Libya’da Türk-Rus savaşı

Türkiye ile Libya arasında 27 Kasım’da imzalanan deniz yetki alanları sınırlandırmasına dair mutabakat muhtırası, doğal gaz arama faaliyetleri nedeniyle yeni bir enerji üssü haline gelmesi beklenen Doğu Akdeniz’de suların ısınmasına yetti. Mutabakat ile Türkiye, bölgede Yunanistan’la Kıbrıs ve Mısır arasında bir kalkan oluşturdu. Anlaşma Türkiye’nin Akdeniz’deki münhasır ekonomik bölgesinin batı sınırını çizerken, gaz aramalarında Ankara’nın en büyük rakibi olan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) Mısır’la imzaladığı münhasır ekonomik bölgelerine dair mutabakatı da geçersiz kıldı.

Henüz anlaşmanın imzası kurumadan dünyanın pek çok ülkesinden Türkiye-Libya ittifakına tepki geldi. Yunanistan, Libya’nın Atina Büyükelçisini “persona non grata” yani istenmeyen kişi ilan ederek ülkeden kovarken, GKRY ise mutabakatı Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı’na taşıdığını duyurdu. Amerikan Dışişleri iki kıyıdaş ülkenin anlaşmasını yararsız ve provokatif olarak değerlendirirken, Avrupa Birliği de tam üye olan Yunanistan ve Kıbrıs ile dayanışmasının süreceği sinyalini verdi. Tüm bu adı geçen devletlerin verdiği tepkide şaşılacak bir şey yok. Zira hem ABD hem AB, GKRY-Yunanistan tarafının Doğu Akdeniz’deki gaz arama faaliyetlerinde ticari ve stratejik ortak konumunda. Fakat bir ülke var ki, GKRY ile tarihi ilişkileri bir tarafa, Afrika’daki çıkarları sebebiyle anlaşmayı tanımama yolunu seçmiş gibi gözüküyor. Bahsi geçen devlet, Türkiye’nin son yıllardaki askeri-ticari müttefiki konumundaki Rusya. Mutabakatın ilanından bir hafta sonra Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova, Türkiye ve Libya’yı daha ileri adımlar atmama konusunda uyarırken, bu anlaşmanın Libya’daki durumu da daha sıkıntıya sokacağı uyarısında bulundu.

Moskova’nın mutabakata ilişkin takındığı tutumun başat belirleyeni Libya’daki askeri angajmanı. Muammer Kaddafi’nin 2011 yılında devrilmesinin ardından ülke, kanlı bir iç savaş sürecine girdi. ABD destekli yüzlerce silahlı grup, onlarca terör örgütünün cirit attığı Libya’da 8 yılı geride bırakan savaşta artık taraflar daha net. Güneyde Tuareg ve Tabu milislerinin kontrol ettiği topraklar yer alırken asıl çatışma başkent Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile doğudaki Tobruk merkezli General Halife Hafter’e bağlı güçler arasında yaşanıyor. Hafter’in askerleri Libya topraklarının çoğunda kontrolü ele geçirirken, bugün Trablus’un kapılarına dayanmış durumda. Öyle ki Ulusal Mutabakat Hükümeti, Hafter’e bağlı güçlerin geçen Cuma günü başkente gireceğini ancak “şanlı bir direnişle” püskürtüldüklerini ilan etmek durumunda kaldı. Kremlin, silah ve mühimmat sağladığı Hafter’i “yeni Kaddafi” yapma hayaliyle yanıp tutuşuyor. Hafter güçlerine, Rus İHA’larının yanı sıra sahada Putin’in paralı askerleri “Wagner Savaşçıları” da eşlik ediyor.

Ankara ise pek tabii Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanları sınırlandırması mutabakatını imzaladığı Trablus’taki UMH ve Birleşmiş Milletler tarafından tanınan lideri Fayiz El Sirac’ı destekliyor. Tıpkı Rusya gibi Türkiye de silah ve İHA gönderdiği savaş alanında fiziken de UMH’nin yanında dövüşüyor. Hafter’in siyasi yetkililerinin Arap basınına sızdırdığı belgelere göre, Türk yetkililer UMH’ye bağlı birlikleri komuta ediyor. Sahada Hafter-Sirac savaşı olarak görülen rekabet, diplomatik alanda Türkiye ile Rusya’nın Libya’da nüfuz mücadelesine dönüşmüş halde. Ancak haberler Türkiye için pek iyi değil. Mısır, Rusya ve Fransa’nın açıktan desteğinin ardından Libya-Türkiye mutabakatından 3 gün önce ABD’nin Trablus Büyükelçisi Richard Norland’ın liderlik ettiği ve Pentagon’dan isimlerin de yer aldığı bir heyet, Hafter’i ziyaret etti. Libyalı General’e “Moskova ile ilişkilerini gözden geçirerek Washington’la ittifak kurma teklifinin” yapıldığı görüşme, Hafter’in sahada zafer ilan etmeden masada kazandığının işareti.

Libya’da henüz savaş bitmedi. Ancak Türkiye-Libya mutabakatı savaşı derinleştirmeye yetti. UMH’nin Libya Ulusal Ordusu ile Hafter’e bağlı güçler arasındaki çatışmalar sürüyor. Hafter’e bağlı güçler başkentin kapısının önünde büyük taarruz için gün sayıyor. Libyalı General’in Trablus’ta kontrolü sağlaması halinde UMH’nin elinde sadece Misrata ve Sirte şehirleri kalacak. Eğer bu senaryo gerçekleşirse, Türkiye’nin anlaşma imzaladığı bir muhataptan söz etmek mümkün olmayacak.

Şarkul Avsat / Şerif Egemen Ahmet