İsrail, Filistin ve Arap ülkeleriyle ilgili geleceğe dair senaryolar

ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Ortadoğu Barış Planı’nı duyurmaya hazırlanıyor.

ABD yönetimi, Filistin-İsrail Barış Planı’nı, Ürdün Vadisi’nden Akdeniz’e kadar olan Filistin topraklarındaki güvenlik kontrolü hakkının İsrail’e verildiğini, İsrail yerleşim birimlerini meşru olarak gördüğünü, Kudüs’ü İsrail’in bölünmez başkenti olarak tanıdığını, Tel Aviv’in Batı Şeria’da inşa ettiği yerleşim birimlerini yasa dışı görmekten vazgeçtiğini açıkladığında ve iki devletli bir çözüm fikri çerçevesinde Filistin Devleti’nin kurması için Batı Şeria ve Gazze büyüklüğünde üzerinde pazarlık edilebilir bir arazi ayrıldığını duyurduğunda, bir de planla birlikte İsrail’e Batı Şeria’daki büyük yerleşim birimleri üzerinde tam kontrol hakkı tanındığında geriye şu soru kaldı; “Peki, sırada ne var?”

Özellikle anlaşma taraflarının pozisyonları arasındaki fark, anlaşmanın tüm hükümlerinin fiili olarak açıklanması öncesinde masaya yatırılmış olması nedeniyle bu sorunun sorulması gayet doğal hale geliyor.

Plan üzerinde çalışan ABD’li uzman ekibin, Washington Araştırma Vakfı (WRF) ve Saban Araştırma Enstitüsü’nden (CHLA) bir takım danışmanlardan aldıkları tüyolar üzerine yeni sınırlarla ilgili haritanın tamamını açıklamayı neredeyse reddettiği ve gayri resmi olarak pazarlık edebilmek amacıyla belirsiz bırakmayı tercih ettiği biliniyor. Bununla birlikte Birleşmiş Milletler’in (BM) 1947’de aldığı 181 sayılı Filistin’i bölme kararına uygun olarak Filistin topraklarında iki devletin ilan edilmesini öngören plan 181 sayfadan oluşuyor.

Geleceğe yönelik adımlar

ABD yönetimi Barış Planı’nı duyurmakla yetinmeyip aşağıdakilerden de anlaşılacağı gibi İsrail hükümetiyle birlikte planın uygulanması için de çalışacak.

1- İsrail’de Mavi-Beyaz İttifakı lideri Benny Gantz’ın temsil ettiği diğer siyasi taraf, Washinton’a planın uygulanması konusunda doğrudan görüşmeler yapılması ve kendisine tam bir ortak gibi davranılması çağrısında bulundu. Bu da ABD yönetiminin sadece hakkında yolsuzluk ve rüşvet gibi çeşitli davalar açılan mevcut Başbakana güvenmediği anlamına geliyor. Netanyahu hükümetinin olay yerinden ayrılma ihtimali, Beyaz Saray yönetiminin potansiyel ortağına yönelmesini gerektiriyor. Açıkçası Trump yönetiminin WRF ve CHLA’daki danışmanların tavsiyesi üzerine, ABD’nin resmi önerisinin son taslağında bunun göz önüne alındığı açık. Öte yandan söz konusu danışmanlar arasında ABD’nin eski İsrail büyükelçileri Martin Indyk ve Büyükelçi Dennis Ross dahil olmak üzere önde gelen diplomatlar da yer alıyor.

Kaynaklarımızdan edindiğimiz bilgilere göre bir grup (gayri resmi) ABD’li ve İsrailli danışman, planın uygulanamaması durumunda alternatifleri ve eylem yollarını tartışmak üzere taslak planın ilanı sırasında bir araya geldiler.

