Fransa belirlediği radikal şüphelileri sınır dışı edecek

Mişel Ebu Necm

Geçen günlerde Fransa İçişleri Bakanı Gerald Darmanin, Fransa’nın ‘terörizme karşı savaş halinde olduğunu’ ve ‘hem yurtiçi hem de yurtdışındaki düşmanlarla savaştığını’ yineledi. Bakan, ülkedeki yetkililere, art arda yaşanan terör eylemleri nedeniyle kaçınılmaz olarak ‘cumhuriyet düşmanlarına savaş başlatmak’ üzere olduklarını belirtirken, “Soru, bir saldırının olup olmayacağı değil, ne zaman olacağıdır?” dedi

Fransa’nın son beş haftada Paris’te, Conflans-Sainte-Honorine’de ve Nice’de 3 terör eylemine tanık olduğu göz önüne alındığında Darmanin’in, tahminlerinde haklı olması çok muhtemel. Hafta sonu Lyon’da Rum Ortodoks rahibine karşı gerçekleşen saldırı girişiminin ayrıntıları ise henüz açıklanmadı. Ancak Bakanın sorunu şu ki, Peygambere hakaret edici karikatürler yayınlayan hiciv gazetesi Charlie Hebdo’ya saldırıyla 2015 yılından bu yana alınan kararlara ve tedbirlere rağmen yetkililerin, hala yasama ve güvenlik cephaneliğinden yoksun oldukları açık. Bu tedbirlerin başlığı ise ‘kamu güvenliğine yönelik bir tehdit olarak görülen radikal ve şiddet eğilimleri unsurların ihraç edilmesinin’ sağlanmasıdır. Daha net olursak, İçişleri Bakanı’nın geçen hafta, bakanlıkların geçen Eylül ayından bu yana Fransa topraklarında yasadışı olarak bulunan 16 radikal yabancıyı sınır dışı ettiği yönündeki sözlerine dönmek yeterli. Hatta aynı Bakan, daha önce de sınır dışı edilmesi gereken 261 kişi olduğunu belirtmişti. Ancak Bakanın sorunu, sınır dışı etme faaliyetinin değerlendirme ve yasalara tabi olmasından kaynaklanıyor. Zira ilk olarak, eğer ülkesi sınır dışı edilen vatandaşı kabul etmeyi reddederse veya vatandaş ülkesinde işkenceye maruz kalırsa Paris yabancı bir vatandaşı sınır dışı edemez. İkinci olarak, ilgili kişinin Fransız mahkemeleri tarafından verilen kararlara Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) karşısında itiraz etme hakkı bulunuyor. Üçüncü olarak, kararların çoğu uygulanmıyor, ilgili kişiler toplumda ‘görünmez hale geliyor’.

Bu eksikliklerin bir kısmını doldurmak için Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, özellikle de geçen hafta Nice’de Notre Dame Katedrali saldırısının 3 kişiyi öldüren failinin Tunus vatandaşı olması ve Fransa topraklarına yasadışı olarak girmesi dolayısıyla Darmanin’den, terörizm ve yasadışı göçe karşı mücadelede iş birliğini görüşmek üzere Tunus’u ziyaret etmesini istedi. Darmanin’in talep ettiği şey, Tunus’tan ‘Fransa’dan sınır dışı edilen vatandaşlarının dönüşünü kabul etmesini’ istemek. Cumhurbaşkanı Kays Said de Cumhurbaşkanı Macron’a maksimum düzeyde işbirliği yapma sözü verdi. Paris’in, Nice operasyonunun faili İbrahim İsavi ve ‘terör örgütüyle bağlantısı olabilecek’ bazı isimlere ilişkin bazı gölge alanlarını boşaltmak için Tunus yargısı ve güvenliği ile iş birliğine güvendiğini belirtmek gerekiyor. Kendisini ‘Güney Tunus el-Mehdi Örgütü’ adı altında tanıtan bilinmeyen bir örgütün, Nice saldırısına desteğini açıkladığı biliniyor.

