ABD Başkanı Donald Trump ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping

Koronavirüs ABD ve Çin arasındaki soğuk savaşı körüklüyor mu?

Dünyada hızla yayılan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının yol açtığı kriz ile ABD ve Çin arasındaki gerilim artarken, bunun etkilerinin uzun süre devam etmesi bekleniyor.

Şu anda, iki taraf arasındaki soğuk savaşın, koronavirüs krizi, yıllardır süren ticaret savaşı ve Kasım ayında yapılması planlanan ABD başkanlık seçimleri gibi birkaç faktör tarafından körüklendiği söylenebilir.

ABD, koronavirüsün yayılmasından Çin’i sorumlu tutarak, salgının ekonomisi üzerindeki zararının Çin tarafından ödenmesini istiyor.

Çin konusu, ABD’deki iç siyasi tartışmaların bir parçası ve ABD Başkanı Donald Trump ile Demokrat rakibi Joe Biden arasındaki seçim yarışında bir silah haline geldi.

Trump destekçileri, Michigan, Wisconsin ve Pennsylvania eyaletlerindeki mitinglerde ‘Pekin Biden’ sloganı atarak, Biden’in yıllar önce Çin hakkındaki olumlu sözlerine atıfta bulundu.

İngiltere merkezli The Guardian gazetesine göre Nisan ayında yapılan bir kamuoyu yoklamasında ABD’lilerin üçte ikisinin Çin hakkında olumsuz bir görüşe sahip olduğu ortaya çıktı.

Bloomberg’e göre Trump son olarak, Çin ile ilişkileri tamamen kesme tehdidinde bulunarak, “Kestik diyelim, ne olur? Tüm ilişkiyi kesersen 500 milyar dolar tasarruf edersin” ifadelerini kullandı.

Çin’in bakış açısı

Foreign Policy dergisinde Çin’den sızan bir belgeye dayandırılarak yer verilen bir makaleye göre ülkenin önde gelen liderleri ABD-Çin ilişkisinin çatışmaya girme riskinin artmasından korkuyor.

Söz konusu makaleye göre şu 5 neden olası çatışmayı tetikleyebilir:

1-Askeri rekabet

ABD ve Çin arasındaki askeri rekabet koronavirüs salgını öncesinde de yoğundu.

Çin’in ordusu ve cephaneliğini güçlendirmek için ekonomik gücünden faydalanması bir sır değil.

ABD yönetimindeki bazı yetkililer, Çin’in ABD’nin bölgedeki nüfuzunu azaltmak ve ABD güçlerini yıllardır konuşlandıkları üslerden çıkarmak istediğine inanıyor.

Bu nedenle Kongre, mevcut ekonomik krize rağmen ABD’nin askeri yeteneklerini artırmak için 20 milyar dolar daha tahsis etmeyi düşünüyor.

2-Ekonomik bağın kopması

Salgından önce ABD çevrelerinde, Çin ve ABD ekonomileri arasındaki bağın derinleşmesi ve Çin hükümetiyle bağlantılı şirketlerin performansına ilişkin endişeler vardı.

Bazı karar vericiler, iki ekonomi arasındaki bağların kopartılması çağrısında bulundu.

Koronavirüs krizinin, ABD’nin sağlık sektöründeki eksiklikleri ortaya çıkarması nedeniyle bu konular daha öncelikli hale geldi.

Salgın ile ABD ve diğer bazı ülkelerin ilaç, maske ve diğer sağlık malzemeleri için Çin’e bağımlı olduğu görüldü.

Bu bağlamda, Cumhuriyetçi ve Demokrat senatörler, ABD’nin ilaç ve tıbbi malzeme konularında Çin’e olan bağımlılığını azaltmak için bir yasa tasarısı hazırlıyor.

3-Teknoloji

İleri teknoloji alanındaki rekabetin salgından sonra da devam edeceğini söylemeye gerek yok.

Çin hükümeti, beşinci nesil teknoloji (5G) de dahil olmak üzere bu sektörü kontrol etme çabalarında, özellikle de devasa projesi Kuşak ve Yol aracılığıyla ilerlemek istediğini gizlemiyor.

4- Küresel sistemin geleceği

İki ülke, birkaç yıl önce uluslararası politikayı yöneten standartlar, kurallar ve kurumlar açısından küresel sistemin geleceği konusunda birbiriyle yarışa girişti.

ABD’li politika yapıcılar, Çin’in insan hakları sicili, Güney Çin Denizi’nde denizcilik yasa ve kurallarını ihlal etmesi ve diğer ülkelerde nüfuz kazanmak için bir Truva atı görülen Kuşak ve Yol projesi ile liberal sistemin temellerini zayıflatmaya çalışmasından endişe ediyor.

Buna karşılık Çinliler, ABD’yi yalnızca kendi çıkarlarına uygun olduğunda kurallara ve normlara bağlı olan ve Çin’e daha fazla yer vermeyi reddeden, dünya düzeninin ikiyüzlü lideri olarak görüyor.

ABD, Çin’i salgından sorumlu tutup, Dünya Sağlık Örgütü’nü (WHO) kontrol altında tutmakla suçlarken, Çin salgın esnasında ön plana çıkıp birden fazla ülkeye tıbbi yardım sağlamak üzere harekete geçti.

5-İki farklı model

ABD, kendisini evrensel değerlere dayalı liberal düzen modeli olarak sunuyor.

Çin ise ekonomik yükselişinden bu yana katı ‘modern’ rejimin avantajlarına vurgu yaparak, hızlı ekonomik büyümesi ve sosyal bütünlüğünden bahsediyor.

Bu rekabet tarafları nereye götürecek?

Bu bağlamda iki görüş var.

Bunlardan ilki, iki ülkenin de özellikle koronavirüs salgını olmak üzere her konuda karşılıklı birbirini suçlamaya devam edeceği yönünde. Böylece gerginlik, tam bir kopuşa kadar gidebilir.

İkincisi ise, aralarındaki bağ ve ekonomik olarak iç içe geçmiş olmaları bu iki ülkenin birbirlerinden vazgeçmesini imkansız kılıyor.

İronik olarak, tam bir kırılmanın ekonomik ve jeopolitik sonuçlarına ikna olmaları halinde koronavirüs salgını onları birleştirebilir.

ABD eski Dışişleri Bakanı Yardımcısı Kurt Campbell, “Bunun nasıl biteceği belli değil. Bence hem ABD, hem de Çin’in dünya sahnesindeki yeri zarar gördü. Roma yanarken iki taraf savaşıyor gibi görünüyor” yorumunda bulundu.

Gerçek liderler, genellikle gerçek güçlerini tarihin en karanlık anlarında sergiler.

Donald Trump ve Şi Cinping, dünyanın yaralarını iyileştirmek için gerçek bir işbirliği sayfası açma konusunda yeterli irade ve cesarete sahip mi?

Şarkul Avsat