Suudi Arabistan’da arkeolojik keşif: Neolitik çağdan ritüelistik yapılar

El-Ula ve Hayber şehirlerinde yapılan saha araştırmaları, bu şehirlerin kucakladıkları anıtların daha önce düşünülenden daha karmaşık olduğunu gösterdi

Akademi dünyası, iki kıta arasındaki merkezi konumu nedeniyle Ortadoğu ve Afrika’ya hükmeden antik medeniyetler ve imparatorlukların yanı sıra, Arap Yarımadası’nın tarihi ve arkeolojik önemi ve değeri konusunda her zaman hemfikirdi.

Ancak sorun, bu durumu kimin ispatlayabileceğiydi. Öyle ki büyük bölümünün günümüzde Suudi Arabistan’da bulunan en geniş arkeoloji alanı hak ettiği araştırma ve keşif çalışmalarına tanık olmamıştı.

Son otuz yılda Arabistan Yarımadası’nın kuzeybatısındaki arkeolojik sahanın birçok algısı çarpıcı biçimde değişti. Daha önce Demir Çağı’nın (MÖ 12. ve 5. yüzyıllar arasında) etkilerinden büyük ölçüde yoksun bir bölge olduğunun düşünülmesinin ardından son faaliyetler ve araştırmalar, geniş bir tarih öncesi sahanın varlığının belirlenmesine katkıda bulundu.

Ancak bu çabaların son yıllarda kazandığı ivme, Cambridge Üniversitesi tarafından yayınlanan saha araştırmasına göre en son; Arap Yarımadası’nın kuzeybatısında binlerce tarih öncesi taş yapı aracılığıyla gözlemlenen birkaç keşif ile ortaya kondu.

Çöl mustatilleri (dikdörtgen yapıları)

Çöl mustatilleri olarak bilinen devasa düz yapılar geniş çapta ilgi görmemişti. Ancak Suudi Arabistan’ın kuzeyindeki el-Ula ve Hayber bölgelerinde yapılan son saha çalışmaları, bu eserlerin mimari açıdan daha önce düşünülene oranla daha karmaşık olduğunu açıkça ortaya koydu. Bunlar, MÖ altıncı binyılın sonuna kadar uzanan ritüeller uygulamaya yönelik tesisler olarak yorumlanabilecek odalar, girişler ve dik taşlardan oluşuyor. Son kazılar, Arap Yarımadası’nda ritüeller için kullanılmış en eski sığır parçalarını ortaya çıkardı.

Mustatiller, Arap Yarımadası’ndaki eski taş anıtlardan ve dünyanın bilinen en eski tarihi yapı geleneklerinden biridir.

Bu bölgede ve daha geniş olarak Arap Yarımadası’nda binlerce taş yapı tespit edildi. Bu yapılar topluca ‘antik çağ insanının başarıları’ olarak biliniyor. Tarihi Orta Holosen döneminden (MÖ 6500-2800 arasında) günümüze kadar uzanıyor ve bölgesel işaretler olabileceğine dair birçok varsayım var.

Yapıların şekilleri mezarlıklar, kuleler ve ‘süslü’ mezarlardan kaya sembollerine, megafauna tuzaklarına ve kapılar gibi açık hava yapılarına kadar çeşitlilik gösteriyor.

Yukarıda zikredilen şekiller arasında ‘kapılar’, sınırlı bir ilgiyle karşılaştı. Arap Yarımadası’nın kuzeybatısındaki bu devasa izole yapılar, ilk olarak 1970’lerde yapılan araştırmalar sırasında kaydedildi. Bununla birlikte, 2017 yılına kadar bu tür bir işaretin ilk sistematik çalışması yapılmamıştı.

Taksonomik açıdan konuşursak bu yapılar, kabaca dikdörtgen şeklinde bulunuyor ve iki uzun dikey ve paralel duvarla birbirine bağlanan iki kısa, paralel platform veya duvardan oluşuyor. Bazılarının, kendilerini merkezde bölen duvarları bulunuyor (Fotoğraf 1’de gösterildiği gibi).

Fotoğraf 1- Suudi Arabistan’ın kuzeybatısındaki bir grup devasa mustatil yapı (El-Ula Valiliği Kraliyet Komisyonu)

Uzunluğu 20 ila 620 metre arasında değişen bu yapılardan binden fazlasının, şu anda Suudi Arabistan’ın kuzeybatısında 200 bin kilometrekareden fazla bir alanda var olduğu biliniyor. Bunlar, özel olarak El-Ula ve Hayber’de yoğunlaşmış durumda (Fotoğraf 2). ‘Kapı’ terimi, yapılara yukarıdan bakıldığında geleneksel Avrupa meydanlarının kapılarına benzerliği nedeniyle ortaya çıktı.

