Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Abdulfettah el Burhan

“İsrail ile ilişkilerin normalleşmesi Sudan’ın yararınadır”

Ülkenin Cumhurbaşkanı makamında oturan Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Uganda’da yaptığı görüşmenin, ‘Sudan’ın ulusal çıkarları ve güvenlik arayışı çerçevesinde’ geldiğini söyledi. Burhan, ülkedeki büyük memnuniyet ve uzlaşının ışığında temasların kesintiye uğramayacağını belirtti.

Şarku’l Avsat’a konuşan Burhan, mevcut durum ve koşullar ne olursa olsun her zaman Sudan’ın çıkarı doğrultusunda çalışacaklarını ifade ederek, kabinenin bir sonraki temasları ayarlayacağını ve diplomatik ilişkileri yürüteceğini kaydetti.

Sudan ve İsrail arasındaki ilişkilerin normalleşmesinin halk tabanında geniş bir destek bulduğunu belirten Burhan, sadece sınırlı ideolojik grupların bunu reddettiğini söyledi. Burhan, Sudan’ın terörü finanse eden devletler listesinden çıkarılması konusundaki İsrail rolüne dikkat çekti.

Egemenlik Konseyi Başkanı, Hartum’daki Başkanlık Sarayı’nda gerçekleşen görüşmede, ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmek üzere ABD’ye gideceği tarihin belirlenmesi için devam eden prosedürlerin tamamlanmasını beklediğini açıkladı.

Ayrıca Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından haklarında tutuklama emri çıkarılan eski rejime mensup bazı isimlerin yargılanmasının kabul edilmesinin onların Lahey’e teslim edileceği anlamına gelmediğini belirten Burhan, yargılama şeklinin ve mekanının belirlenmesi konusunun hükümetin ilgili kurumları ve ortakları arasındaki incelemeye ve müzakereye tabi olduğunu söyledi.

Adını vermediği bazı ‘eylemcilerin’ ordu ile sivillerin arasını bozmaya çalıştığını dile getiren el-Burhan, Sudan ordusu ile vatandaşlar arasındaki ilişkinin çok güçlü olduğunu ve hiçbir eylemcinin ya da kötü niyetli birinin Sudan halkının silahlı kuvvetlere olan güvenini sarsamayacağını vurguladı.

Ayrıca silahlı kuvvetlerin zorlu durumlarda vatanın ve halkın yanında yer aldığını ifade eden Burhan, Sudan devrimi hususundaki ordunun tutumunun bunun güzel bir örneği olduğunu söyledi.

Burhan’ın Şarku’l Avsat ile gerçekleştirdiği röportajın tam metni:

-Arap (Basra) Körfezi ülkeleriyle iyi ilişkileriniz var. Ancak son zamanlarda aranızda bir soğukluğun olduğuna ilişkin söylentiler var. Körfez ile ilişkileriniz ne durumda?

Körfez ülkeleriyle ve tüm bölge ile iyi ilişkilerimiz var. Bu ilişkiler, ortak bağlara dayanıyor ve bölge halklarının güvenliğini ve refahını amaçlıyor. Suudi Arabistan Krallığı ile ilişkimizin özel ve stratejik bir tarafı var. Kral Selman bin Abdulaziz’in daveti üzerine yakın zamanda Riyad’ı ziyaret edeceğim.

Körfez ile ilişkilerimiz her zaman ve her meselede kardeşlik, karşılıklı saygı ve koordinasyon üzerine kuruludur. Aramızda herhangi bir gerginlik bulunmuyor.

-Siyasi çözüm çağrısı tonunun yükselmesiyle birlikte Yemen’de faaliyet gösteren Sudan güçlerini geri çekecek misiniz yoksa orada mı kalacaklar?

Biz Yemen krizinin siyasi çözümünden yanayız.  Arap koalisyon güçleri içerisindeki varlığımız, siyasi bir çözüm konusunda kaydedilen ilerlemelere ve mevcut gerçekliğe bağlıdır.

-Basın organları geçtiğimiz günlerde Husilere mahkûm takası çağrısının bulunduğunu aktardılar. Takas süreci ne durumda?

Mahkûm meselesi, taraflar arasındaki savaşın neticelerinden biridir. Elbette mahkumlar olduğu sürece onların geri alınmasına yönelik çalışmalarda olacaktır.

-Mısır ile olan ilişkilerinizde Halaib, Nahda Barajı ve Libya dosyası gibi birtakım zorlu konular var. Bu dosyalar hakkındaki görüşünüz nedir?

Mısır tarafı ile bizi bir araya getiren birçok ortaklık var. Sudan, kendini halkının çıkarlarını göz önünde bulundurarak bu meseleleri ele almaya çalışıyor ve bölgedeki barış ve güvenliğin muhafaza edilmesini de sağlamaya çalışıyor.

