​Yıllardır süren savaş trajedisinin gölgesinde Yemen şarkıları

Kenan el-Humeyri; İnsan hayatında oldukça önemli bir yeri olan sanat, kişilerin sıkıntı ve kriz zamanlarındaki üzüntülerini ifade etme şeklidir. Bunlardan biri de sevgi, barış, birliktelik gibi mefhumları yayarak şiddet, bölünme ve diasporayı kınayan ulus şarkılarıdır. Yemen’de siyasi ve ulusal hareketlerle bağlantılı hale gelen şarkılar ise milli, tek bir ağızdan ve sevgi, bağımsızlık, insanca yaşam umutlarını kucaklayan türdendi.

Köklü tarih

Yemen şarkıları, geleneksel imajında ​​köklü tarihi ile bilinirken ulusal türdeki şarkılar ise İngiliz işgali karşısında halk direniş hareketinin şarkılara konu edindiği 1950’lere dayanıyor. Bunlardan öne çıkanı ise sanatçı Muhammed Muhsin Atruş’un “Ey Sömürge Uzağım Senden!” adlı, Muhammed Mürşid Naci’nin ise “Ben Halkım” adlı parçaları.

Bu milli şarkılar, kuzeydeki 26 Eylül 1962 devrimi ve güneydeki 14 Ekim devriminin ardından hızla popüler hale geldi. Zirâ “şarkı ve mücadele” mefhumları kurtuluş yolundaki yol arkadaşları olarak biliniyor.

Aden’de ve Sana’da iki ayrı müzik grubunun kurulması, aynı zamanda ünlü sanatçıların ölümsüz şarkılar çıkarması, milli şarkı kültürünün gelişmesine ve yayılmasına katkıda bulundu. Bu sanatçılar arasında, şarkılarını Yemenlilerin kalbine ve diline nakşetmiş olan Ali bin Ali el-Ânsi, Kerame Mürsal, Ahmed es-Senidar, Hammud el-Harisi, Muhammed Said Abdullah, Abdurrahman el-Haddad, Emel Kadel gibi şarkıcılar bulunuyor.

Bir barış savunucusu olan sanatçı Eyüp Tariş Absi’nin milli şarkı konusundaki geçmişi; vatan, toprak, insan mefhumlarının şarkıda bir araya geldiği en güzel örnekleri barındırıyor. Öyle ki, Absi’nin Yemenlilerin akıl ve kalplerinde kendine sağlam bir yer edinen parçaları, neredeyse tüm milli münasebetlerde dillerdeydi.

Melodisiz şiir

Bugün insanlar, milli türdeki şarkının şiddet söylemiyle ve halkın gözü önünde çöken bir ülkedeki mevcut savaşı besleyen mezhepçilik ve nefret ile yüzleşmedeki rolüne değiniyor.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre güfte yazarı Mahmud el-Hac ise şöyle söylüyor:

“Savaşın açtığı yara ve trajedileri ifade eden şarkıların arka planda kalmasına rağmen, hüzünlü şarkılara yakın olan şiirler de melodisiz bir şekilde bu trajediye eşlik ediyor. Sahne ışıklarının kapatılması ve sıkıntılı ekonomik durum, insanların hislerini dile getiren kelime ve ezgileri gün yüzüne çıkarmıyor, aksine mermilerin sesi yükseliyor.”

Hac’ın çıkardığı, ancak gerektiği rağbeti görmeyen lirik şiirinde şu ifadeler geçiyor:

“Yaraya yara eklenirken

Dökülen kanlar ise mübah sayıldı

Bitmesi gerektiğini her söylediğimizde ise

Yükselen feryatlardı”

Şarkılar, nefreti körüklüyor!