Darmanin, 2 Kasım sabahı Fransız haber kanalı BFM TV’ye yaptığı açıklamada, ‘İçişleri Bakanlığı’ndan mevkidaşı ve istihbarat birimleriyle görüşmek, daha fazla bilgili alışverişinde bulunmak amacıyla’ bu hafta sonu Tunus ve Cezayir’i ziyaret edeceğini belirtti. Darmanin, Malta’yı daha sonra aynı amaçla Rusya’yı ziyaret etmeyi planlıyor. Fransız Bakan ayrıca, Macron’un Tunuslu ve Cezayirli mevkidaşlarıyla ‘bu ülkelerin vatandaşlığına sahip olan ve Fransa’da radikalizm yanlısı olduklarından şüphelenilen belirli sayıda vatandaşın iadelerini kabul edebilmeleri’ meselelerini konuştuğunu dile getirdi. Elysee Sarayı, geçen pazar günü Macron ve Said’in ‘terörizm mücadelede iş birliğini güçlendirme hususunda uzlaşı sağladıklarını’ duyurdu. İki liderin, ‘S’ listesi olarak bilinen istihbarat birimleri için ‘Fransa topraklarından ayrılmak zorunda olan ve güvenlik listesinin ilk sıralarında yer alan Tunusluların iadesiyle ilgili hassas meselelerini’ görüştükleri belirtildi. Mevcut sayılara göre bu listeler, en az 7 bin isim içeriyor. Elysee’in Tunus Cumhurbaşkanı ile bir temastan bahsetmesi dikkat çekici, ancak Cezayir Cumhurbaşkanı ile herhangi bir temastan bahsedilmedi. Yukarıda belirtilen eksikliği doldurma kararlılığını gösteren bir jestle Darmanin, ‘valilerden, radikalizm şüphesi taşıyan tüm yabancı unsurları idari gözaltı merkezlerine yerleştirmelerini istediğini’ söyledi. Bu durum ise bu unsurlarını, sınır dışı edilmesine hazırlık anlamına geliyor.

Öte yandan Adalet Bakanı Eric Dupond-Moretti, 2 Kasım’da ‘S’ listesinde yer alan yabancılar dosyasına ilişkin çalışmaların sürdüğünü duyurdu. Ancak bu, ‘vatandaşlarını geri almayı kabul etmeyen ülkelerle karmaşık diplomatik girişimler’ gerektiriyor. Bu çerçevede Dupond-Moretti, (cezalarını çektikten sonra) cezaevlerinden tahliye edilecek cihatçılara ilişkin çalışmaların devam ettiğini ve prosedürlerin yıl sonuna kadar hazır olacağını açıkladı. Sağ kesimin, Guantanamo tarzı cezaevleri kurma talebini reddeden Adalet Bakanı, “Bu fikrin ciddiye alınması mümkün değil” dedi.

Fransa aşırı sağcı Ülkü Ocaklarını yasaklıyor

Aynı şekilde Gerald Darmanin, 2 Kasım’da Fransa hükümetinin yarın (4 Kasım) düzenlenecek bir kabine toplantısında aşırı sağcı Türk milliyetçisi Ülkü Ocakları’nın yasaklanması kararının ele alınacağını duyurdu.

Darmanin, Ulusal Meclis Kanunlar Komitesi önünde yaptığı açıklamada, hükümetin çarşamba günkü Bakanlar Kurulu’nda “Bozkurtlar Hareketi” olarak bilinen Ülkü Ocakları’nın kapatılmasının kararlaştıracağını belirtti.

Ülkenin güneyindeki Vienne kentinde 28 Ekim’de Ermenistan yanlısı gösteri yapan protestocuların A7 otoyolunu kapatmış, çıkan olayda 5 kişi yaralanmıştı.

Bu olayın ardından Lyon ve Dijon kentlerindeki aşırı sağcı Türkler ve aşırı sağcı Ermeni göstericiler arasında çatışma çıkmış, polis aşırı sağcı taraflara biber gazıyla müdahale etmiş ve katılımcılara para cezası kesmişti.

Fransız makamları ve siyasiler aşırı sağcı Türkçülerin sınır dışı edilmesi gerektiğini savunmuştu.

Lyon yakınlarındaki Decines-Charpieu bölgesinde Türk ve Ermeni toplulukları arasında son zamanlarda çıkan çatışmalarda parmağı olan aşırı sağcı Türkçülere yönelik soruşturma başlatılmıştı. Aynı şekilde cumartesi gününü pazara bağlayan gece Lyon yakınlarındaki Ermeni Ulusal Hafıza Merkezi ve Ermeni Soykırımı Anıtı’nın üzerinde spreyle “Bozkurtlar” ve “Recep Tayyip Erdoğan” yazıları yazılmıştı.

