Le Drian:  Bir çeşit ‘çifte terör’ ile karşı karşıyayız

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, ülkesinin çifte terörle karşı karşıya olduğunu söyleyerek, terörle mücadelenin, bu terörün ilk kurbanları olan Müslümanlar ile birlikte yürütülmesi gerektiğini vurguladı.

Fransız Bakan Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, Fransa’nın birkaç yıl önce başlattığı, Sahel bölgesinde ve Ortadoğu’da devam eden askeri faaliyetlerinin ana hedefinin terörizm ve radikalizm ile mücadele olduğunu söyledi. Le Drian ayrıca ülkesinin, bazı ülkelerin ve grupların liderlerinin öncülüğünde, sosyal medya platformlarının da etkisiyle Fransa ve Avrupa’nın İslam dinini dışladığı konusunda insanları kandırmaya yönelik bir iftira, dedikodu, istismar ve nefret kampanyasına maruz kaldığını ifade etti.

Le Drian e-posta yoluyla verdiği röportajda, Fransa Anayasası’nın devletin tüm dinler açısından tarafsız olmasını şart koştuğunu belirterek, “Fransa, ülkede yaşayan ister Müslüman ister Hıristiyan isterse Yahudi olsun, tüm vatandaşları arasında dini inançları ile ilgili her türlü ayrımcılığı reddeden bir hoşgörü ülkesidir” ifadelerini kullandı. Ülkesi yakın zamanda bir terör saldırıları dalgasıyla sarsılan Le Drian, Fransa’da İslam dinini temsil eden kurumları organizasyonlarını geliştirmeye çağırarak bunun onlarla yakın bir diyalog kurulmasını sağlayacağını kaydetti.

İşte Şarku’l Avsat’ın Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian ile yaptığı röportajın tamamı:

*Fransa’da sivillerin öldürüldüğü bireysel saldırı dalgasının ardından yaşanan son olaylardan başlayalım. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, ülkedeki cami imamlarına hitaben yaptığı konuşmada, “Bir din olarak İslamiyet’in imajı korunmalı ve onu finansmana ve dış gündemlere bağlı siyasi bir harekete dönüştürme çabaları engellenmeli” ifadelerini kullandı. Bu talebi, bazıları anonim finansmana sahip İslami toplulukların varlığıyla ve aşırılık yanlısı söylemlerin benimsenmesiyle nasıl bir araya getiriyorsunuz?

Bugün Fransa’da, Avrupa’da ve Nice’den Viyana’ya, Christchurch’den Kabil’e dünyanın çeşitli yerlerinde kitlesel şiddet vakalarına tanık oluyoruz.  Terör tehdidi ile bazılarının körüklediği bir nefret atmosferi karışımı ile karşı karşıyayız. Bugün karşı karşıya olduğumuz terör tehdidi, çifte tehdittir. Bir yandan Ortadoğu ve Afrika’da terör faaliyetlerini sürdüren DEAŞ ve El Kaide gibi terör örgütlerinin uyguladığı terör, diğer yandan da bu ideolojiden kaynaklanan bireysel terör eylemleri bulunuyor.

Fransa, bazı ülkelerin ve grupların liderlerinin öncülüğünde, sosyal medya platformlarının etkisi kullanılarak Fransa ve Avrupa’nın İslam dinini dışladığı konusunda insanları kandırmaya yönelik bir iftira, dedikodu, istismar ve nefret kampanyasına maruz kalıyor.

İslamiyet, çeşitli alanlardaki bir dizi karşılıklı etkileşimden kaynaklanan eski, köklü ve zengin tarihi ve kültürel bağları olan bir din olduğu için Fransa’nın İslam dinine derin bir saygısı olduğunu bir kez daha vurgulamak isterim. Bugün bir yandan terörün her türlüsüyle diğer yandan radikal ve köktendinci düşünce ile savaşmalıyız. Bu savaşa liderlik etmek istiyoruz. Bu liderliği terörizmin ilk kurbanları olan Müslümanlarla birlikte yapmalıyız.