2- ABD yönetimi, tıpkı eski ABD başkanları George W. Bush ve Bill Clinton döneminde olduğu gibi plan taslağının aslında bağlayıcı olmayan bir belgeye dönüşmesinden endişe ediyor. Bu nedenle Trump yönetimi, Filistin Devleti’nin sınırlarına ilişkin nihai haritaların çizilmesi (şu anda kamuoyuna açıklanmadı) de dahil olmak üzere planın tam olarak uygulanması için İsrail hükümeti ile koordinasyon oluşturdu. Başkan Trump’ın önerdiği plan henüz ilk aşamasında. Eğer Trump ikinci kez başkan seçilirse, önerilerin resmi olarak uygulanması için bir fırsat elde etmiş olacak. Bununla birlikte Washington ve Tel Aviv arasında daha önce eşi benzeri görülmemiş bir savunma anlaşması imzalanması, anlaşmaya varılanları daha net bir hale getirecek. Yeni İsrail hükümeti, iki tarafın önümüzdeki haftalarda tam bir stratejik diyalog başlatacağı için ABD yönetiminin önerilerini uygulamaya koyacak.

3- ABD yönetimi, bir takım hesaplar açısından Mısır ve Ürdün gibi ilgili taraflarla da yakın temas halinde. Çünkü söz konusu tarafların özellikle Ürdün Vadisi’nin ilhak edilmesinin ve İsrail’in buradaki yerleşim birimlerinin kontrolünü sağlamasının bundan sonra İsrail kaynaklı meseleler olarak görüleceği için, öne sürülen güvenlik ve siyasi düzenlemelerin ötesine geçen özel rolleri olacak. Ürdün için olmasa da Mısır için önerilen ekonomik kolaylıklar ve bölgesel işbirliği, ayrıntılı olarak tartışılacak projeler aracılığıyla gözden geçirilecek.

Amman ile olan mesele ise biraz daha karmaşık. Bu mesele, Ürdün Vadisi ile sınırlı kalmayıp Kudüs’te Müslümanlar için kutsal olan mekânların Haşimi Krallığı’nın vesayetinde kalmasına ve Ürdün ile planda önerilen Filistin ‘oluşumu’ ile ilgili gelecekte kurulacak ilişkilerin şekli ilgili konulara kadar uzanacaktır. Ürdün’ün planla ilgili çekincelerinin devam etmesi durumunda Ürdün’le ilişkiler için yeni bir formül üretilecektir. Körfez ülkelerine gelince, planın fonlanmasında rolü olmadığından buradaki sorun biraz daha farklı. Körfez ülkeleri daha ziyade İsrail’in Körfez ülkeleriyle ilişkilerindeki göreceli açıklık çerçevesinde Arap Barış Girişimi’nin teoride kalmasıyla birlikte işbirliği projelerinin ve ekonomik barış sisteminin tamamlayıcı ortağı olacaktır. Durum, siyasi gerçekçilik çerçevesinde Mısır ve Ürdün’ün bulunduğu Körfez ülkelerinin gerçek ortak çıkarlar meselesi haline gelecektir.

Öte yandan elde ettiğimiz bilgilere göre Başkan Trump, bazı liderleri ve yetkilileri, özellikle alacağı tepkilerden kaçınmak için ‘Yüzyılın Anlaşması’ olarak da adlandırılan Barış Planı’nın duyurulduğu oturuma davet etmedi.

4- ABD yönetimi, Filistin Yönetimi’ne etkili bir taraf ya da ortak olarak davranmayacak. Aksine Filistin’in planı reddetmesinin İsrail’in planı tek taraflı olarak uygulamaya mecbur bıraktığını öne sürecek. Böylece, ABD Başkanı’nın Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın yerine alternatif bir isim bulma arayışı devam edecek. Eğer Filistin Yönetimi ilişkileri keser ve mevcut güvenlik koordinasyonunu askıya alması ihtimaline karşı Batı Şeria’da yerli liderler ve hali hazırda Filistin Yönetimi’ne alternatif olabilecek yapılar bulmaya, Batı Şeria’da kaos olması durumuna karşı belediye meclisleri oluşturulmasına yönelik bir takım hamleler var. Bu hamleler henüz işe yaramadı. Dolayısıyla İsrail’in, Mervan Barguti’nin serbest bırakılması veya Mahmud Abbas’a baskı uygulamak amacıyla Muhammed Dahlan’ın Fetih Hareketi’nde yeniden rol üstlenmesi ya da bölgede yaşayamaz hale gelmesi gibi bir takım hamleleri olacaktır.

