Arap dünyası, üretken bir sektöre sahip olmadığı için geride kaldı

“Abu Dabi geçen hafta;  finans, teknoloji ve jeopolitik alanlardaki işbirliğini teşvik eden küresel düşünce liderlik forumu SALT’a ev sahipliği yaptı. Konferans, Kuzey Amerika’dan birinci sınıf finansörlerin yanı sıra bölgenin yıldızlarını  bir araya getirdi. Forumun, özel yatırımların geleceği ile ilgili yapılan bir oturumunda, bir konuşmacı bölgeye yatırım yapmanın önündeki iki engelin varlığından bahsetti: Birincisi güvenlik, ikincisi ise yatırım fırsatları eksikliği.

Bir kaç konuşmada, Arap dünyasının karşılaştığı en büyük sorunlardan birinin verimli ve üretken bir sektör olmaması olduğundan bahsedildi.

Her zaman işsizlik ve gençlik için fırsatların yetersizliğinden konuşuyoruz, ancak buna rağmen çok az kişi bunun temel nedenlerinden bahsediyor. Toplumlarımızı sarsan rant ekonomisi sistemleri özel sektöre zarar verdi ve yeniliklerin oluşmasını engelledi. Sert ve eski tip hukuk sistemi de yatırımlar için çekici bir ekosistem yaratmadı. Ek olarak, doğal kaynakların bir nimet olduğu kadar bir lanet olduğunu da kabul etmemiz gerekir. Hükümetler zenginlikleri topraktan kazılıp çıkartılabileceğini dolayısıyla üretim yapmak  zorunda olmadıklarını düşünüyorlar. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), bu açıdan bir istisnadır; çünkü hükümet yalnızca petrole ve gaza güvenmiyor, ekonomisini çeşitlendirmek amacıyla doğal kaynaklardan üretilen zenginlikleri de kullanıyor. Suudi Arabistan reform programıyla aynı çizgiyi takip ediyor.

Arap dünyasında çeşitli ayaklanmaların oluşmasına neden olan memnuniyetsizlik,  ideoloji ya da soyut bir yüksek nedenden kaynaklanmıyordu. İnsanlar sokaklara döküldüler çünkü   temel hizmetlerden faydalanmak ve en önemlisi onurlu bir şekilde yaşamak için iş istiyorlardı. Sorunun ilk basamağı, verimsiz ve yozlaşmış hükümetlerin, büyüyen nüfusun ihtiyaçlarını karşılayamadığıydı. Diğer basamak ise bu boşluğu doldurabilecek hiçbir özel sektörün olmamasıydı.

Birleşmiş Milletler Batı Asya Ekonomik ve Sosyal Komisyonunun “Arap Ülkelerinde Eşitsizliği Yeniden Düşünmek” başlığı altında hazırladığı bir raporda, eğitim seviyeleri ile iş olanakları arasındaki farklar gözler önüne serildi. Gençler mezun oluyor  ama sonra iş bulamıyorlar. 1960’larda ve 70’lerdeki rant ekonomisi, artmaya başlayan genç Arap nüfusuna yetmemeye başladı. Aslında sosyalist ilkelerle daha cazip gözüken rant  ekonomisi, sözde eşitliği sağlamayı amaçlıyordu. Ancak, durum dünyanın en eşit olmayan toplumunun oluşmasına neden oldu: Arap ülkelerinde nüfusun yüzde 10’u varlıkların yüzde 61’ine sahip olmuştu.  Bu oran; Batı Avrupa’da yüzde 36, ABD’de yüzde 47 ve Brezilya’da yüzde 55 idi.

Arap dünyasının yeteneksiz olduğu söylenemez. Arap kökenli girişimcilerin Batı’da yükselip büyürken gözlemliyoruz. Ancak, bu girişimciler Arap dünyasında sahip oldukları potansiyellerini gerçekleştirme fırsatına sahip değiller ve maalesef fırsat eşitliğini teşvik eden bir sistemimiz yok. Girişimciliği, küçük veya orta ölçekli işletmelerdeki yatırımları teşvik eden ya da yatırımcıları koruyan yasal bir çerçeveye de sahip değiliz.

Ancak, Arap dünyasının ilerleme şansı var. Mesela Çin’i ele alırsak, tarım sektöründen biriken fazlalığı kullandı ve hafif üretime yatırdı ve sonrasında yavaş yavaş daha sofistike sektörlere girmeye başladı. Bugün Çin, teknolojide bir dünya lideridir. Deng Xiaoping ve halefleri, ekonomik kalkınmayı ve doğrudan yabancı yatırım ve inovasyonu teşvik eden bir politika ortaya koydu.

Arap dünyası, birbiriyle ilişkili sosyo-ekonomik ve politik problemlerle karşı karşıya bulunmaktadır. Bu sorunları çözmenin başlangıç ​​noktası, ortalama bir bireye daha iyi bir yaşam sağlamaktır ve bu, ona saygın bir şekilde yaşayabileceği iyi bir iş vererek başlayacaktır. Lübnan’daki protestoculardan birinin yaptığı açıklamayı duyduğumda şaşırmıştım; bir işi olsaydı çalışmakla meşgul olacağını ve protesto yapmayacağını söylüyordu. Yozlaşmış Lübnanlı politikacılar kendileri ve yandaşları için iş fırsatlarını tekelleştiren özel sektörü boğarak iş oluşumunu kısıtladılar.

Bu nedenle başlangıç ​​noktası; küçük ve orta ölçekli işletmelerine yapılacak yatırımları teşvik etmektir. Eğer bu yapılırsa, sektördeki üretimi artıracak ve iş yaratacaktır. Kârlılığa ve üretmeyen kamu sektörüne dayanan rant ekonomisi giderek yeterli iş yaratamaz hale gelir veya büyüyen nüfusa iyi bir gelir sağlayamaz. Arap dünyasının sağlam ve verimli bir sektöre ihtiyacı ve  bununla birlikte keşfedilecek birçok fırsat da vardır. Nispeten daha ucuz işgücü, üretim tesislerine yatırımları teşvik etmek için çekici bir özellik olabilir. Üretime başlayarak, yatırımlar daha karmaşık sektörlere sıçrayarak büyümeye yol açabilir.

Arap dünyasını düşünürken, Lübnanlı-Amerikan filozofu Gibran Halil Gibran’ın sözlerini hatırlamanızı tavsiye ederim: ‘’Dokumadığı bir kumaşı giyen ya da hasadını yapmadığı buğdayın ekmeğini yiyen millete ne yazık..’’ Bu sözlerin ışığında kendimize acımaktan vazgeçip, üreten bir sektöre sahip olmak için çalışmaya başlamanın zamanı geldi de geçiyor.”

Arab News /Dr. Dania Koleilat Khatib (ABD-Arap ilişkilerinde lobicilik alanında bir uzmandır. Exeter Üniversitesi’nden siyaset alanında doktora derecesine sahiptir ve Beyrut Amerikan Üniversitesi’ndeki Issam Fares Kamu Politikası ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’ne bağlı çalışan bir bilim insanıdır.