Fotoğraf 2- Arap Yarımadası’nın kuzeybatısında mustatillerin dağılımı (El-Ula Valiliği Kraliyet Komisyonu)

Ancak bununla birlikte El-Ula Valiliği Kraliyet Komisyonu (RCU), genel şekillerinden dolayı ve bu yapılarla diğerleri arasında herhangi bir karışıklık olmasını önlemek için nihayet bu yapıları ‘mustatiller’ olarak isimlendirdi. Bu yapıların çoğunun büyüklüğü ve tekrarlı inşası, eski Arap kültür sahnesinin önemli bir bileşeni olduklarını gösteriyor.

Harrat Hayber

2018 yılında RCU, ‘Hava Arkeolojisi’ projesini başlattı. Bu, El-Ula’daki sabit mirasları tanımlama ve belgeleme programının bir parçası olarak, El-Ula’daki büyük ölçekli bir arkeolojik çalışma olarak biliniyor. Daha sonra RCU’nun belirli alanları bu projeye dahil etmesinden sonra 2019 yılında Hayber’e odaklanan ikinci bir proje ortaya koyuldu.

Proje, 40 kilometrekarelik el-Ula ve Hayber bölgelerinde sistematik şekilde uzaktan algılama yöntemi uygulamak için halka açık uydu görüntülerini kullanıyor. Ardından belirli yapıları fotoğraflamak ve araştırmak için helikopterlerle uçuşlar ve seçici yer araştırmaları yapıyor. Dört mevsim saha çalışmaları sırasında, 350’den fazla mustatilin havadan fotoğrafları çekildi. Bir başka 641 mustatil de uzaktan algılama yoluyla tanımlandı (Tablo 1’de gösterildiği gibi).

Yukarıda zikredilen yöntem kullanılarak taranan mustatiller (Cambridge Üniversitesi web sitesi)

Bununla birlikte el-Ula’da yakın zamanda kazı yapılan zeminde toplam 39 mustatil incelendi ve ilk kez uzaktan algılama analiziyle görülemeyen bir dizi anahtar özellik ortaya çıktı. Bu benzersiz yapıların dağılımı ve şekillendirilmesi, ayrıca işlevleri ve geçmişleri ile ilgili ön bulgular, henüz tam olarak anlaşılamayan bu yapıları daha geniş arkeolojik bağlamlara yerleştirebilir. Son yıllarda yapılan kazılar, mustatillerin geçici olarak MÖ. 6. yüzyılın sonlarına tarihlenebilecek ritüel uygulamalar için anıtsal yapılar olarak hizmet ettiğini gösteriyor. Böylece bu arkeolojik ritüelistik sahne, Arap Yarımadası’nın kuzeybatısında, dünyanın en eski ve en büyük yapıları arasında yer edinebiliyor.

Mustatillerin jeolojik bağlamları

Arap Yarımadası’nda mustatillerin dağılımını karakterize eden karmaşık jeolojiyi irdelemek, yapıları anlamamız açısından önemli. Yarımadanın kuzeybatısındaki jeoloji, Aşağı Paleozoik döneme ait üç temel kayaç türü olan, ‘Paleozoik dönemden kalma kumtaşları, modern yaşam döneminden bazaltik ve Arap Kalkanı’nı volkanik tortul zincirlerden’ oluşuyor. ‘Bir şeritteki Cambro-Ordovisiyen kumtaşları ve bazalt taşları gibi’ yeni diziler, genellikle düzdür. Daha eski Arap Kalkanı kayaları dik eğimli dizilere sahip.

Cambro-Ordovisiyen’in nispeten homojen kumtaşları, en büyük bireysel yapıları oluşturacak şekilde uyarlanmış durumda. Su erozyonu, yüksek tepeleri rüzgâr tarafından oyulmuş derin kanyonlardan oluşan bir manzara oluşturdu.

Mustatiller, bir dizi ana bileşene, baş, avlu, yüksek duvarlar, taban ve bazı durumlarda dairesel hücreler ve dik taşlar dahil olmak üzere bir dizi bağlantılı özelliğe sahip (Fotoğraf 3-4).

