Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman

Suudilerden aydınlatıcı bir adım: Organ bağışı

Suudi Arabistan, geçtiğimiz günlerde Kral Selman bin Abdulaziz ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın hayati tehlikesi bulunan ve kendileri için inisiyatif alacak kardeşleri olmayan kimseler için son derece babacan, şefkatli, yenilikçi ve aydınlatıcı bir adımla organ bağışında bulunduğuna şahitlik etti.

Organ bağışının, sadece Suudi Arabistan’da değil bütün dünyada tartışmalara yol açan bir konu olduğu biliniyor. Ancak aklın, bilgeliğin ve vicdanın sesi, insanları organ bağışında bulunmaya sevk ediyor. Bundan dolayı, organ bağışı, Suudi Arabistan’da bir yardımlaşma ve dayanışma faaliyeti haline geldi.

Öncelikle kendi kendimize şu soruları sormalıyız: “Organ bağışı ne ifade ediyor? Ölen bir kimsenin organlarının başka bir kimseye verilmesi, ölen kimseye bir hakaret midir yoksa paha biçilemez bir hediye midir?

Bilim, Allah’ın insanlığa hediyelerinden biridir. Tek hedefi hayat kurtarmak olan ve alternatif çözümü olmayan hastaları sağlıklarına kavuşturmak için başka insanların organlarını onlara nakletmeyi mümkün kılan ‘Tıp’ da bilim dallarından biridir. İlaçlar ve tedaviler hususunda kaydedilen umut verici gelişmelere rağmen bazen bunların hepsi, organlarına büyük hasar isabet etmiş bir kimsenin hayatına devam edebilmesi için yeterli olamayabiliyor.

Felsefi olarak düşünürsek, Kral Selman bin Abdulaziz ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın kayıt olduğu organ bağışı programı gibi bir programa kayıt olan kişi, hayata benmerkezcilikten uzak baktığını ispatlamış olur. Şahsi ve dar vizyonunu aşarak iyilikte, cömertlikte geniş bir vizyona kavuşmuş olur. Kur’an’ın gün ışığı gibi aydınlık şu ayetleri onun ruhunda parlamaya başlar “Her kim bir insana hayat verirse sanki o tüm insanlığa hayat vermiş gibidir.”  (Maide-32)

Bu açıdan baktığımızda organ bağışı sadece bir sosyal sorumluluk eylemi olarak değil, aynı zamanda tüm insanları birbirine bağlayan evrensel kardeşliğin bir ifadesi olarak karşımıza çıkıyor.

Suudi Arabistan yönetiminin organ bağına teşvik etmesi, yaşam kültürünü destelemek ve aydınlanma yolları açmak çerçevesinde 2030 Krallık Vizyonu’nun bir parçası. Unutmamak gerekir ki insan hayatı, kısıtlamalardan daha değerlidir. Özellikle organ bağışı, etik kurallara göre yapılırsa, umutsuz hastalara iyileşme imkânı verir ve uzun süredir üzgün duran dudaklara bir gülücük yerleştirir.

Lider nereye giderse tebaası da oraya gider. Lider nereye ayak basarsa tebaası oranın önemli olduğunu bilirler. Bundan dolayı Kral Selman bin Abdulaziz ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın bu adımı büyük ve olumlu bir etki yarattı. Geçtiğimiz yıllardaki organ bağışçısı sayısındaki düşüklüğün ardından Kral ve Veliaht Prensin bu hamlesi insanları cezbederek son iki hafta içinde binlerce kişinin organ bağışı programına başvurmasına vesile oldu.

Daha önce Ulusal Böbrek Merkezi olarak görev yapan Suudi Organ Nakli Merkezi, tüm körfez bölgesindeki Araplara organ nakli ameliyatı için umut saçıyor. 1994’ten bu yana o kadar çok ameliyat yapıldı ki yapılan ameliyatların yazıldığı tutanak defterlerinde neredeyse yer kalmadı.

Suudi Arabistan’da ölümden sonra organ bağışı kurallarını okuyanlar belki bir takım dini, ahlaki veya kanuni şüphelere düşebilirler. Ancak Amerika ve Avrupa’daki uluslararası büyük hastanelerin organ bağışı protokolleri incelendiğinde Suudi Arabistan protokollerinin bunlardan aşağı kalmadığı hatta hem hayatta hem de ölümden sonra insan onurunu korumak hususunda onlardan üstün olduğu görülür.

İnsan hayatı baştan sonra Allah’ın bir armağanıdır. Değeri parayla ölçülemez. İnsan hayatı da yaratıcının kutsallığı nedeniyle mukaddestir. Öldükten sonra organlarını bağışlamak,  ölümün kişiyi aciz bırakan, iyilikte bulunmasına engel olan kısıtlamalarına meydan okumak, o ölümü bir yaşam ve mutluluk kaynağı haline getirmektir.

Doktorluk mesleğinin etik anlayışı ile organ bağışı arasındaki ilişkiden bahsetmeye gerek bile yoktur. Doktorların, insanı yaşatmak olan gayesi, ahlaki, vicdani ve kanuni olarak tanımlanmıştır. Bu cihetle doktorlar, Allah’ın, hayatın bir insandan diğerine aktarılarak devam etmesi için kullandığı bir vesile mesabesindedir.

Başka bir insanın hayatını kurtarmak, acısını hafifletmek veya şifa bulması için ona yardımcı olmak… Şeriatın bugün ve gelecekteki amacı zaten bu değil midir?

*İmil Emin-Mısırlı yazar