Nice saldırısı sonrası gelişmeler

2 Kasım günü öğleye kadar Nice’deki Kilise saldırısıyla ilgili soruşturma, soruşturmacıların hala Nice Pasteur Hastanesi’nde yatmakta olan saldırgan İbrahim İsavi’nin (Uyveysavi / Issaoui) sorgulayabileceği beklentisiyle ek adımlar atmamıştı. Ancak mevcut bilgiler, İsavi’nin hayati tehlikesinin bulunmadığını gösteriyor. Soruşturmada yeni olan durum ise, soruşturmada faili tanımadıklarının kanıtlanması sonrasında, gözaltına alınan altı kişiden üçünün savcılık tarafından serbest bırakılması kararı alınması oldu. Öte yandan soruşturmacılar, cumartesi günü öğleden sonra Nice yakınlarındaki Grasse kentinde tutuklanan (kimliği henüz açıklanmayan) bir kişinin, Tunus’tan İtalya’ya İsavi ile birlikte yolculuk yaptığına ve daha sonra Fransa’ya geldiğine inanıyor.

Soruşturmacılar, failin nasıl 3 bıçak elde ettiğini henüz bulamadılar, bıçakların birisi kilisede yanında, diğer ikisi de sırt çantasındaydı. Darmanin’e göre yetkililer, İsavi’nin cinayet işlemek için Fransa’ya geldiği konusunda hemfikir. Ancak bu, bir kişisel arzudan mı yoksa bir terör örgütünden gelen bir talepten mi kaynaklanıyor? Bu soru, net bir cevabı olmayan uzun süredir devam eden bir gizem.

2 Kasım, Fransa’daki öğrenciler açısından olağanüstü bir gündü. Öyle ki hükümet ve muhalefet arasında ‘İslamcı radikalizm’ ile mücadele hususunda tartışmaların sürdüğü bir dönemde, okulları yakınlarında bir Çeçen tarafından katledilen tarih öğretmenleri için 11 dakika sessiz kalarak yas tuttular. Fransa Başbakanı Jean Castex’in bazıları bu radikalizm yanlısı akımlarla iş birliği yapan siyasi partileri eleştirmesinin ardından, ‘düşmanın önce nefret ve şiddet yayarak Fransa’yı bölmeye ve ulusal toplumu bozmaya hazırlandığı ideolojik bir savaşa’ girme çağrısı yapıldı. Castex, yakın bir zamanda ‘derneklerin dağıtılacağını, sahte camilere ve kaçak okullara yönelik operasyon yapılacağını’ duyurdu. Fransa Başbakanı, “Kaçak okulları kapatıyoruz ve kapatmaya devam edeceğiz. Beyin yıkayan sözde dernekleri dağıtacağız” dedi. Castex, özellikle de sosyal medya organlarında nefrete karşı koyma yolları olmak üzere, mevzuatlarını güçlendirmek zorunda olduklarını kaydetti. Bu çerçevede tüm bu adımlar, Cumhurbaşkanı Macron’un ‘İslamcı ayrılıkçılığa karşı savaş’ olarak nitelediği çerçeve kapsamında yer alıyor.

Ancak Fransız militanlığı ve Paris ile bazı Arap ve İslam dünyası ülkeleri arasında Macron’un son dönemdeki ılımlı açıklamalarına rağmen azalmayan gerginlik, Birleşmiş Milletler’in (BM) ‘radikalizm yanlılarının Fransız çıkarlarına karşı tek taraflı saldırıları’ olasılığına dair endişelerini dile getirmesine neden oldu. BM yönetimi, Fransız çalışanlarına dikkatli olma çağrısı yaptı. Aynı şekilde Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, daha önce ‘dünyanın her yerindeki diplomatik misyonları teyakkuzda olmaya’ çağırmıştı ve ‘tehlikenin, her yerde olduğunu’ söylemişti.

BM ise yaptığı açıklamada, bu riskin Fransa ile bağlantılı eğitim ve ticaret kurumlarını içerebileceğini belirtti.

Şarkul Avsat