Fotoğraf 3- Platformun ortasındaki iç mustatillerin bazı bileşenlerini gösteren bir görüntü (RCU)

Musttail başı, genellikle yarı dikdörtgen ila dikdörtgen kuru taş platform kalıntıları ile karakterize ediliyor.

Kumtaşı mevcut olduğunda, kullanılmayan düz levhalar düzenleniyor veya alternatif olarak, yerel taştan boş kayalar istiflenip, birbirine bağlanıyor. Başın uzunluğu, genellikle 10 – 50 metre arasında ve yüksekliği 0,3 ile 1,2 metre arasında değişiyor. Bu farklı şekilde, birçok yapısal farklılık görülüyor. Çoğu durumda bir odanın varlığı, tek bir dikdörtgen veya oval olarak tanımlanabilir. Bu odalar 2,8 x 2,8 m ile 10 x 3 m arasında değişmekte.

Çoğu tür, odayı avluya bağlayan girişlere (yarım metreden daha az geniş) sahip. Bazı durumlarda, bu girişler kasıtlı olarak kapatılmış, yani bu durum bu alanların kullanımdan kaldırıldıklarını gösteriyor (Fotoğraf 4).

Fotoğraf 4- Platformun ortasındaki odayı gösteren bir başka görüntü (RCU)

Odaların çoğunun büyük bir taşla veya bir grup taşla kapatıldığı görülüyor. Diğer türlerde, böyle bir settin olmaması, bazı odaların açık havada olduğunu gösteriyor. Aynı şekilde gedikler gibi diğer mimari özellikler de merkezi odada tanımlanmıştır.

Mustatiller, baş, taban ve uzun duvarlarla sınırlanan geniş bir açık verandaya sahip. Bu noktalar, boş görünmekte. Ancak daha sonra odalar ve cenaze yapıları bazen bu alan içinde inşa edilmiştir.

Uzun duvarı inşa etme yöntemi, yatay veya dikey olarak yerleştirilmiş ve ortası çakılla doldurulmuş iki sıra taşla farklı şekilde inşa edilmiştir. Çoğu zaman, tek bir yapıda yatay ve dikey taşların bir kombinasyonu kullanılmıştır. Bu duvarların genişliği 0,5 ila 3 m ve yüksekliği 0,3 ila 1,2 m arasında değişmektedir, çoğu durumda duvarlar orijinal yüksekliğinde kalmıştır.

Fotoğraf 5- Arkeolojik gövdenin birbirine bağlılığını gösteren üç mustatilin havadan çekilmiş fotoğrafı (RCU)

Tabanın ana özelliği, platformun ortasına ve baştaki orta bölmenin tam karşısına yerleştirilmiş dar giriştir (Şekil 5). Genellikle 0,3 ila 0,8 metre genişliğinde olup, nadir örnekler 1 metreye ulaşır. Bunun yanı sıra, sahada yapılan araştırmalar bazı girişlerin kapatıldığını ve bozulduğunu ortaya koymuştur. Girişler, birkaç taşla kapatıldığından veya tamamen doldurulduğundan, bu eylem bazı durumlarda sembolik görülmektedir.

Çevre bölgelerin özellikleri

Çok sayıda mustatilin tabanının hemen önündeki alan, bir dizi özelliğe sahip. Örneğin el-Ula’da havadan fotoğraflanan veya yerden incelenen 109 temelden 65’i, ortalama altı olmak üzere, ayrı veya karışık dairesel hücreler gösteriyor. Bu hücrelerin gerçek sayısı, çoğu rüzgarla birikmiş kumla örtüldüğü için daha fazla olabilir.

Ayrı hücreler, çap olarak bir ila iki metre arasında değişen boyutlarla genellikle aynıdır. Örtüşen örnekler boyut olarak değişirken, dış hücreler genellikle daha küçüktür ve merkezi hücreler giderek büyür. Bu hücreler mustatilin tabanına paralel olarak yerleştirildiğinde, tabanın dış kenarı ile hücreler arasında mustatilin girişine ve avlusuna ulaşılan küçük bir geçit oluşur.

Yerden incelenen beş örnekte bu geçitlerin kasıtlı olarak veya çökerek kapatıldığı görülmüştür. Bunun yanı sıra incelenen yedi mustatildeki hücreler, yerel taşlardan yapılmış dik taşlar içeriyordu ve ayırt edici süslemelere sahip değildi. Bu panellerin bir kısmı, genellikle hücrenin ortasına dik olarak yerleştirilmişti.