Independent Arabia’ya konuşan Gazeteci Harun Abdu da şu ifadeleri kullanıyor:

“Savaş sırasında yapılan parçalar var ancak bu eserlerde çatışmanın taraflarından beslenen keskin kutuplaşmanın izleri görülüyor” diyor. Bu eserlerin şiddet, bölünme, diaspora ve nefret çağrılarını engellemek yerine bunlar tarafından ele geçirilmiş olduğunu görüyoruz. Ancak yeterince yayılmamış olan birkaç şarkı hâriç. Bu durumun nedeni ise tüm medyanın, ülkenin eşi görülmemiş bir şekilde şahit olduğu siyasi kutuplaşmanın emri altında olması.

Ey dünya, bu kadarı yeter!

Ammar el-Azki, Velid el-Cilani, Muhammed Akil, Ayat Ammar ve Ammar Şeyh’in bir araya gelerek çıkardığı “Ey dünya, bu kadarı yeter!” isimli parça, savaş trajedisini somut hale getirdi.

Parçaya katkısı olanlardan biri olan Ammar Muhammed, böyle bir şeyin ülkelerine karşı sorumlulukları çerçevesinde geldiğini, “bu parçanın barış, uyum ve birliktelik isteyen Yemen halkının duygularına tercümân olduğunu” söylüyor.

Bitmek bilmeyen engeller
Muhammed, sözlerine şöyle devam ediyor:“Günümüzde Yemen gerçeğiyle yüzleşebilecek değerli parçaların ortaya çıkmasını önleyen birçok neden var. Savaşa karşı çıkıp barış çağrısında bulunan eserlerin üretimine yansıyan savaş koşulları dâhil. Prodüksiyon şirketlerinin çalışmayı durdurması, TV kanallarının bu konudaki isteksizliği ve kendilerini çatışmanın taraflarından birine adamış olmaları, sürecin maliyeti, sanatçıların gelirlerindeki düşüklük de bu sebeplerden bazıları. Bizim de bu parça haricinde ürettiğimiz başka eserler TV kanalları tarafından yayınlanmadı.”

Yemen’in kısa tarihi

1918 Mondros Ateşkes Anlaşmasıyla Osmanlı hakimiyetinden çıkan Yemen 1962’ye kadar Zeydi İmamlar Devleti tarafından yönetildi. 1962’de Mısır destekli Yemen Arap Cumhuriyeti kuruldu.

1962-1970 yılları arasında Mısır destekli Cumhuriyetçiler ile saltanat yanlıları arasında iç savaş yaşandı. Savaşı Cumhuriyetçiler kazandı.

1967’de Güney Yemen, Yemen Demokratik Halk Cumhuriyeti adıyla bağımsızlığını ilan etti.

Kuzey Yemen ve Güney Yemen arasında 1972 ve 1979’da kısa süreli ve sınır değişikliklerine sebep olamayan çatışmalar yaşandı. Güney Yemen’de de 1986’da iç savaş çıktı.

Kuzey ve Güney Yemen 1990’da birleşti. Ülke iki buçuk yıllık geçiş döneminin ardından 1993 yılında yapılan seçimin ardından tamamen birleşti. Birleşme sonrası Ali Abdullah Salih dönemi başlamış oldu.

Salih, 2004-2009 yılları arasında İran destekli Husilerle çatıştı. 2011’de başlayan Arap Baharı sürecinde Yemen’de başlayan halk hareketi sonucu 23 Kasım 2011’de imzalanan Körfez Arap Ülkeleri İş Birliği Konseyi kararıyla Ali Abdullah Sâlih’in otuz üç yıllık yönetimi fiilen sona erdi. Göreve Başkan Yardımcısı Abdu Rabbuh Mansur al-Hadi getirildi. 21 Ocak 2012’de yapılan seçimlerde Hadi cumhurbaşkanı seçildi.

21 Eylül 2014’te İrancı Husiler başkent San’a’yı işgal ederek askeri darbe yaptı. Darbecilerle işbirliği yapan devrik lider Husilerle yolunu ayırınca Salih 4 Aralık 2017’de darbeciler tarafından öldürüldü.

Meşru Yemen hükümeti ise güneydeki Aden kentini geçici başkent ilan ederek darbeci güçlerle mücadele başladı.

Sarkul Avsat