Tarık Alhomayed

Yüzyılın İslami Anlaşması

Müslüman Kardeşlere bağlı bir Arap partisinin İsrail tarihinde ilk kez hükümet kurmaya katılması, -ki hükümeti oluşturacak taraflardan birisi, yerleşim birimlerini destekleyip bağımsız Filistin devletini reddediyor- Yüzyılın İslami Anlaşması olarak tanımlanabilir.

Burada rasyonel pragmatizm ile siyasi fırsatçılık özellikle de Müslüman Kardeşlerin fırsatçılığı arasında politik bir çelişkiyle karşı karşıya olduğumuzu kabul etmeliyiz. Fakat rasyonalizm ile fırsatçılık arasındaki fark büyüktür. İşte bunun açıklanması gerekiyor.

Bugün biz, İsrail Araplarından Müslüman Kardeşlere mensup olan ve Birleşik Arap Listesi aracılığıyla radikal İsrail hükümetini kurmak için koalisyona katılan Filistinli Mansur Abbas’la karşı karşıyayız. Belki de bu hükümet, güvenoyu alamayabilir.

Hükümet, güvenoyu alsa bile uyuşmazlıklar sebebiyle gelecekte yaşanacak herhangi bir çekişme karşısında düşebilir. Mansur Abbas’ın temsil ettiği Birleşik Arap Listesi dahil hükümeti kurmak için anlaşmaya katılan tarafları bir araya getiren tek şey, 12 yıllık iktidarın ardından Netanyahu’yu devirme isteğidir.

Bu şekilde Abbas, Gazze’deki 11 günlük savaşın ardından Arapların yüzde 21’ini temsil ettiği İsrail tarihinde ilk defa İsrail Araplarını hükümete dahil ediyor. Abbas, koalisyon anlaşmasını kabul etmeden önce İslami Hareket’in danışma organı Şura Konseyi’nin onayını talep etti.

Abbas’ın partisi, 1971 yılında kurulan ve kökeni Müslüman Kardeşlere dayanan İsrail’deki İslami Hareket’in güney kolunun siyasi kanadıdır.

Karışık bir rasyonalizm ve fırsatçılık durumuyla karşı karşıya olduğumuzu söylüyoruz. Çünkü rasyonalizm, yurt içinde ve yurt dışında “al ve müzakere yap” açısından Filistin metodunun dayandığı bir durumdur. Fırsatçılıktır, çünkü İslamcılar özellikle de Müslüman Kardeşler, iktidar için İsrail hükümetine girmek şeklinde olsa bile hiçbir fırsatı kaçırmıyor. Zira bu hükümet, Gazze’ye veya başka bir yere yeni bir savaşa onay verebilir.
Değerli okur, burada Gazze halkından birinin “fırsatçı” olarak tanımladığı Mansur Abbas hakkındaki eleştirisine dikkat et. Nitekim 67 yaşındaki Ebu Safiye, Yediot Aharonot gazetesine “Müslüman Kardeşlerden biri olarak Mansur, fırsatını bulduğunda sadece kendi çıkarlarını gerçekleştirmeye çalışır” açıklamasında bulunuyor.

Çelişkiler bu kadarla da sınırlı kalmıyor. Zira biz, iki Abbas’la karşı karşıyayız: Filistin Devlet Başkanı Abbas ve partisini İsrail hükümetine sokmaya çalışan Filistin kökenli İsrailli Abbas. Öyle ki bu hükümet güvenoyu aldığı zaman Filistin Devlet Başkanı Abbas’la müzakere yapabilir ya da Gazze’ye yeni bir savaş açabilir. Keza Filistinli esirler müzakeresi de böyle.

İsrail hükümeti kurulsun ya da kurulmasın biz, Yüzyılın İslami Anlaşması’yla karşı karşıyayız. Öyle ki Körfez’den Türkiye’ye kadar Müslüman Kardeşler ve liderleri, dillerini yutup henüz ihanet ve iftira kampanyalarına başlamadılar.

Yüzyılın İslami Anlaşması diyoruz, çünkü Yediot Aharonot gazetesindeki analist Merav Batito’ya göre Mansur Abbas’ın imzası, İsrail toplumunun normal hayata geri dönüşünü simgeliyor. Yine Batito’ya göre İsrail toplumunun derinlerine parlamento tarafından Araplar ile Yahudiler arasına inşa edilen ilk beton duvar geçildi.

Müslüman Kardeşlere mensupsa ve İsrail’de hayatın normale dönmesine ve İsrail toplumunun derinliklerindeki güvenlik duvarını geçmeye katkı yaptıysa Mansur Abbas’ın Hamas Hareketi’ndeki meslektaşları, Filistinliler arasındaki bölünmüşlüğü sonlandırmak için neden bir girişimde bulunmuyor?

Filistin birliği, en azından Filistin meselesi konusunda ağlayıp sızlayan İslamcılar için İsrail toplumunun birliğinden daha önemli değil mi?

*Tarık Alhomayed- Suudi yazar, Şarku’l Avsat eski genel yayın yönetmeni

Şarku’l Avsat