*Fransa, beğeni toplayan bir birlikte yaşama modelidir. Ancak İslam dininin değerlerine saldırılan ve provokasyonun kapısını araladığı düşünülen bazı konuşmalar var. Fransız modelinde, siyasi söylemler ile İslam dini ile yakınlaşma arasındaki ilişkide bir yeniden yapılanma var mı?

Fransa’da İslam dinin statüsü korunduğu için mesajımız açık ve nettir. İslamiyet, önemli ve temel bir dindir ve Fransa’daki en büyük ikinci dindir. Milyonlarca Fransız Müslüman tamamen ulusal topluluğa mensuptur. Cumhuriyetimizin tarihinin ve kimliğinin bir parçasını temsil ederler.

Fransa’daki Müslümanlar, inançlarının gereklerini yerine getirmelerini sağlayan besleyici bir çerçeveye sahiptir. Devlet, tüm dini mezhepler arasında eşitlik ilkesine dayalı olarak bu çerçeveye saygı gösterilmesini şart koşmaktadır. Esasında Fransa Anayasası, devletin tüm dinler açısından tarafsız olmasını şart koşuyor. Bu da Fransa Anayasası’nın dini inanç veya inançsızlığın yanı sıra inananların dinlerini uygulama özgürlüğünü güvence altına aldığı anlamına geliyor. Fransa’da devletin tarafsız olması, hangi dine mensup olurlarsa olsunlar tüm inananlara adil muamele edilmesinin yanı sıra ülkemizin evrensel özgürlük, eşitlik ve kardeşlik değerlerinin tüm vatandaşlar arasında dini ve ideolojik çerçevede istisnasız olarak uygulanmasını sağlıyor.

*Fransa’nın tarih boyunca savunduğu özgürlük ona, Müslüman toplumlara ve onunla birlikte diğer tüm topluluklara karşı büyük bir sorumluluk yüklemektedir. Bununla birlikte, Fransa’da, özellikle siyasi seçim amaçları için ‘aşırılıkçı’ olarak nitelendirilen sol eğilimli konuşmalarla artan bir ırkçılık söylemi olduğunu düşünen Müslümanlar var. Bunu nasıl değerlendiriyorsun?

Şuan olduğu gibi, nefret veya ırkçılığı körükleyen her türlü söyleme karşı tetikte olacağız. Zaman zaman bazı gerginlikler ortaya çıkarsa da ayrımcılık veya nefret söylemi değerlerimizle bağdaşmadığından bu gerginlikleri yatıştırmalıyız. Bu tür provokatif eylemlerde bulunan herkes hakkında soruşturma başlatılmalı ve biz bunu yapıyoruz.

Aslında bugün Fransa’da yaklaşık 3 bin camii ve mescit bulunuyor. Ulusal televizyon her hafta dinlere ayrılmış bir sabah programında İslam dini üzerine bir yayın yapıyor. Fransa Silahlı Kuvvetleri’nde, hapishanelerde ve hastanelerde namazları kıldıran imamlar var. Kamu yetkilileri, İslami kuruluşların temsilcileriyle yakın bir diyalog içindeler.

Bazıları Fransa’nın Müslümanlara saldırdığına inanıyor. Bazı siyasi yetkililer veya bazı grupların liderleri, sosyal medya platformlarının etkisini kullanarak Cumhurbaşkanı Macron’un açıklamalarını çarpıttı. Fransa’nın İslam’a karşı olabileceğini düşünmelerine izin vermeyeceğiz.

Fransa’da son haftalarda seslerini yükselten, Fransa’da yaşadıkları gerçek koşulları hatırlatan birçok Müslüman aydının ve din adamının sözlerine kulak kabartılmalı. Fransa bir hoşgörü ülkesidir. Terörizmi reddeder ve Fransız toplumunu bölmeye yönelik girişimlerine karşı çıkar. İster Müslüman ister Hıristiyan isterse Yahudi olsun, tüm vatandaşları arasında dini inançları ile ilgili her türlü ayrımcılığı kınar. Her zaman Fransa’da İslam dinin yaşanması özgürlüğünü savunacağız. Aynı zamanda aşırılık ve terörizmle mücadele edeceğiz. Bu ikisi bir tezatlık oluşturmadığı gibi aksine bir birini tamamlamaktadır.

