Türkiye-Mısır yakınlaşması ne anlama geliyor?

Türkiye, Doğu Akdeniz’de gerilimin azaltılması amacıyla Mısır yönetimiyle ilk kez yüz yüze üst düzey diplomatik müzakereler için masaya oturdu. Bununla birlikte, iki ülke ilişkilerinde Müslüman Kardeşler (İhvan) anlaşmazlığı henüz çözüme kavuşmayacak görünüyor.

Türkiye, Arap Baharı’yla birlikte parlamentoda çoğunluğu kazanan ve daha sonra Cumhurbaşkanlığı’na Muhammed Mursi’nin seçilmesiyle Mısır’da yönetimi üstlenen Müslüman Kardeşler’e 3 Temmuz 2013’te askeri darbe yapılması üzerine dondurduğu Kahire’yle ilişkilerini tekrar canlandırma arayışında. Bu amaçla Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Sedat Önal başkanlığındaki Türk heyeti, dün ve bugün Kahire’de Mısır Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Hamdi Sanad Loza başkanlığındaki heyetle müzakere yürüttü.

Türk Dışişleri’nce “samimi bir havada geçtiği” açıklanmasına karşın iki günlük müzakere kapsamında nasıl sonuçlar elde edildiği henüz kamuoyuyla paylaşılmadı. Gelecek süreçte hangi adımlar atılacağına ilişkin ileriki günlerde kararlar alınacağı belirtilmekte birlikte, Ankara’da Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu düzeyinde görüşme trafiği yürütülebileceği görüşü dile getiriyor. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, geçmişte “Rabia” işaretiyle simgeleştirdiği Mısır’daki darbe karşıtı çok sert söylemleri nedeniyle henüz iki ülke devlet başkanları düzeyinde görüşme olması beklenmiyor.

Erdoğan’ın kullandığı “Rabia” işareti, Mısır’da, Rabiatül Adeviyye Meydanı’nda 2013 yazında Mursi’nin 4. Cumhurbaşkanı olmasını anımsatmak amacıyla yaptığı bir işaretti. Ancak Erdoğan, ilk dönemde Mısır’daki darbe karşıtı söylemleriyle kullandığı bu işareti özellikle de Türkiye içerisinde Kürt sorunu çözümü sürecinden vazgeçilmesiyle birlikte “tek millet, tek devlet, tek vatan ve tek bayrak” şeklindeki dört temel ilke için kullandığını ifade ediyor.

Karşılıklı güven için ilk adım Kahire Büyükelçisi ataması olabilir mi?

VOA Türkçe’nin Türkiye – Mısır hattında neler olabileceği yönünde görüşlerine başvurduğu uzmanlar da Ankara’nın yakın zamanda, Müslüman Kardeşler aleyhine hızla mevcut Kahire yönetiminden yana tavır almayacağı görüşünde. Uzmanlar, iki ülke açısından öncelikle ekonomik ilişkileri güçlendirme yönünde adımlar atılacağı, öncelikle siyasi sorunlara değil Libya’da çözüm süreci gibi ortak çıkarlara odaklanılacağı düşüncesini paylaştı.

İstanbul Ayvansaray Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celalettin Yavuz, VOA Türkçe’ye değerlendirmesinde, Libya’daki gelişmelerde Mısır’la yakınlaşma sağlandığını ancak kısa sürede örneğin Doğu Akdeniz’de Kahire yönetiminden Türkiye lehine olumlu adım beklenemeyeceğini kaydetti. Türk Silahlı Kuvvetleri’nden Emekli Deniz Kurmay Albay Yavuz, Türkiye’nin darbeye karşı çıkmasını haklı bulduğunu ama güvenlik politikası bakımından uzun zamandır Mısır’la diplomatik ilişki içinde olması gerektiğini savunduğunu belirterek, atılabilecek ilk önemli adımı Türkiye’nin Kahire Büyükelçisi ataması olarak gösterdi.

Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Levant Çalışmaları Koordinatörü Oytun Orhan da, iki ülke ilişkilerinde öncelikle güven inşasına ihtiyaç olduğunu belirterek, diplomatik müzakerelere başlanmasıyla buna zemin yaratılabileceğini söyledi.

