Lübnan ile İsrail arasındaki deniz sınırlarını çizme müzakereleri ‘ciddi bir aşamaya’ doğru ilerliyor

Lübnan ve İsrail arasındaki tartışmalı deniz sınırları konusunda yapılan ve genel olarak her iki tarafın da olumlu tutum sergiledikleri görüşmelerin ilk turunun ardından, 28 Ekim Çarşamba sabahı, Lübnan’ın güneyindeki Sur kentinin Nakura ilçesindeki Birleşmiş Milletler Lübnan Barış Gücü (UNIFIL) karargahında başlayan görüşmelerin ikinci turu bu sabah yapılan üçüncü oturumuyla sona erdi. Lübnan ile İsrail arasındaki deniz sınırlarının çizilmesine ilişkin görüşmelerin ileriki turlarının zamanı, yapılan son oturumlardaki olumlu hava ve alınan sonuçların verimliliğine bağlı olarak belirlenecek.

Lübnan sıfır noktasına geri döndü

Lübnan, İsrail ile deniz sınırı mücadelesini, yeniden sıfır noktasından başlayarak sürdürüyor. Bu da daha önce Birleşmiş Milletler (BM) veya ABD ve hatta Güney Kıbrıs ile müzakereler yoluyla varılan tüm noktaların, Lübnan’ın gözünde geçersiz ve hükümsüz olduğu anlamına geliyor. Zira Lübnan,  ‘Hoff Hattı’ da (Hoff Hattı adını, 2012 yılında Lübnan’ı ziyaret eden ve Lübnan ile İsrail arasındaki tartışmalı bölgenin güney deniz sınırında paylaşılmasını önerdiği hattı çizen eski ABD özel elçisi Büyükelçi Frederick Hoff’tan almıştır) dahil olmak üzere sanki tüm pazarlıklara yeniden başlıyormuş gibi görünüyor. Buna karşın Tel Aviv’in görüşmelere ‘müzakereleri tamamlama’ temelinde katılıyor olması, iki taraf arasında temel bir fark olduğunu gösteriyor.

Müzakerelerde Lübnan heyetine başkanlık eden ve Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı haberde açıklamalarda bulunan, Tuğgeneral Bessam Yasin, Lübnan’ın İsrail ile anlaşmaya varılamayan deniz sahasının 860 kilometrekare değil, bin 430 kilometrekare olduğunu ve sahanın Nakura noktasından karadan ve denize uzanan bir hatla ölçüldüğünü söyledi.

İlk turu bir buçuk saati geçmeyen görüşmelere arabuluculuk yapan ABD’li Özel Temsilci John Deruscher’in katılımıyla gerçekleşen ikinci oturum üç saatten fazla sürdü ve ertesi günde devam etmesi kararlaştırıldı. Bu durum, görüşmelerin ciddiyetini ortaya koydu.

Tuğgeneral Yasin, Lübnan heyetinin dün yapılan oturumda söz konusu tartışmalı deniz sahasının Nakura’dan yola çıkarak nasıl ölçülmesi gerektiğine dair haritalarla, belgelerle ve hukuki metinlerle desteklenen ayrıntılı bir sunum yaptığını aktardı. Beyrut, şimdiden İsrail ile deniz sahası konusunda uzlaşmaya varmanın kolay bir iş olmayacağını anlamış durumda. Tel Aviv’in de gereken kolaylığı sağlamayacağı biliniyor.

Lübnan heyetinin başkanı Tuğgeneral Yasin, özellikle deniz sınırlarının çiziliyor olması nedeniyle bu işin zor olduğunu belirterek bu konuda benimsenen tek bir yöntem olmadığını, birkaç yöntemin olmasının da sorun teşkil ettiğini söyledi.

Basına uygulanan baskı şüphe uyandırıyor

İsrail ile yapılan müzakerelere gelen itirazlar, Nakura’daki UNIFIL karargahı yakınlarında bir araya gelen bazı Komünist Parti yandaşlarının protesto gösterisi ile sınırlı kalırken, Hizbullah, müzakere heyetinin birkaç metre yakınında, yeni düşmanı basın ile ilgilenmekle meşguldü. Lübnan, İsrail ile deniz sınırlarını belirlemek için zorlu bir mücadele verirken Nakura karargahının dışında Hizbullah tarafından içeride yeni bir kırmızı çizgi çiziliyordu. Basın mensuplarının, UNIFIL karargahı çevresinde haber yapmak için Genelkurmay Başkanlığı’ndan izin almasına rağmen Hizbullah üyeleri basın mensuplarına saldırarak çekim yapmalarını engelledi ve bölgeye yedi kilometreden daha fazla yaklaşmalarını yasakladı.

Lübnan devlet televizyonu muhabiri Nayla Shahwan, Twitter hesabından paylaştığı mesajında şunları söyledi:

“Sivil üç genç bizi bölgeden uzaklaştırdı. Kendilerini tanıtmadılar. Kanalımdaki ilgili kişilerle iletişime geçmeye çalıştığımda beni fotoğraflarını çekmekle suçladılar. Telefonumu aldılar ve kırdılar. Kameramı attılar ve bize oradan ayrılmamız için sadece üç dakika verdiler.”

