Suriye’de olup bitenlerin gerçekliği üzerine

Suriye’deki gözaltı furyası, rejime derinden sadık olan bir dizi aktiviste kadar uzandı. Genelde Tartus ve Lazkiye’den olan aktivistlerin gözaltına alınma sebebi sosyal medya hesaplarında ülkedeki yaşam şartlarını, ekonomik durumu ve yolsuzluk ile şantajcılık olgularının yayılmasını eleştirmeleriydi. Ancak kendilerine yöneltilen suçlama milli duyguları zayıflatan ve devletin prestijini sarsan şüpheli kimselerle aralarındaki bağlantıydı.

Hala devam ederek başkalarını da kapsadığı düşünülen gözaltı kararları İçişleri Bakanlığı’nın yaptığı uyarıdan sadece bir gün sonra geldi. Uyarı, karşıt görüşlerle savaşılmasını öngörüyor ve “milli duyguların zayıflamasında payı olan ve yanlış veya abartılı olduğunu bildiği, ulusal birlik ruhunu zayıflatacak haberleri yayan herkesi cezalandırma ve geçici süreliğine tutuklama ile” tehdit ediyor!

Bunu, rejim ordusu bünyesindeki Bedel ve Muafiyet Birimi Başkanı tarafından çıkarılan bir karar izledi. Söz konusu karar ülke içinde veya dışında askerlik yapmayan ya da süresi geçip de bedel ödemeyen her vatandaşın mal ve parasına icra yoluyla el konulmasını öngörüyor. En kötüsü de gözaltıların yargı tarafından değil de Askere Alma Genel Müdürlüğü tarafından verilen bir karara göre yapılması ve ailesinin, akrabalarının ya da kendisi ile iletişimi olan herhangi birinin mal varlığını kapsaması!

On binlerce kişinin zorunlu askerlik hizmetinden kaçtığı tahmin ediliyor. Söz konusu karar, gençleri takip etmek, tutuklamak ve zorunlu veya yedek askerlik hizmetine sevk etmek üzere rejime bağlı güvenlik servisleri ve askeri polisler tarafından yürütülen geniş çaplı kampanyalarla eş zamanlı olarak geliyor. Buradan yönetimin askeri faaliyetlerine devam edebilmek için kaybettiği ordu mensuplarının yerini doldurmaya ne kadar ihtiyacı olduğunu anlayabiliriz. Askerlik hizmetini yapmayan kişilerin ve akrabalarının 8 bin dolar hizmet bedeli borcunu kapatması için mallarının üzerindeki baskısına bakarak rejimin hazinesini fon ve yabancı para birimleriyle nasıl desteklemeye çalıştığını da anlayabiliriz. Bununla eş zamanlı olarak Suriye başkenti ve şehirlerindeki pazarlarda sağlam para dolaşımını engellemek için baskı, tutuklama ve sindirme operasyonları başlatıldı.

Birkaç gün önce rejim, peş peşe gelen bombaların ve geniş çaplı bir saldırı tehdidinin altında Rusya’nın arabuluculuğu ile sınır kenti Tafas ve Dera kentinin batı bölgelerinde muhalif yerel komitelerle uzlaşma şartlarında değişiklik yapmayı başardı. Rejim yıllar sonra bu bölgelere girip buralardaki devlet kurumlarını etkinleştirdi. Ancak gençlerin askere gitmeyi reddettiği Suveyda kentindeki saldırgan dürtülerinden bir kez daha çekilmek zorunda kaldı ve halkın öfke dolu gösterilerinin ardından insanları memnun etme ve olayları kontrol altına alma politikası izlemeye başladı. Zira protestolar o kadar kızışmıştı ki göstericiler, güvenlik noktasında bir gencin tutuklanmasını ve serbest bırakılma talebinde bulunan ülkenin önde gelen Dürzi liderlerinden birine güvenlik birimi başkanı tarafından yapılan kötü muameleyi kınadıklarını göstermek için Suriye Başkanı’nın fotoğrafını yırtmışlardı!

Ülkenin kuzeydoğusunda Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile rejim güçleri arasındaki gerginlik hala devam ediyor. Güvenlik güçlerinin Kamışlı ve Haseke kentlerinde halkı ve destekçilerini Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ne karşı yapılan gösterilere katılmak üzere teşvik etmek için başlattığı kışkırtma kampanyasının ardından tansiyon yükseldi. Şehba, Eşrefiye ve Şeyh Maksud gibi Halep kırsalında SDG’nin himayesindeki köy ve mahalleler üzerindeki baskı arttı. Rejime bağlı güvenlik güçleri bu bölgelere un, yakıt ve ilaç ulaşımını engelledi ve ayrıca meyve ve sebze arabalarına yüksek vergiler koydu. Buna karşılık Kürt güvenlik güçleri, gösterileri şiddetli bir şekilde bastırarak Haseke kentinde “güvenlik meydanı” olarak adlandırılan küçük bir alanda rejim güçleri ve yardımcılarına yönelik ablukasını sıkılaştırdı. Ayrıca Kamışlı kentindeki rejime bağlı mahalleleri kuşatarak insanların ve malların giriş çıkışını yasakladı.