“Türkiye nasıl Mısır’la müzakeresi Libya ile başladı” görüşü

İstanbul Ayvansaray Üniversitesi’nde Güvenlik Bilimleri Ana Bilim Dalı Başkanlığı’nı yürüten Prof. Dr. Yavuz ve ORSAM bünyesinde Levant Çalışmaları Koordinatörü olarak Türkiye’nin Suriye, Lübnan, Ürdün’le ilişkilerini izleyen Orhan, VOA Türkçe’nin sorularını şöyle yanıtladı:

VOA: Türkiye, darbeci suçlaması yönelttiği Mısır yönetimiyle bugün neden masaya oturdu?

Prof. Dr. Yavuz: “Doğu Akdeniz’e baktığımızda özellikle 2019 yılından itibaren deniz yetki alanları ile ilgili sorunlar Türkiye’nin dış politikasında öncelikli konular haline geldi. Yunanistan-Rum ikilisince İsrail yanlarına alınarak, Doğu Akdeniz’de bazı konularda özellikle deniz yetki alanları konusunda oldu bitti yaratmaya çalıştı. Bu duruma Fransa katıldı aynı zamanda İtalya ve Amerikan şirketleri de sürece dahil oldu. Avrupa Birliği’nde Fransa ve İtalya’nın da etkisiyle Yunanistan ve Güney Kıbrıs yanında tutum oluştu. Bu arada NATO ittifakı içerisinde de özellikle Rusya ile yaklaşma, İran ile yaklaşma, Suriye konusunda ABD ve diğer ülkelerle farklı politikalar Türkiye’nin ittifakla gerilim yaşamasına yol açtı. Mısır ile ilişkiler ise Arap Baharı sürecine kadar belki çok iyi değildik ama kötü de değildik. Güçlü bir Mısır liderliği olduğu zaman Arap Birliği içerisinde daha düzen olduğunu görüyoruz. Keza bunu mesela Suudi Arabistan parasıyla temin edemiyor. Arap Birliği içinde istikrar Türkiye’nin her zaman menfaatinedir. Libya’da da yine Arap Baharı’yla birlikte ortalık allak bullak oldu. Türkiye, 2019’un Kasım ayında Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile 29,3 kilometrelik bir sınırla Doğu Akdeniz’de Deniz Yetki Alanları Anlaşması’nı imzaladı. Buna karşı ise Yunanistan Ağustos 2020’de Mısır’la benzer bir anlaşma imzaladı. Türkiye ile Yunanistan’ın deniz yetki alanları çakışması ortaya çıkınca Ankara, biz keşke daha önceden Mısır’la sözleşme yapsaydık noktasına geldi. Zaten eğer Arap Baharı çıkmasaydı ve sonrasında 2013’te ise Mursi’ye yapılan darbe olmasaydı bu anlaşma yapılacaktı. Kişisel olarak darbeyi ben de kabul etmiyorum ancak başta ABD olmak üzere Avrupa Birliği’nin bazı ülkeleri Sisi yönetimini ülke çıkarları nedeniyle alkışlarken bence Türkiye tepki işini biraz fazla abarttı. Bu kadar uzatmamalı ve ya abartmamalıydı. Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanları sorunları Avrupa Birliği boyutuna taşınınca, işin içerisine ABD, Trump yönetimi de dahil olarak Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum yönetimine destekleyen demeçler verince Türkiye’nin Mısır’la ilişkilerini gergin devam ettirmesinin anlamsızlığı görüldü.”