Ancak olay, ister kasıtlı ister kasıtsız olsun basın mensuplarının, onların ve müzakerecilerin güvenliğini sağlamakla görevli Lübnan ordusu karşısında Hizbullah üyelerinin emirlerine uymak zorunda kalmaları oldukça ironikti. Bu olay, sınırın çizilmesi müzakerelerinin seyrine damgasını vurdu. Gözlemcilere göre bu, masada ve dışarıda yapılan görüşmelerde son sözün yalnızca Hizbullah’a ait olacağını ve onun onayı olmadan müzakerelerin gerçekleşmeyeceğini gösterdi.

Teknik çözüm mü adil çözüm mü?

Lübnan hükümetinin eski BM Acil Gücü (UNEF) Koordinatörü Abdurrahman Şihaytili, İsrail’le oturulan müzakere masasında Lübnan’ın konumunun zayıf ve güçlü yanlarına ilişkin açıklamalarda bulundu. Lübnan’ın ‘iyi iş çıkardığını’ belirten Şihaytili, Lübnan’ın müzakerelere sıfırdan başlamak zorunda kalacağını kaydetti.

İsrail 2000 yılında, Lübnan’ın güneyinden çekildikten sonra deniz sınırının çizileceği çizginin başlangıç ​​noktasını Nakura Sınır Kapısı’nın bulunduğu yerden 17 metre ilerisi olmasında diretti. Deniz sınırında yeni bir oldu-bitti yaratmak amacıyla Lübnan karasuları içinde 800 metre uzunluğunda bir ‘şamandıra’ hattı yerleştirdi. İsrail; Lübnan’ın Güney Kıbrıs ile anlaşarak bir nokta belirlemesi sonrasında ise Lübnan’ın Nakura’dan başlayan sınırlarının Güney Kıbrıs’la ile anlaşılan noktada bittiğini düşündü. İki ülke arasındaki deniz sınır anlaşmazlığı da buradan çıktı.

Geçici düzenlemeler getirildi

Sınırı belirleme sorununu sadece teknik yönüyle ele almanın bir hata olduğunu belirten Şihaytili’ye göre mesele münhasır ekonomik bölge açısından farklı ve adil bir çözüme ulaşılıncaya kadar, iki komşu ülke arasında sınırlarda bir anlaşmazlık olması durumunda uluslararası hukuka bakmak yeterli olacak. Uluslararası hukukun iki ülkenin kendi bölgelerinde ekonomik açıdan fayda sağlamalarına yönelik geçici düzenlemeler getireceğini belirten Şihaytili, İsrail’in yapılmasını istediği müzakerelerin başlangıç ​​noktası olarak orta hattın çizilmesiyle ilgili adil bir çözümün kullanılabileceğini vurguladı. Şihaytili, ancak orta hatta göre sınırların çizilmesine dair hiçbir kural, kanun ya da metin olmadığını kaydetti.

Adil bir çözüm, İsrail’den çok Lübnan’ın çıkarınadır

Lübnan’ın İsrail ile deniz sınırlarını belirleme müzakerelerinde dayandığı teknik çözümün yanı sıra çıkarını İsrail’den daha fazla düşünmesi gereken bir takım noktaların olduğu adil bir çözümü de dikkate alması gerektiğini belirten Şihaytili’ye göre bu noktaların başında kötüleşen ekonomik durum geliyor. İkincisi Beyrut Limanı’nın yıkılması nedeniyle Lübnan’ın aldığı zararın Hayfa Limanı ile telafi edilmesi. Üçüncüsü ise İsrail’in kıyılarının uzunluğuna ve nüfus yoğunluğuna kıyasla Lübnan’ın kıyıları ve nüfusu bakımından daha fazla mali desteğe ihtiyacı olması.

İsrail’in yararlanabileceği, Gazze gibi başka sınırlar da var. Bu da Lübnan’ın çıkarı için daha fazla gayret göstermesini gerektiriyor.

2006 yılında İsrail ile Lübnan arasında Mavi Hat’tın belirlenmesi konusunda yapılan müzakereler konusunda da detaylı bilgi sahibi olan Şihaytili, yukarıda geçen tüm bu noktalara dayanarak yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:

“Müzakerelerin daha karmaşık hale gelmesini bekliyorum. Çünkü Lübnan teknik çözüm çerçevesinde kalmaya devam ederken İsrail ekonomik çözümden yola çıkıyor.”

Müzakereler devam ediyor

Birçok çevre, bir yandan Washington ve Tel Aviv, diğer yandan Hizbullah ve Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn arasındaki ortak çıkarlarla ilişkili İsrail ile müzakerelerin siyasi boyutunu da göz ardı etmiyor. ABD Başkanı Donald Trump’ın başkanlık seçimleri öncesinde istediği ABD zaferi ile Hizbullah’ın müttefiklerini tehdit eden yaptırımların yanı sıra Lübnan’ın ekonomik olarak doğalgaz çıkarma ihtiyacı gibi meselelerin müzakerelerin kolay olmayacağı anlamına geldiğini belirten Şihaytili, görüşmelerin uzamasını ve bir yerde tıkanmasını bekliyor.

Diğer yandan Lübnan heyetinin, halkın ve siyaset arenasının desteğiyle müzakere masasında olmasının önemli olduğunu vurgulayan Şihaytili, heyet oluşturulurken yapılan itirazların, heyetin müzakere yeteneğini zayıflatacağı görüşünde.

Şarkul Avsat