*Fransa, Fransız mahallelerinde ‘İslami izolasyonculuk’ olarak tanımlanan ve ‘karşı toplum yaratmak’ olarak nitelendirilen durumla mücadele etmek için çağrıda bulundu.  Bu, ‘siyasal İslamcı’ partilerle ve hareketlerle savaşmaya yönelik gerçek bir yaklaşım mı?

İki büyük tehlikeyle boğuşuyoruz. Bunlardan birincisi Fransa’yı ve Avrupa’yı tehdit etmeye devam eden terörizmdir. Geçtiğimiz haftalarda tanık olduk. Terörizm, Cidde’de 15 gün içinde gerçekleşen iki terör saldırısıyla Suudi Arabistan’ı olduğu gibi tüm dünyayı da tehdit ediyor. İkincisi, Müslümanları Fransız toplumundan, Fransa’yı da İslam dünyasından uzaklaştırmaya yönelik aşırılıkçı girişimlerdir. Fransa, yüzyıllara uzanan ortak tarih ve ortak çıkarların yanı sıra birçok insan ve aile ile olan bağları sayesinde İslam dünyasıyla bağlantılıdır.

Dinden ayrıştırılması gereken bu aşırılık, köktendinci düşünceye dayanıyor ve siyasi hedeflere ulaşmayı amaçlıyor. Bir yanda İslam dini, diğer yanda aşırılık var. Biz ise ikisini bir biriyle asla karıştırmıyoruz.

Ortaklarımızla işbirliği içinde terörizm ve aşırılıkla mücadele yollarını düzenlemek için çalışıyoruz. Terörist gruplarla mücadele konusundaki kararlılığımız asla değişmedi. Birkaç yıl önce Sahel bölgesindeki ve Ortadoğu’daki ortaklarımızla başlattığımız ve halen devam ettiğimiz askeri faaliyetimizin ana hedefi de budur. Aynı zamanda Fransız istihbarat servisleri ve güvenlik güçleri ile dost ülkelerin istihbarat servisleri ve güvenlik güçleri arasında istihbarat paylaşımının ve güvenlik iş birliğinin de başlıca odak noktasıdır.

Kendi topraklarımızda uyanık olmamız ve uygun koruma önlemlerini almamız gerekiyor. Terörizme karşı bu mücadeleyi, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) üyesi olan birçok ülkeyle iş birliği içinde, DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu’nda veya ikili iş birliği faaliyetleri aracılığıyla yürütüyoruz.

Öte yandan sosyal medya platformlarındaki nefret kampanyalarını ve bilgi manipülasyonunu sadece Fransa kınamadı. Avrupalı tüm ​​ortaklarımız da örneğin Türkiye’nin davranışlarını, kendilerini de hedef aldığını bildiklerinden kınadılar.

*Fransa’daki İslami hareketleri iç baskı grupları olarak yeniden örgütlemeye çalıştıklarına dair Müslüman ülkelere yönelik suçlamalar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Elbette Fransa Müslümanları ile doğdukları ülkeler arasında bağlar var. Bu doğal bir durum ve aynı zamanda Fransa’yı bu ülkelerle insani ve duygusal olarak bağlayan ilişkileri zenginleştiriyorlar. Ancak tamamen farklı bir şey daha var ki o da bazı ülkelerin Fransa’da siyasi nüfuz edinme ve bazı Müslümanları kontrol etme arzusudur. Biz de bunu reddediyoruz.

Fransa Müslümanlarının dinlerini özgürlük, onur ve barış içinde yaşayabilmelerini ve aynı zamanda kelimenin tam anlamıyla Müslüman bir Fransız vatandaşı olabilmelerini istiyoruz.  Bu nedenle, tıpkı Suudi Arabistan İslam’ı veya Fas İslam’ı olduğu gibi, Fransa İslam’ının ortaya çıkmasını teşvik etmek istiyoruz. Fransa Müslümanları, kendi dinlerini, ülkemizin değerleri ve cumhuriyetimizin ilkeleri ile birleştirebilmelidir.