ORSAM uzmanı Orhan: “2013 yılında Mısır’da yaşanan darbe sonrasında Türkiye-Mısır ilişkileri hem diplomatik anlamda hem siyasi anlamda ciddi bir düşüş yaşadı. O tarihten bugüne ekonomik ilişkiler gelişerek esasında devam etti. Ancak siyasi konularda ve diplomatik temsil açısından ciddi bir gerileme yaşanmıştı. Tabii Türkiye açısından o dönemde sorunun temelinde meşhur hükümetin bir askeri darbeyle yıkılması ve Türkiye’nin burada askeri darbelerin karşısında tutum almış olması buna karşılık sonrasında Müslüman Kardeşler’e verdiği destekle Mısır açısından ciddi bir sıkıntı oluşturdu ve uzunca bir süre ilişkiler çok düşük bir seviyede seyretti. Günümüzde ne değişti diye baktığımızda esasında iki ülke ilişkilerindeki yaşanan değişimin Libya meselesi ile başladığını söyleyebiliriz. Türkiye, Libya’da Trablus Hükümeti’nin yanında yer aldı buna karşılık Mısır Tobruk Merkezi Temsilciler Meclisi ve Hafter güçlerinin arkasındaki güçlerden biriydi. Dolayısıyla rekabet eden iki aktör gibiydi. Süreçte Libya konusunda Türkiye ve Mısır’ın etkili iki dış güç olduğu görüldü. Dolayısıyla Libya’da bir çözüme ulaşabilmek açısından bu iki aktörün işbirliği kaçınılmaz hale geldi. Buna bağlı olarak bir zorunlu irtibat, taraflar arasında istihbarat örgütleri üzerinden kurulmuş oldu. Son yıllarda Türk dış politikasında Doğu Akdeniz’deki egemenlik sahaları ‘mavi vatan’ konsepti ile birlikte öncelik haline geldi. Bu bağlamda Güney Kıbrıs Rum yönetimi ve Yunanistan ile bir rekabet içerisinde Türkiye. Ve Doğu Akdeniz meselesinde Türkiye sahada askeri anlamda gelişen donanması ile birlikte daha güçlü iken, Yunanistan’a karşı diplomatik ve siyasi anlamda özellikle bölge ülkeleriyle sıkıntıları nedeniyle eli biraz daha zayıf ve izole bir konumdaydı. Türkiye de izolasyonu aşabilmek açısından zaten Libya’ya müdahil olmuş ve anlaşma imzalanmıştı. Türkiye, benzer bir anlaşmayı Mısır’la imzalayabilirse izolasyonu kırabileceği görüşünde. Türk kamuoyunda da uzunca zamandır hükümete Mısır’la ilişkilerin normalleştirilmesi konusunda bir baskı da söz konusu. Mısır’la ilişkilerde üçüncü bir başlık ise, karşılıklı ikili ticari ilişkiler. Ekonomik ilişkiler 2013 yılından bu yana bütün siyasi sorunlara rağmen gelişerek devam etti ama yine de potansiyeline ulaşamadı. Ancak Mısır’da Sisi’nin yönetiminde darbe yönetimi iktidarını sürdürüyor. Buna karşılık Türkiye’nin Müslüman Kardeşler’le ilişkisinde şu an itibarıyla herhangi bir değişim söz konusu değil. Ama taraflar reel çıkarları çerçevesince sorunları bir kenara bırakıp işbirliği alanlarına yoğunlaşma anlayışında.”

Müslüman Kardeşler politikasında geri adım olabilir mi?

VOA: AKP iktidarı, Mısır ile ilişkilerini yeniden hangi koşullarda veya bir başka deyişle hangi tavizleri sunarak yürütebilecek görünüyor?

Prof. Yavuz: “Şimdi Mısır’ın Türkiye’den rahatsız olduğu konu neydi? ‘Darbe iktidarını tanımıyoruz’ yaklaşımıydı. Bence Mısır yönetimini tanıma adımı olarak Kahire Büyükelçiliği’ni artık fazla uzatmadan atama kararı alınır. Mısır’ın ikinci rahatsız olduğu mesele, Müslüman Kardeşler veya İhvan hareketi. Şimdi bu konuda Sayın Cumhurbaşkanımıza birçok yakıştırmalar var doğru mu değil mi bilmiyorum. Ancak Türkiye, özellikle Mısır’daki Sisi yönetimi rahatsızlığına karşın Müslüman Kardeşler’e tavır alma olayına biraz soğuk bakacaktır.”

ORSAM uzmanı Orhan: “En azından resmi düzeyde yapılan açıklamalarda Kahire’deki görüşmelerin ön koşulsuz olarak gerçekleştirildiği belirtildi. Dolayısıyla şu aşamada bir taviz olmayacağı anlaşılıyor. Amaç Doğu Akdeniz’de bir anlaşmaya ulaşmak, Libya’da bir çözüme ulaşmak ve ekonomik ilişkileri geliştirmek de olsa süreç doğal olarak sorunları tartışmayı beraberinde getirecektir. Bu anlamda Mısır’ın en büyük talebi Müslüman Kardeşler ile ilişkisi konusunda Türkiye’nin tavır değişikliğine gitmesi olacaktır. Darbe süreci sonrasında birçok Mısırlı muhalif, Türkiye’ye geldi ve burada daha rahat hem siyasi hem medya alanında faaliyet imkanı elde etti. İstanbul’da Mısır muhaliflerce yayın yapılan televizyon kanalları söz konusu. Mısır’ın bu anlamda bazı talepleri söz konusu olabilir. Ama ben Türkiye’nin kısa ve orta vadede bu konuda ciddi bir politika değişikliğine gidebileceğini açıkçası düşünmüyorum, Türkiye herhangi bir taviz dayatmasını şu aşamada kabul etmeyecektir. Ama ne zaman ki ilişkiler ve işbirliği gelişir, o durumda siyasi sorunlar daha rahat çözülme imkanı bulacaktır. Taraflar arasında güven bunalımı olduğu için öncelikle bir güven inşası gerekiyor.”