Her gözlemci, Halaib dosyasına ilişkin tutumumuzu ve Nahda Barajı’nın yapımı meselesinin çözümüne katılımımızı bilir. Biz, Mısır, Sudan ve Etiyopya’nın haklarını hesaba katarak bu temelde çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Libya konusunda ise oradaki tarafların yakın zamanda siyasi bir çözüme ulaşacaklarını umuyoruz. Libya ile ilgili meselede Birleşmiş Milletler’in (BM) güvenlik vizyonundan yanayız. Zira durumun hassasiyeti nedeniyle bölgesel ve uluslararası vizyonlar haricinde Libya dosyasına müdahalede bulunmuyoruz.

-Arap ülkeleri, ordular ile siviller arasındaki sorunlu ilişkiden kaynaklanan gerilimlerden muzdarip. Bu konuda söz konusu gerilimlerin önüne geçecek bir model oluşturabildiniz mi?

Sudan ordusu, toplumun yapısının kendi hususiyetleri doğrultusunda halkla çok güçlü olan ilişkisini muhafaza ediyor. Hiçbir eylemci ya da kötü niyetli biri Sudan halkının silahlı kuvvetlere olan güvenini sarsamaz. Silahlı kuvvetlerimiz, görevlerini profesyonel bir şekilde yerine getirdiğini ispat etti. Nitekim ordu, zorlu durumlarda vatanın ve halkın yanında yer aldı. Ordunun devrim hususundaki tutumu bunun güzel bir örneğidir.

Sudan’da ordu ile siviller arasındaki ilişkinin çok güçlü olduğunun güvencesini verebilirim. Kötü niyetli kimseler bunu bozmak için her ne yaparlarsa yapsınlar bu ilişkilerin sağlam ve güçlü bir şekilde devam edeceğine inanıyoruz. Sudan’daki en yüksek iktidar organı olan egemenlik konseyinin asker ve sivilleri bir araya getirmesi ve mevcut ortaklık, bu ilişkinin en güzel örnekleridir.

-Etiyopya’nın tutumu doğrultusunda hareket eden önceki rejimin aksine Nahda Barajı konusunda ülkenin pozisyonunda birtakım değişiklikler oldu. Bu iki ülke arasındaki ilişkileri etkiler mi?

Sudan, gerçekleştirdiği görkemli halk devriminin ardından eksen ve itaat politikasından uzak olduğunu ve dış ilişkilerinde halkının çıkarlarını gözettiğini açıkladı. Etiyopya ve Mısır ile olan ilişkilerimiz her üç ülkenin halklarının çıkarlarının gözetilmesine dayanıyor. Bundan dolayı Nahda Barajı dosyasına dair sürekli bir diyalog içerisindeyiz.

-İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmeniz hem yurtiçinde hem de yurtdışında büyük bir yankı yaptı…

Sudan, her neresi olursa olsun ulusal ve güvenlik menfaatlerini arama hakkına sahiptir ve bu çıkarlarına ulaşacaktır.

-Bu konuda ABD ve İsrail ile temaslarınız devam ediyor mu?

Bir sonraki temaslar ve diplomatik ilişkiler bakanlar kurulu tarafından tertip edilecek ve yürütülecek. Konunun takibi için bir mini komite oluşturuldu. ABD tarafıyla olan temaslar herhangi bir kesintiye uğramadı ve halihazırda devam ediyor. İsrail meselesi ise yürütme organına bırakıldı.

-Washington’u ziyaret etme davetine ne zaman cevap vereceksiniz?

Gerekli düzenlemeler tamamlandığı zaman.

-Bu temaslar nasıl yapıldı? Sudan’ın bunda ne gibi bir menfaati var?

Burada merkezde olan mesele ülkenin ulusal çıkarlarıdır. Temasların nasıl kurulduğu konusuna gelince ise burada öncelik olarak bu temasları sağlayan üçüncü bir taraf var. Uganda’da yaptığımız görüşmede, Sudan’ın terörü finanse eden devletler listesinden çıkarılması konusundaki İsrail rolüne vurgu yaptık.

-Sudan merkezli bir muhalefet var mı?

Sudan’ın çıkarları geniş bir kesim tarafından destekleniyor. Sadece sınırlı sayıda ideolojik grup buna karşı çıkıyor.

-İsrail ile normalleşme dosyasının, geçici hükümetin bileşenleri arasında bir bölünmeye yol açabileceği gibi bir mesele gündeme geldi. Böyle bir durumda bunun üstesinden ne ölçüde gelinebilir?

Daha önceki rejimler farklı görüşleri kabul etmeye alışkın değillerdi. Demokrasi atmosferinde yaşanan anlaşmazlıklar ise dostlukları bozmaz. Egemenlik Konseyi, Bakanlar Kurulu ve Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG) olarak aramızdaki ilişkiler, bölünmeyi tetikleyebilecek herhangi bir şeyden daha köklü. Karşılıklı koordinasyon ve diyalogla çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ülkedeki geçiş dönemi için belirlenen görevlerin yerine getirilmesi, halkın devrim sırasındaki taleplerinin karşılanması ve acıya bir son vererek vatandaşların iyi bir hayat sahibi olmaları için ekip olarak çalışıyoruz. Bu nedenle taraflar arasındaki görüşler ne kadar farklı olursa olsun en nihayetinde bir çözüme ulaşıyoruz.