Rusya’nın iki taraf arasında uzlaşma sağlamak için aktif bir şekilde arabuluculuk rolü oynaması ve anlaşmazlıkları gidermek için yapılan toplantılarda gözetmen olarak yer almasına rağmen bölge her an patlamaya hazır bir bomba gibi. Bununla birlikte Rusya’nın arabuluculuk faaliyetlerinde bir ilerleme kaydedilmiyor. Zira rejim Kürt güçlerini dize getirmekte ısrarcıyken Kürt güçleri koşullarını dayatmak için ABD yardımlarının devam etmesine bel bağlamış durumda. Kürt güçleri, rejimin kendisini sırtından bıçakladığını ve Afrin operasyonundan beri Türkiye tarafından vurulmalarına ve kuşatılmalarına göz yumduğunu ileri sürüyor.

Neticede Suriye’de haftalardır peş peşe gelen ve çeşitli şekillerde ortaya çıkan karmaşık olaylar var. Ancak bunların hepsini tek bir başlık altında toplamak mümkün: Mevcut rejim, ülke üzerindeki baskıcı hakimiyetini genişletmek ve artırmak amacıyla hızla tırmanma politikasına doğru yöneliyor.

Bu olayları önümüzdeki Nisan ayında yapılması planlanan seçimlerin yaklaşmasına bağlayanlar hata etmiş olmaz. Burada amaç seçimlere katılanların destekçi sayısını artırması, kendisine karşı olanları korkutması ya da boyun eğdirmesi, bu seçimlerin minimum sıkıntı ve tepki ile atlatılması, rejimin başındaki kişinin devrilmemesi ve olup bitenden sorumlu tutulmamasıdır. Ayrıca gerginlikleri yatıştırma, (Suveyda şehrinden özür dilenmesi) ücretlerin ve maaşların göstermelik olarak artması sebebiyle zarar gören kişilerin gönlünü hoş tutma, bazı tutukluları serbest bırakma ve adaletten kaçanların soruşturmalarının düşürülmesinde belirleyici bir rol verilmesi.

Aynı şekilde, bunu ABD seçimlerinin sonuçlarıyla ilişkilendiren ve Washington’un Suriye politikasına yönelik yeni bir açıklama yapmadan önce kontrolü sağlamak için planlanmış otoriter bir eylem olarak görenler de yanılmıyor. Bu olayları şunlarla bağdaştıranlar da hata etmiş olmaz: Rejim, ABD tarafından desteklenen Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ne ait bölgelerde kaos çıkarmak için hummalı bir çaba içerisinde. Batıya yaslanma gerekçelerinin sona ermesini umuyor. Rejim her işi üstlenip idare ediyormuş gibi bir imaj çiziyor çünkü kendisini bir alternatif olarak pazarlayarak kendisiyle doğrudan bir diyaloğa girmekten başka bir çare olmadığını göstermek istiyor. Terörizm ile mücadelede Suriye devletiyle ilişki kurmanın gerekliliğine dair bazı önemli isimlerin işaretlerini desteklemek için yeni ABD yönetimine dostane sinyaller gönderiyor.

Ancak bu olan biteni şöyle yorumlamak daha doğru olacaktır: Bu, Suriye’de bilindik bir durum. Güç ve zafer mantığıyla iç içe geçmiş otoriter bir yaklaşımın doğal bir devamı diyebiliriz. Rejim gittikçe kötüleşen krizlerin gerçek nedenlerini ele almak yerine müttefikleri ile birlikte gücünü ve ayrıcalıklarını korumak için yolun sonuna kadar gidip baskı, öldürme ve cezalandırma gibi çeşitli araçları kullanma eğilimi gösteriyor. Uluslararası çabaları ve çözümleri reddediyor ve engelliyor. Bunun bir delili de Anayasa Komitesi’nin başına gelenler. Yakın bir zamanda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) Suriye’deki siyasi çarkı döndürmek için bir karar almada başarısız oldu.

Bu durumda rejim, kendisini pazarlamayı ve onunla aynı durumda olan iki müttefiki ile birlikte boğucu bir ekonomik krizin etkilerinden sıyrılmayı başaramayacak. İki müttefik, rejime ağrı kesiciden başka bir şey veremeyecek. Aynı zamanda siyasi çözümün önceliğine bağlı olan küresel ve bölgesel düzeyde ortak çıkarlar karşısında yaptırımları durdurma ve ülkeyi yeniden inşa etme kapısını açma konusunda da başarısız olacak. Ancak hiç şüphe yok ki rejim, koltuğunu korumak ve herhangi bir çözüm sürecini baltalamak için daha fazla baskı yapıp suç işlemede başarılı olacak. Bu daha fazla yalnızlığa, ambargoya, şiddete, parçalanmaya, açlığa ve yıkıma mal olsa da…

Şarkul Avsat

Ekrem Bunni
Suriyeli yazar