Harrat Hayber’deki mustatiller ve lav alanları, farklı okyanus özelliklerini gösteriyor. Burada dikey taşlar, belki de bazaltik zeminin uygun uzun taşlardan yoksun olmasından dolayı önemli ölçüde değişmektedir. Bunların yerine kayalar, bazen tek bir mustatile bağlanan 50’ye kadar uzanan bağımsız sütunlar oluşturmak için istiflenmiştir. Birçoğu devrilmiş olsa da bazı sütunlar hala yerinde.

Diğer ilgili yapılar

Çok sayıda mustatille ilişkili farklı ‘I’ şekilleri bulunuyor.

Araştırmalar, bu yapıların çakılla doldurulmuş alçak platformlardan oluştuğunu ve dış cepheye sahip olduğunu göstermiştir. İyi bilinen örnekler, belirgin bir ‘I’ şeklinden hassas bir mustatile kadar kesintisiz bir şekil yelpazesi oluşturmaktadır.

Fotoğraf 6 (RCU)

Düz ve ‘I’ şeklindeki platformlar, mustatillerde görünen yapısal farklılıkları açıkça yansıtmaktadır. Aynı genel coğrafi alan içinde yer alırlar. Daha az sayılarda olsalar da Ürdün’ün güneyinde daha küçük düz platformlar tespit edilmiştir. Ancak bu yapılar ile Arap Yarımadası’nın kuzeybatısındakiler arasındaki ilişki henüz incelenmemiştir.

Bu bilinen platformların yaklaşık yarısı, daha büyük mustatillerin yanında yer almaktadır. Genellikle mustatile paralel olarak yönlendirilirler ve tabanının yanında veya nadir durumlarda mustatilin uzun duvarının dış yüzeyinde uzanırlar.

Bu şekiller, mustatille ilişkilendirildiğinde, taşları büyük yapının üstüne yerleştirilmez ya da buradan alınamaz. Benzer şekillerinin yanı sıra bu, ‘I’ şeklindeki veya düz platformların mustatillerle eşzamanlı olduğunu ve bunlara işlevsel olarak bağlanmış olabileceğini gösterir.

Sınıflandırma

Şu ana kadar taranan mustatiller, boyut, şekil ve karmaşıklıkta büyük farklılıklar sergiler ve geniş bir ölçekte tutarlı özellikler tanımlanabilir.

‘Basit’ türler, aşağıdaki bileşenler, bir baş, bir taban, uzun duvarlar ve bir avlu ile karakterize edilen mustatil veya yarı mustatil bir yapıdan oluşur. Bu yapılar, tabanda girişli veya girişsiz olabilir. ‘Karmaşık’ türler ise bir baş, taban, uzun duvarlar ve bir avlu ile mustatil veya yarı mustatil bir şekle sahiptir. Ana özellikler arasında tabanda bir girişin yanı sıra, özellikle dairesel hücreler, bağlantı taşları ve sütunlar bulunur. Ayrıca ‘I’ platformları, yalnızca bu türle ilişkilidir.

Çeşitli basit ve karmaşık mustatil modelleri bulunmaktadır.

İki model, nadiren bir veya daha fazla merkezi bölme duvarı ile ayırt edilir, bu da tabandan başa uzanan dört adede kadar farklı paralel avlunun oluşturulmasına yol açar. İncelenene yapıların çoğu, tek bir inşaat planına göre inşa edilmiş, ancak bazıları sonradan değiştirilmiştir. Merkez odalar genellikle başın karşısında bulunur. Her avluya genellikle taban aracılığıyla kendi girişinden erişilir. Çeşitli avlu şekilleri, belirgin odaklar olmaksızın Arap Yarımadası’nda rastgele dağılmış görünmektedir.

Konum ve yön

Mustatiller, dağıtım alanlarında bulunan tüm ana kaya türleri üzerine inşa edilmiştir. Yapılar, kilit noktalara veya yerel işaretlere yönelik belirli bir yönelim göstermemektedir. Bundan ziyade genellikle mevcut kayaların şekillerine ve doğasına bağlı olarak büyük ölçüde değişen yerel araziye göre yönlendirilirler. Tepelerin yamaçlarında, mustatiller her zaman eğime dik olarak yönlendirilmiştir. Aynı zamanda dar açıklıklardaki kumtaşı veya sırt çizgileri üzerine inşa edilenler, genellikle mevcut en uzun sırttan yararlanacak şekilde yönlendirilmiştir. Harrat Hayber’deki lav alanlarının çoğunda olduğu gibi, düz zemin üzerine inşa edilmiş mustatillerin görünüşte rastgele yönelimlerinin arkasında görünür bir neden yoktur.

