ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi Suriye’yi nasıl etkileyecek?

ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi, etkinin boyutu her birinde farklı olacak olsa bile dünyadaki birçok “tiyatro” üzerine gölge düşürecek. Suriye, çeşitli sebeplerden ötürü etkinin daha derin olacağı birçok ülkeden biri olabilir. Bu sebeplerden en önemlisi de şu ki, ABD ve müttefiklerinin yanı sıra Rusya, Türkiye İran, DEAŞ ve kardeşleri gibi bu tiyatroda rol alan oyuncuların çoğu ya Afganistan savaşında yer alıyor ya da ABD’liler kendilerinden önce Sovyetler’in yaptığı gibi müttefiklerini terk ettikten sonra, güneş ülkesinde ve sarp dağlarda aktif olmak için teçhizat hazırlıyorlar, ağlar örüyorlar ve toplantılar düzenliyorlar.

“Sana yardım etmem için bana yardım et”

1980’lerin sonunda Sovyetler Birliği güçlerinin Afganistan’dan çekilmesi, dünyada iki kutupluluğa dayalı soğuk savaşta yeni bir sayfa açıldığının bir göstergesiydi. 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından Afganistan’a giren ABD’lilerin geri çekilmesi, hiç şüphesiz Çin’in yükselişi ve ABD ile Rusya’nın kesişim noktaları aramaları ile birlikte tek kutupluluk ve yeni dünya düzeninin sancılarından sonra yeni bir dünyaya girildiğinin göstergesi sayılıyor.

Bu kapsamda haziran ayı ortasında Cenevre’de düzenlenen ABD Başkanı Joe Biden ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin zirvesinde ihtilaflara, gerilimlere, meydan çatışmalarına ve siber saldırılara rağmen iki ülke arasında stratejik bir diyalogdan bahsedildi. ABD Başkanı’nın Rus mevkidaşı ile yaptığı görüşmeden sonra kullandığı şu ifadeler ilgi çekiciydi:

“Bana Afganistan’ı sordu. Bir parça barış ve güvenliği koruyabileceğimizi umduğunu söyledi. Ben de kendisine ‘Bunun sizinle çok alakası var’ dedim. Kendisi de Afganistan’da ve İran’da yardım etmeye hazır olduğunu söyledi. Buna karşılık biz de Suriye ve Libya halkına bir miktar istikrar ve ekonomik veya fiziksel güvenlik getirme konusunda yardım etmek istediğimizi söyledik.”

Zirvenin ardından iki liderin danışmanları Cenevre’de gizli bir toplantı yaptı ve bu toplantı, Suriye’ye sınır ötesi insani yardım gönderilmesine ilişkin kararın uzatılması için New York’ta Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’ne sunulan ortak bir taslağın önünü açtı. Bu da Suriye’de siyasi bir uzlaşıya ilişkin ABD-Rusya iletişiminin yeniden başlama olasılığına ve Suriye’nin Rusya için, Ukrayna’nın Avrupa için ve Afganistan ile geri çekilme düzenlemelerinin ABD için önemli olduğu göz önüne alındığında, büyük dosyalar ve takaslarla uğraşan iki ülke arasında stratejik diyalog turları düzenlenmesine kapı araladı.

Müttefikler ve ortaklar

Bir Taliban heyeti, Washington’un çekilmesinin ardından Moskova’nın Afganistan’daki yayılımını genişletmesi ile ilgili güvenceler almak üzere Rusya’yı ziyaret etti. Aynı zamanda diğer komşu ülkelere ve düşmanları olan Kabil’deki hükümete de güvence verdi.

Washington, Moskova ve müttefikleri Afganistan’daki çatışmanın iki tarafını bir paylaşım noktasına ulaşmaya itebilirler mi?

Ayrıca iki tarafın Suriye’de iş birliği yapabileceği sahalardan biri de, Rusya’nın iki yıllık müdahalesinin ve ABD’nin üç yıllık varlığının ardından 2017 yılının ortalarına doğru iki ülkenin orduları tarafından belirlenen Doğu Fırat-Batı Fırat uzlaşması. Biden’ın ekibi ve özellikle Ortadoğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü Brett McGurk, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve onun siyasi kanadı ile Suriye hükümeti arasında anlaşmaya varılmasının en güçlü destekçileri arasında yer alıyor. Çünkü oradan çıkmadan önce ABD Kürt müttefikleri için mümkün olan en iyi şeyi elde etmek istiyor.

Sorun şu ki, Washington’un Afganistan’daki müttefiklerini terk etmesi ve geri çekilmekte acele etmesi Taliban’ın ülkede, sınırlarında ve kapılarında ağınması ile karşılandı. Aynı zamanda bu çekilme, ABD’nin Suriye’deki müttefiklerine aynı kaderi paylaşabilecekleri mesajını verdi. Biden hükümeti altında ABD’nin Doğu Suriye’deki askeri varlığının, 2018 yılının ortalarında ülkesinin güney Suriye’deki muhalif müttefiklerini Rusya’ya teslim eden ve 2019 sonunda Fırat’ın doğusunu Türkiye, ABD ve Rusya arasında paylaştıran Donald Trump yönetimi sırasındaki durumdan daha istikrarlı olduğu doğru. Bununla birlikte Washington her zaman varlığının DEAŞ’ı engellemeyi amaçladığını ancak İran’ın Irak ve Suriye’de ABD’lilere yönelik baskının devam etmesi ışığında bunun sonsuza kadar sürmeyeceğini söylüyor. ABD’nin Irak’taki müdahalesinin yasal meşruiyeti terörle mücadeleye dayanıyor ve Suriye’deki varlığı da bunun bir uzantısı.

