Arap ülkeleri eskiden Araplarındı

Bu millet, şanssız bir millet. Sorunlar, onu dört bir koldan kuşatma altına aldı. İntikam talep edenler her yerden saldırıyor.

Samson, Kiros ve Süleyman Şah… Bir defasında kendimizi anlamadığımız dillerle muhatap bulduk: İbranice, Farsça, Osmanlıca… İsrail’in hala Arap topraklarında bir koridora ihtiyacı var. İran, denizlerinden bir denize ihtiyaç duyuyor. Türkiye’nin ise Suriye’nin üçte birine, Libya’nın yarısına, Mısır’da hâkimiyete, Katar’ın gazına ihtiyacı var.

Türkiye’nin talebi güncelliğiyle diğerlerinden ayrışıyor. Ancak yüzlerce yıl geriye gidecek olursak, Timurlenk, geride taburlarda gördüğümüz Moğollar dışında iz bırakmadı. Kim bilir? Belki de şimdi arşivlerinde araştırma yapıyorlardır.

Tarihe bu tür bir göz atmadaki ortak payda; küstahlıktır. Küstahlık en basit ifadesiyle adiliktir. İstanbul’da Bab-ı Ali ve Sadrazam’ın yanından dönen Libyalı Abdusselam’ın neye itiraz ettiğini biliyor musunuz? İçişlerine karıştıkları iddiasıyla Mısır’ın açıklamalarına itiraz etti. Türk ordusuna değil, Ertuğrul’un paralı askerlerine değil, Mısır’ın sınırlarını savunmasına itiraz edildi. Allah, eski Libya tarihini yeniden yazan Sadık en-Nehyum’a (Sadeq Naihoum) rahmet eylesin. Mısır’la ilgisini göz önünde bulundurursak Mısır’ın Libya’daki tarihini kaleme aldı. Ancak Erdoğan tarihleri ​​düzeltmeye devam ediyor. Bu amaçla, Türkiye’nin ‘Yeniçeri’ veya paralı asker alma geleneğini yeniden canlandırdı. Ancak Yeniçeriliğin, İmparatorluk’un çöküşü ile kapı kapı gezip insanlardan yardım isteyerek sona erdiğini unutuyor.

Toplumlar ve halkların yaşamlarına dair bu müdahaleci bakış açısıyla Arap geleceğine hangi perspektif ile bakılabilir? İnsanlığın tamamına bin yıllık bir perspektiften bakan bir adamla nasıl diyaloğa girilebilir?

Kötü şans bataklığındayız. Üç kuvvet, topraklarımıza saldırıyor. Restorasyon mantığına dayanarak hareket ediyor, egemenliği ihlal ediyor. Suriye’nin bazı kesimlerinde para birimi  olarak Türk Lirası kullanılıyor. Suriye lirası zaten Lübnan lirası ve Libya dinarında olduğu gibi baskı maliyetinden daha ucuz bir hale geldi.

Eşyanın tabiatına göre kişi dostlarını seçer, ancak bizim düşmanlarımızı seçmemiz gerekiyor. Onlar bizi ister düşman ister dost kabul etsin.

Avrupa, tarih çılgınlığı, nefretler ve çocukluklardan arındıktan sonra tek bir devlet haline geldi. Avrupa’da başkasının toprağını işgal edip gasp etme, adam öldürüp, ırza musallat olma artık kahramanlık sayılmıyor.

Gerek bölge içerisine gerekse de komşulara bakıldığında bu millet iki yönden bahtsız.

Semir Ataullah

Şarkul Avsat