Mustatillerin başlarının, özellikle sağlam Arap Kalkanı üzerine inşa edilen örneklerde, genellikle yapının diğer bölümlerinden daha yükseğe yerleştirildiğini belirtmek gerekir. Bu eğilim, çoğu izole, nispeten düz araziler veya tepeler üzerine inşa edilmesi dolayısıyla, kumtaşlarıyla kaplı alanlarda daha az belirgindir.

Örneğin ilk modelin ve dikey platformların çoğunluğu aynı zamanda eğimler üzerine inşa edilmiştir. Tepelerin yamaçlarına inşa edilen mustatiller ve platformlar, genellikle uzak mesafelerden görülebilmektedir. Bu, sahnede öne çıkmasının arzu edilen bir özellik olduğunu göstermektedir.

Mustatiller, genellikle 2 ila 19 mustatilden oluşan gruplar halinde gruplanır. Harrat Hayber içinde toplanmaya daha meyilli olsalar da, dağıtılmaları da yaygın bir durumdur.

Son olarak, başları kayaların kenarlarının altına yerleştirilen birkaç mustatil inşa edilmiştir.

Tarih ve görev

2019’daki el-Ula projesinde bir mustatilin başının merkez odasındaki kazılar, bölgede özellikle boynuzlar ve kafatasları olmak üzere bir dizi hayvan kalıntısını ortaya çıkardı. Sığır, koyun, keçi ve geyikler dahil olmak üzere çeşitli yerel ve vahşi türler tespit edilmiştir ve bunların çoğunu çiftlik hayvanları oluşturmuştur. Bu kalıntıların, ‘kurban’ olarak nitelendirilmesi mümkündür. Zira kalıntılar, odanın ortasında duran büyük bir taş çevresinde bulunmuştur. Kazılar sırasında bölgede insan kalıntısı veya yerleşim olduğuna dair kanıt bulunamamıştır.

Mustatillerin, bu hayvan kalıntılarının türüne ve konumuna göre bir ritüel işlevi yerine getirdiği varsayılabilir. Bu, el-Ula’daki diğer mustatillerde yapılan ve benzer tarih ve kümeleri ortaya çıkaran önceki kazılarla da onaylanmış bir durumdur.

Bu yapıların boyutları ve doğal ortamdaki önemi, uzun duvarlarının ve dar girişlerinin alçak yüksekliği, bir ritüele işaret etmektedir. Hayvan yetiştirme yeri olarak kullanılamazlar, aynı şekilde özellikle de kalıcı veya mevsimlik çalışma yeri olduğuna işaret etmez. Bu yapıların üstünün kapalı olduğuna dair hiçbir kanıt yoktur.

Bu mustatillerin yapısı, bunların konvoylar kapsamında kullanıldığını göstermektedir. Zira insanlar, dar girişlerinden ona ulaşmak için sıraya giriyorlardı ve sonra bireyler yapının başına doğru ilerliyorlardı. Bu durum, ritüellerin yapıldığına atıfta bulunabilecek bir senaryodur.

Saha araştırmasında, 39 mustatilin dördünde, yalnızca taştan yapılmış parçalardan oluşan az sayıda eser tespit edildi.

Mevcut durumda mustatilin içerisinde ve çevresinde çağdaş insan gömülerine dair hiçbir kanıt yok, ancak bunu doğrulamak için Arap Yarımadası’nın kuzeyinde daha fazla kazı yapılması gerekmektedir.

Ancak mustatiller, kesinlikle daha sonraki cenaze faaliyetlerinin odak noktası olmuştur. Arap Yarımadası’nın güneyi ve Maşrek’teki benzer mezarlar, MÖ 4 bin ile MS 3. yüzyıl arasında tarihlenmektedir.

Mustatiler, yapım yöntemlerini, görünümü ve dayanıklılığı etkileyen, kolayca bulunabilen yerel taştan inşa edilmiştir. Kumtaşları, doğal zayıf noktalar elementlere maruz kaldığında bölünebilir hale gelir. Arap Kalkanı’nın bazı kısımlarında bulunanlar gibi metamorfik kayaçlar da benzer bir etkiye maruz kalabilir. Uyarlanabilir kayalar, elle veya tahta vinçler yardımıyla tabakalar halinde çıkarılabilir.