Doğu Akdeniz’de Mısır’la anlaşma olabilir mi?

VOA: Mısır ile ilişki kurulması Doğu Akdeniz’de Türkiye açısından nasıl sonuçlar yaratabilir?

Prof. Yavuz: “Bundan sonraki sürece baktığımızda kolay işleyecek gibi değil. Türkiye açısından olumlu bir adım veyahut da Mısır’ın bir jesti, geçtiğimiz aylarda Yunanistan’la yapmış olduğu anlaşmaya rağmen sanıyorum 18 numaralı parseldi burayı Türkiye’nin düşündüğü şekilde sahada belirledi. Zaten bu gelişmeyle birlikte yakınlaşma sağlandı. Mısır bu saatten sonra Yunanistan’la yapmış olduğu anlaşmayı bozabilmesi için Türkiye’nin çok ciddi bazı şeyleri teklif etmesi lazım. Müslüman Kardeşler konusu Sisi yönetimi için kırmızı çizgi. Türkiye’nin Müslüman Kardeşler ile ilişkilerine mesafe koyması halinde gerçekleşebilir ama birdenbire de olmaz. Çünkü Mısır da Türk, Yunan ve Rum anlaşmazlığında Türkiye’nin yalnız olduğunu görüyor ve isteyeceği çok şey olabilir. Çünkü Türkiye’nin karşısındaki tarafın arkasında Avrupa Birliği ve ABD de var. Amerika ile ilişkileri Biden döneminde de hiç de hoş başlamayan bir Türkiye Cumhuriyeti var. Mısır, şu anda aslında bir diktatörlük ve sırat köprüsünün üzerinde Sisi. ABD, tamam artık yeter dediğinde Sisi’nin oradaki ömrü fazla uzun sürmeyecektir. Dolayısıyla çok da fazla şeyler yapılabilir gibi gelmiyor. Ama Mısır’la ekonomik, ticari ve siyasi ilişkilerimizi geliştirmeniz halinde uzun bir süreden beri aramızın pek iyi olmadığı Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri ile ilişkilerimiz düzelebilir. Körfez ülkelerinden sadece önemli yatırımları olduğu için de Katar Türkiye’den vazgeçmiyor. Devamında İslam İşbirliği Örgütü içerisinde de ilişkiler düzelebilir. Bence Arap Baharı ile birlikte İslam ülkeleri çok dağıldı ve bir araya gelemedikleri için de ne yazık ki teker teker çok çabuk avlanıyorlar diye de düşünüyorum.”

ORSAM uzmanı Orhan: “Türkiye’nin diplomatik alandaki zayıf konumunu değiştirip Yunanistan’a ve Güney Kıbrıs Rum yönetimine karşı elini güçlendirecektir. Sahada özellikle Türkiye’nin hem arama faaliyetleri yürüten gemileri sondaj gemileri ve bunu destekleyen donanma unsurları çok ciddi bir güç gösterisi sergiliyor. Ama sahadaki durumun uluslararası alanda meşruiyet kazanabilmesi açısından bir diplomatik ve siyasi görüşme trafiği anlaşmalar söz konusu olacak. Mısır’la bir anlaşma imzalayabilirse Türkiye, diplomatik anlamdaki konumunu da daha güçlendirecektir. Ama Mısır’ın uzun yıllardır Yunanistan’la sürdürdüğü işbirliğini bir kenara atıp Türkiye ile bir yol çizip hareket etme yönünde ilerleyeceği kanaatinde değilim. Mısır, Yunanistan’la Türkiye’nin egemenlik alanlarına saygı gösterir bir çerçevede anlaşmaya imza attı. Bu Türkiye’ye dönük bir jest olarak algılandı ki Türkiye-Mısır yakınlaşması sürecini tetikleyen gelişmelerden biri de bu anlaşmaydı. Türkiye açısından Mısır ve sonra İsrail’le de eğer benzer bir anlaşma imzalanabilirse Doğu Akdeniz’in bir rekabet alanı olmaktan çıkıp bir işbirliği sahasına dönüşme ihtimali yüksek.”

Amerikanın Sesi / Yıldız Yazıcıoğlu