmüzgan Bölgesi Limanlar Müdürü Allah Murad Afifipur, Devrim Muhafızlarına bağlı Tasnim haber ajansına açıklama yaparak, “İki tankerdeki yangın söndürüldü. İran’ın kurtardığı mürettebatın bir tankere geri dönüp dönemeyeceğini belirlemek için uzmanlar gönderdik” ifadelerini kullandı.
Resmî IRNA haber ajansı ise önceki gün İranlı arama kurtarma ekiplerinin saldırıya uğrayan iki petrol tankerinden 44 denizci kurtararak İran’ın Körfez’e bakan Cask limanına naklettiğini belirtti.
Söz konusu hadise, Japonya Başbakanı Şinzo Abe’nin, İran Dini Lideri Ali Hamaney’in Trump ile herhangi bir müzakere ihtimalini reddetmesi ile başarısız olan Tahran ile Washington arasındaki arabuluculuk çabası ile aynı zamana denk geldi.
İran Meclisi Dış Politika ve Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Haşmetullah Felahatpişe, geçen ay Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) kıyılarında yer alan gemilerin saldırıya uğraması ile yaşanan benzer bir durum hakkındaki gerçekleri ortaya koymak için bir komisyon kurulması çağrısında bulundu.
İLNA haber ajansı Felahatpişe’nin, “Ülkelerin müzakere masasına oturmaları gerektiğini düşünürken şu an yaşanan şey, tam tersi tutumlara sebep oluyor” sözlerini okuyucularına aktardı.
Devrim Muhafızları Koordinatörü Muhammed Rıza Nakdi ise ülkesinin ’40 yıl boyunca benimsediği tutumdan geri adım atmadığını’ ifade ederek Hamaney’in Abe’nin arabulucu olarak Trump ile görüşme talebini reddetmesini olumlu karşıladı. Tahran cuma imamı Ayetullah Ahmed Hatemi de Hamaney’in tutumunu ‘zekice’ bularak, “ABD yönetimi, dürüstlüğün anlamını bilmiyor” dedi.
Hatemi, bu bağlamda önümüzdeki seçimlere işaret ederek Trump’ın ikinci dönem seçim kampanyasında İran dosyasının ‘etkili’ olduğu düşüncesini dile getirdi.
Hamaney’in temsilcisi ve Meşhed şehri cuma namazı hatibi Ahmed Alemülhuda ise Tahran’ın nükleer anlaşmadaki yükümlülüklerini dondurmasına işaret ederek ‘birbiri ardı sıra arabulucu gelmesini’, ‘İran’ın nükleer teknolojiye geri dönüşünü engelleme’ girişimi olarak değerlendirdi.
Öte yandan reformcu Milletvekili Mahmud Sadıki de Hamaney’in Abe’nin aracılığını reddetmesi yönündeki tutumunu desteklediğini belirtmekle birlikte dış odakları, Abe’nin Tahran ziyareti hedefleri ile İran-ABD yakınlaşmasını etkilemeye çalışmakla suçladı.
Meclisteki muhafazakâr ‘Velayet’ Bloğu Başkan Yardımcısı, saldırının arkasında İsrail’in olduğunu iddia ederken İran Ulusal Güvenlik Komisyonu Başkan Yardımcısı ise zamanlamaya bakılarak ‘bu işte İsrail’in parmağının olmasının’ uzak bir ihtimal olmadığını söyledi.