Büyük taş paneller, sabit dikmeler olarak kullanılabilir veya son olarak zemine dikey bir duvar oluşturmak için yerleştirilebilir. Panellerin, normal bir duvar oluşturmak için daha küçük parçalara bölünebilmesi de mümkündür. İyi yapılmış ve sıkıca kaplanmış kumtaşı duvarlar mevcuttur. Bunların, bazalt arazide bulunanlar gibi daha yuvarlak taş parçalarından yapılmış duvarlara göre çökmeleri daha az olasıdır.

İncelenen en büyük mustatil, Hayber Şehri’nin 50 km güneyindeki Harrat Hayber Lav Sahası’nda bulunuyor. Burası, bazalt kayalardan inşa edilmiştir ve 525 metre uzunluğundadır. Bu yapının ağırlığı yaklaşık 12 bin tondur.

Mustatil oluşturmak için harcanan zaman ve kullanılan emek ile ilgili varsayımlar, Maya medeniyetinin işgücü yatırımı ile ilgili çeşitli ampirik çalışmalardan elde edilen veriler çıkarılarak oluşturulabilir. Mustatiller, yerel olarak mevcut taştan yapıldığı için kaba bir inşaat süresi tahmini vermek mümkündür. Bu bağlamda on kişiden oluşan bir inşaat ekibinin, iki ila üç haftalık bir süre zarfında 150 metre uzunluğunda bir mustatil inşa edebileceği söylenebilir.

Mustatiller ve Orta Holosen dönemi

Mustatillerin konumlarını daha geniş kültürel zamansal bağlamları içinde belirlemek, bu yapıları anlamak için temeldir. Şu anda Arap Yarımadası’nın ‘Neolitik Çağ’ı akademik tartışma konusu olmaya devam etmektedir. Erken Holosen çağında iklimdeki belirli bölgesel dalgalanmaların bölgedeki insanların ve teknolojilerin daha tekrarlı şekilde yayılmasını kolaylaştırması muhtemel görünmektedir. Bu durum, Arap Yarımadası’nda farklı ve mantıklı maddi kültürlerin gelişmesine yol açmıştır.

Hayvan boynuzlarının ve kafataslarının kalıntılarıyla temsil edilen ritüelistik işaretler, Arap Yarımadası’nın kuzeybatısında olası bir Neolitik Çağ kültürünün ilk kanıtını ortaya koyuyor. Sığırlar, Arap Yarımadası’nın ilk kırsal sakinleri için hayati bir maldı. Mustatillerin büyük boyutları ve büyük coğrafi alanlarda nispeten az varyasyonla tutarlı bir plana göre inşa edilmeleri, bunların aynı zamanda bölgesel işaretler olarak da hizmet sağladıklarını düşündürebilir.

Yüzyıllık sığır boynuzları ve diğer Taş Devri parçalarının fotoğrafları (RCU)

Yarımadanın diğer bölgelerinde, büyük mezar yapılarının inşası da muhtemelen bu rolü oynayacaktır. Bu zaman ve coğrafya kilometre taşları dağılmış olmasına rağmen ve farklı ve kültürel olarak belirli bölgesel özellikler olsa da bu çeşitli anıt türleri, açıkça manzarayı görsel olarak tanımlamayı amaçlamaktadır.

Mustatiller, Arap Yarımadası’nda şu ana kadar tanımlanmış mimari açıdan en homojen yapı geleneklerinden birini temsil etmektedir. Yerel kaynakların mevcudiyetinin yanı sıra işlevsel veya demografik ihtiyaçlara göre uyarlanmış olabilirler. Bu önemli yapıların daha geniş bir bağlama yerleştirilmesi, Orta Holosen Çağ sırasındaki yerleşim dinamiklerinin ve Arap Yarımadası’nın kuzeyindeki insan-hayvan etkileşimlerinin daha kapsamlı bir şekilde anlaşılmasını gerektirir. Bu konular halen devam eden araştırmalara tabidir. Ancak mustatillerin yoğunluğu, yarımadanın kuzeybatısının o dönemde aşırı kalabalık olabileceğini göstermektedir. Bu yapıların boyutu ve şekli de bunları bölgede benzersiz kılmaktadır ve Arap Neolitik döneminin güçlü yerel bileşenini vurgulamaktadır.

Bu nedenle mustatiller, Orta Holosen Çağ sırasında Arap Yarımadası’nda var olan ve bugüne kadar bilinen en eski anıtsal yapı geleneklerinden biri olarak, bölgesel ve iç ilişkileri aydınlatmada bir anahtar olabilir.

Şarku’l Avsat