5- ABD yönetimi, bazı ortaklarını, Gazze Şeridi’yle arabuluculuğa devam etmeye ve Gazze’yi mevcut denklemde etkisiz hale getirmeye, Hamas’ı sessiz kalmaya devam etmesi halinde olumlu sonuçlar alacağına ikna etmeye zorlayacaktır. Hamas’ın ise buna ‘faydacı ve çıkarcı bir hareket’ olarak karşılık vereceğine dair tahminler söz konusu. Bu tahminlerin yanı sıra özellikle ABD’nin Gazze Şeridi sakinlerine sunduğu yeni tesisler sayesinde mevcut durumu değiştireceği ve daha fazla istikrar getireceğinin iddia edileceği düşünülüyor. Ayrıca ABD’nin Nahda (Rönesans) Barajı gibi konularda yardımlarda bulunduğu Mısır’ın arabuluculuğu da göz önünde bulunduruluyor. Eğer Trump yönetimi Mısır ve Körfez ülkelerine olumlu mesajlar gönderebilir. Özellikle Mısır, ‘siyasi gerçeklik’ çerçevesinde ABD planını olumlu karşıladı.

Değerlendirmemize göre planı hazırlayanlar, içerikteki yasal ve politik kavramları ve terimleri kasten karıştırdılar. Öyle ki plan taslağında özerklik, sınırlar, geçişler ve geçitler gibi kavramlar aynı anda birden fazla anlamda kullanılmıştır.

Karşı çıkmak çözüm değil

Filistin’in planı reddetmesi, fiili politikanın seyri ve Batı Şeria ile Gazze Şeridi arasındaki mevcut ayrılık ışığında çözüm değildir. Bu nedenle bir uzlaşı ve acil bir ulusal zemin için çalışılmalıdır. Dolayısıyla Filistin aşağıdaki maddelere odaklanacaktır:

1- Oslo veya Paris anlaşmalarını iptal etmek veya güvenlik koordinasyonunu askıya almakla tehdit etmek. Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) rolünü canlandırmak ve İsrail’in tanınmasını öngören Oslo Anlaşması’ndan geri çekilmek için aşamalı ve düzenli prosedürler çerçevesinde atılması gereken gerçek adımlar atmak.

2- Rusya ve Fransa gibi BM Güvenlik Konseyi (BMGK) üyesi uluslararası tarafların, son 25 yılda Filistin meselesine ilişkin yayınlanan kararlara dayanarak atılacak adımı düzenlemeye ve ABD’nin yayınladığı planın sadece ABD’yi bağlayacağını teyit etmeye zorlamak. Tek taraflı olarak Filistin Devleti’nin ilan edilmesi meselesine gelince ya Filistin Yönetimi’nin misyonunu dondurur ya da çözer. Bunlar üzerinde düşünülmeyen genel fikirlerdir.

Bazı ABD’li kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre Filistin ve Arap ülkelerinden gelen tepkiler beklenen tepkilerdi. İsrailliler ile Filistinliler arasında Norveç’te gizli ve kayıt dışı müzakereler gerçekleştirildiği göz ardı edilemez. Danimarka gibi bazı ülkeler önümüzdeki süreçte Norveç’in rolünü üstlenmeye hazırlanıyorlar. Washington’da bu rolü oynayabilecek bir Filistin ekibi var.

3- En büyük sorun Gazze Şeridi’ndeki örgütlerin nasıl yola getirileceği konusudur. Bu grupların başında Gazze’nin kontrolünü elinde bulunduran Hamas geliyor. Dolayısıyla, Hamas’ın mevcut denklemde bir rolü olması gerekiyor.

Planın uygulanışı

ABD’nin resmen duyurduğu plan taslağına göre İsrail, ABD güdümünde çalışmaya ve sadece Ürdün Vadisi’nde değil, diğer yerlerde de yatırımlar yapmaya devam edecek. Ancak aynı zamanda zorlu politik ve stratejik bir denklem için de çabalayacak.

Buna göre aşağıdaki adımların izlenmesi bekleniyor:

1- Eğer Washington’da Netanyahu ile Gantz anlaşması sağlanırsa önümüzdeki Mart ayında genel seçimlere gidilmeyecek. Böylece tek bir tutum sergilenebilecek ve ortak bir gündem uygulanabilecek. Başkan Trump, iki tarafı bir araya getirmeyi, geleneksel bir hükümet kurulmasından ziyade ABD’nin Barış Planı’nın resmi duyurusu için amaçlıyor.