Bu nedenle Fransa’da İslam dinini temsil eden kuruluşların, kamu kurumlarıyla sıkı bir diyaloga girmelerine olanak sağlayacak şekilde organizasyonlarını geliştirmeye çağırıyor ve bu nedenle Fransa’daki imamların da ülkemizde eğitim almasını istiyoruz. Bu eğitime dini bilgilerin yanı sıra iyi bir Fransızca ve Fransa Cumhuriyeti’nin dayandığı temel ilkelerin anlaşılması da dahil olmalı.

Yabancı fonların ise Fransız toplumu içinde köktendinci ideolojileri dayatmayı veya bölünmeler yaratmayı hedeflemediklerinden emin olunması için şeffaf olmaları gerekiyor.

*Suriye ve Irak’ın yanı sıra dünyanın farklı gerilim bölgelerinden Fransa’ya dönen savaşçılarla nasıl ilgileniyorsunuz?

Çatışma bölgelerindeki herhangi bir terör örgütüne katılan kişiler, Fransız topraklarına döndüklerinde sistematik olarak yargılanmaktadır. Bu durum aynı zamanda Fransa’dan savaş alanlarına DEAŞ’a veya El Kaide’ye katılmaya çalışan kişiler için de geçerlidir. Çünkü bu eylem, Fransız yasalarına göre 10 yıl hapisle cezalandırılıyor.

Suriye ve Irak’ta savaşmaya giden terörist savaşçıların durumuyla ilgili olarak suçlarını işledikleri yere en yakın yerde yargılanmaları gerektiği daha önce de ifade edildi. Fransız hükümetinin önceliği, bir yandan ilkelerimize ve değerlerimize saygı gösterirken diğer yandan Fransız vatandaşlarının güvenliğini sağlamaktır.

Yetişkin erkeklerden ve kadınlardan oluşan bu kişiler, DEAŞ’a katılmaya ve savaş bölgelerinde onun saflarında savaşmaya karar verdiler. Suriye’ye veya Irak’a tesadüfen gitmediler. Fakat kendi iradeleriyle Suriye’ye veya Irak’a gitmeyi tercih etmeyen çocukları için durum farklı. Bu nedenle geri dönüşlerini, özellikle de çoğu zaman zor koşullarda ve hiçbir kontrolümüzün olmadığı bölgelerde bulunan en savunmasız olanları geri getirmeyi istiyoruz. Önceliğimiz DEAŞ üyelerinin işlediği suçların cezasız kalmasını engellemek. Bu bir güvenlik meselesi olduğu gibi aynı zamanda gittikleri ülkelerde onlar yüzünden ölen kurbanlar için de adaletin sağlanması meselesidir.

*Başta Suudi Arabistan gibi bazı Müslüman ülkelerin, ideolojilerinin ve bazı uzantılarının şiddet eylemlerini ve terörü kışkırttığı kanıtlanan Müslüman Kardeşler’i terör örgütü listesine eklediği gibi İslamcı akımları terör örgütleri listesinde sınıflandırmak için bir tartışma başlatmaya veya tartışmalara geri dönmeye hazır mısınız?

Fransa, bir kez daha saldırıya uğradıktan sonra terörle kararlılıkla mücadele ediyor. Terör saldırıları meydana geldiğinde, terörist grupların ulusal güvenliğimize yönelik tehdidine dair objektif bir analiz yapmaktan başka bir ilkemiz yok. Güvenlik teşkilatlarının teröre karşı verdikleri mücadelenin yanı sıra köktendinci ideolojilerle ve aşırılık yanlısı çarpıtmaların etkisiyle mücadele etmeye de kararlıyız.

Nefreti kışkırtan söylemlerle, siyasi amaçlara hizmet etmek için dini çarpıtmaya çalışan düşüncelerle, Müslüman vatandaşları toplumun geri kalanından uzaklaştırmayı amaçlayan girişimlerle mücadele ederek yanlış düşünce ve inançlara karşı bu savaşı sürdürüyoruz. Bu bağlamda, hükümet son zamanlarda Fransa’da faaliyet gösteren birkaç derneğin feshedilmesine karar verdi.

Şarkul Avsat