-Başkanlığını yaptığınız Yüksek Barış Konseyi, azledilen Devlet Başkanı Ömer el-Beşir’in de aralarında bulunduğu kişilerin Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından yargılanması yönünde karar verdi. Onları Lahey’e teslim edecek misiniz?

Burada söz konusu kişilerin Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından yargılanmasından bahsediyoruz, yoksa onların Lahey’e teslim edilmesi gibi bir durum söz konusu değil. Bu kişilerin yargılanma şekli ve mekanının belirlenmesi konusu, hükümetin ilgili kurumlarının ve ortaklarının arasındaki incelemeye ve müzakereye tabidir.

-Cuba’daki müzakerecilerin bir barış anlaşmasına yakın olunduğu yönünde olumlu açıklamaları var. Bu dosyada bir atılımın gerçekleşeceği konusunda iyimser misiniz?

Barış müzakereleri kalıcı bir barış, ‘silahlı hareketlerin ülkeye dönüşü ve ulus inşası sürecine katılma’ umuduyla devam ediyor. Onlar Sudan devriminin ortaklarıdır. Birçok dosyada kayda değer ilerlemeler yaşandı. Sudanlıların ulusal talebi olması itibariyle barış çağrısına olumlu cevap verilmesini bekliyoruz.

-Şu anda geçiş döneminin önündeki en büyük engel nedir?

Savaşın sona erdirilmesi ve barışın sağlanması halihazırdaki en büyük ve en zor meseledir. Bu konuyu ekonomik krizler ve yaşam sıkıntıları takip ediyor.

-Başbakan, Sudan’da barışın desteklenmesi adına uluslararası bir misyon çağrısında bulundu. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Teklif için gerekli düzenlemeleri yapıyoruz. Birleşmiş Milletler’in yardımına ihtiyacımız var.

-Birçok kimse, iktidardaki askeri bileşenin eski rejimin etki merkezlerinin tasfiyesini engellediğini ifade ediyor. Bu iddialar ne kadar doğru? Bu konuda devrimin talepleri doğrultusunda hareket ediliyor mu?

Hükümetteki siviller ile egemenlik konseyi arasında büyük bir uyum var. Sudan devriminin talepleri, herkes tarafından yerine getirilmesi gereken bir görev olarak görülüyor. Askeri bileşenin samimiyetinin bu şekilde sorgulanmasının ardında bazı ideolojik gündem sahiplerinin hastalıkları düşünceler yatıyor. Eski rejimin tasfiyesi süreci egemenlik konseyi bünyesindeki askeri bileşen tarafından yürütülüyor. Öte yandan önceki rejimin bütün mal varlıklarına el konulması operasyonları düzenli kuvvetler yardımıyla gerçekleştirildi. Bundan dolayı bu tür iddiaların aslı astarı yok.

-Eski Ulusal Güvenlik Teşkilatı’na bağlı güçlerin isyanının ardından güçlerin yeniden yapılandırılması gibi bir konu gündeme geldi. Yeniden yapılandırma çalışmaları ne durumda?

Sudan devriminin talepleri doğrultusunda bütün devlet kurumlarının yeniden yapılandırılması, geçiş döneminin başından beri devam eden bir süreç. Silahlı kuvvetler, her kesimden ve yetkin olan herkesi içerecek profesyonel bir orduya ulaşmak amacıyla kendisini yeniden organize etti. Ayrıca Hızlı Destek Kuvvetleri, ordunun bir parçasıdır ve onun talimatlarıyla hareket eder. Komutanlar düzeyinde meydana gelen değişikliklerin büyüklüğünü ve güçlerin yeniden organize edilmesiyle ilgili diğer durumları siz de biliyorsunuz. Tüm bunlardaki amaç, ülkenin güvenliğinin sağlanması ve iç ve dış tehditlerden muhafaza edilmesidir.

-Şarku’l Avsat ile gerçekleştirdiğiniz daha önceki bir röportajda askeri bileşen olarak iktidar arzusunda olmadığınızı söylediniz. Bu tutumunuzu hala sürdürüyor musunuz?

Elbette bu tutumumuzu tekrar teyit ediyoruz. Sudan devrimindeki yürüyüşümüz ve geçiş dönemindeki performansımız bu anlamlara dayanıyor. Bu, bizim asil halkımızla yapmış olduğumuz bir sözleşmedir. Onları hayal kırıklığına uğratmayacağız.

-Halihazırda görevli olan askeri valilerin görevde kalmalarına ve valilerin siviller arasından atanmasına ilişkin bir tartışma var. Askerlerden birliklerine katılmalarını talep ettiğiniz ve ivil valilerin atanmasına kadar görevin icra müdürlerine verilmesi yönünde bir talebiniz olduğundan bahsediliyor…

Askeri valiler yürütme organının talebi üzerine görevde kalırlar. Vatandaşların onların istifa etmeleri yönünde taleplerinin artmasıyla birlikte askeri yöneticilere komutanlıklarına geri dönmelerini söyledik.

Şarkul Avsat