2 – İsrail, önümüzdeki beş yıl içinde Kudüs’ten başlayarak işgal altındaki bölgelerde tam bir ‘transfer’ planı uygulayacak ve Kudüs’ün çevresi için duyurulan 2050 yılı planını yürürlüğe koyacak. Kudüs’ün özelliklerini tamamen değiştirmeye, 1948 Arapları için Negev çölünde bağımsız bir yapı inşa etmeye ve devleti tamamen Yahudileştirme planını tamamlamaya başlayacak.

3- İsrail, Filistin tarafına açık kalan topraklar çerçevesinde güvenlik kontrol planını uygulamaya devam edecek. Daha doğrusu stratejik bir çerçevede sınırları kaydırmaya devam edecek. Filistin’in güvenlik koordinasyonu durdurması halinde ortaya çıkabilecek güvenlik tehditlerini marjinalleştirecek. Ayrıca Ürdün Vadisi ilhak ettikten sonra, Filistinlilere Filistin Bölgesi içinde bir alan verilmesi şartıyla, güvenlik için daha önce eşi benzeri görülmemiş önlemler almaya başlayacak. Söz konusu Filistin Devleti için önerilen alan karşılığında 250 bin Filistinlinin bölgeye girişine izin verilecek.

Şarku’l Avsat’ın  Independet Arabia’dan aktardığı habere göre,  İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ABD Barış Planı’nın imzalanmasını talep ettiğini ancak planın danışmanlığını yapan ekibin Netanyahu’nun içinde bulunduğu hukuki süreç ve siyasi konumunun sona erebileceği ihtimali nedeniyle bu talebi reddetti. Aynı şekilde ABD Başkanı Donald Trump da askeri kurumların müdahalesi endişesiyle İsrail’in son sınırlarını gösteren haritaların yayımlanmaması ve Barış Planı’nın fiilen tamamlanmasıyla ilgili düşünceler nedeniyle planı kişisel olarak imzalamayı reddetti.

4 – İsrail hükümeti özellikle İran’ın bölgenin güvenliğine yönelik tehditleri konusundaki endişeler temelinde bir araya geldikleri ortak zemin sayesinde ve aralarında bir takım gerçek çıkarlar olduğundan tüm Arap ülkelerine açılmaya çalışacak. Söz konusu ortak çıkarlara İsrail’in Mısır ve Ürdün üzerinden doğalgaz ihraç etmesi, İsrail’in Doğu Akdeniz Gaz Forumu’nda yer alması ve Körfezi ülkeleriyle saldırmazlık anlaşması imzalama talebi gibi uzun yıllardır atılan bir takım iyi adımlar da dahil.

Sonuç

Mevcut tahminler, İsrail’in yeni yerleşim birimleri projelerini hayata geçirmesiyle ilgili değil. Bunu planda öngörülen kısır çözüm çerçevesinde Filistin oluşumunu kabul edecek Filistinli bir taraf ararken de tek taraflı olarak yapabilir. İsrail, özellikle ABD’den 2024’e kadar sınırsız destek almaya başlamasından bu yana yerleşim birimi yatırımlarını sürdürüyor.

Öte yandan Ürdünlü arabulucuların Washington’daki mevkidaşlarıyla temasa geçtiklerini ve Ürdün Kralı 2. Abdullah’ın, Ürdün Vadisi için güvenceler verilmesi ve Haşimi Krallığı’nın Kudüs’teki kutsal mekanlar üzerindeki vesayetinin devamı için ABD yönetimi ile bir iletişim kanalı açtığını öğrendik.

Bununla birlikte güvenilir kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre ABD Barış Planı’nı hazırlayan ekip planın başarısız olmasına ilişkin koşulları, yeni planın başarısı için alınacak gerekli önlemleri ve İsrail’in bu önlemleri sahada hızlıca uygulayabileceği durumları ve bölgedeki diğer dosyalardaki sürpriz gelişmelere yönelik senaryolarla ilgili iyi bir değerlendirme çalışması yaptı.

Şarkul Avsat