Dolayısıyla ABD’lilerin Suriye’deki Rus varlığını güçlendirerek Rusya’ya yardım etmesi karşılığında Rusların Afganistan’da ABD’ye yardım etme olasılığı mevcut.

Düşmanlar ve rakipler

Müttefiklerin endişesi bu şekilde. Peki ya düşmanlar ve rakiplerde durum ne?

İdlib’in büyük bir kısmını ve ülkenin kuzeybatısını elinde bulunduran Heyet Tahrir eş-Şam’ın (HTŞ) ABD’nin Afganistan’dan çıkışını çeşitli sebeplerle dikkatle takip ettiğine şüphe yok. Bu sebepler şöyle:

Genelde HTŞ liderleri güvenlik-askeri kontrolünü güçlendirmenin yanı sıra savaşma, dış ve yerel topluluklara karışıp onlara uyum sağlama ve yerel meclislere sınır çekme konusunda Taliban’ı taklit etmeye çalışıyor.

İçlerinden bazıları bunu, uzun vadede Rus varlığıyla nasıl başa çıkılacağına dair bir model olarak görüyor olabilir. Öyle ki Rusya’nın kaderi Afganistan’daki Sovyet sonrası ABD varlığına benzeyebilir: Savaş, sonra müzakereler, sonra çıkış.

DEAŞ’ın bu yeni gerçekliği nasıl karşılayacağının incelenmesi. Zira bu örgüt Suriye’deki HTŞ’nin düşmanıydı. Ancak bilgiler, DEAŞ’ın Suriye’nin bazı bölgelerinden Afganistan’daki yeni cihat topraklarına hareketi kolaylaştırmaya başladığını gösteriyor. Geçtiğimiz 20 yılda DEAŞ unsurları Irak ve Suriye’ye gelmeden önce Afganistan El-Kaide’nin çıkış noktasıydı.

İran Afgan tiyatrosunda yeni bir oyuncu değil. Ancak son zamanlarda yeni bir oyuncu göze çarpıyor: Türkiye. Bunun birkaç sebebi var. İlk olarak uluslararası kurumların ve hükümetlerin önümüzdeki yıllarda haberlerde çok göreceğimiz bu ülkeye geçmesini sağlayacak Kabil Havaalanı’nda yaklaşık bin askeri uzmanın konuşlandırılmasıyla ABD ile bu büyük geçiş kapısının idaresini paylaşma noktasında bir uzlaşma söz konusu. Türk birimlerinin bazı Suriyeli savaşçılarla Afganistan’a gitmeleri ve Türk gözetiminde oradaki tesisleri korumaları için pazarlık yapmaya başladığına dair işaretler var. Türkiye’nin bu müdahalesi, Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki Dağlık Karabağ’ın yanı sıra Suriyeli paralı askerler ile Libya’daki müdahalesine benziyor. Ancak bu diğerlerine nazaran daha derin olabilir.

Ancak dikkat çekici olan nokta şu ki, Taliban Sözcüsü Zebihullah Mücahid, Taliban’ın Türkiye’nin kendilerine Türk ordusunun desteğinden sonra denge kazanan Libya’daki Trablus hükümetine davrandığı gibi değil de Suriyeli gruplara davrandığı gibi davranmasından rahatsız olduğunu söyledi. Bir diğer dikkat çekici nokta ise Pakistan ve Afganistan’da faaliyet gösteren ve kuzey Suriye’ye dönen Suriyelilerden bazılarının bu duruma çok tepki vermiş olması.

Tıpkı Rusya gibi Türkiye de ABD’ye güneş ülkesinde bedavaya yardım etmeyecek. Hiç şüphesiz Türkiye’nin yardım karşılığında istediği bölgelerden biri de, Kürtlerin geleceğine ilişkin düzenlemelerin zararına olacak şekilde Suriye’nin kuzeydoğusu. ABD’nin kuzeydoğu Suriye’deki müttefiklerinin, Washington’un Tahran’ın yanı sıra Moskova ve Ankara’ya ihtiyacı olmasından ötürü kendilerini terk edeceğinden endişelenmelerinin bir diğer sebebi de bu olabilir. Washington Nükleer Anlaşma’nın geleceğini ve İran’ın Irak, Suriye ve Afganistan da dahil olmak üzere bölgedeki rolünü tartışmak için müstakbel Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin istikrarını bekliyor. Ayrıca dikkat çekici diğer bir şey de Ankara, Türkiye Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın ile ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’ın Biden ve Erdoğan’ın Brüksel’deki uzlaşmaları ışığında Afganistan ve Suriye’deki durumu görüştüklerini duyurdu.

Bağışçılar ve mülteciler

Tüm bu siyasi ve askeri yönlerin yanı sıra Suriyelileri ve Afganları birbirine bağlayan insani bir boyut var. Şam, Eski Afganistan Devlet Başkanı Necibullah’ın yönetimi sırasında Kabil’den üniversitelerinde okumak üzere gelen öğrencilerin varış yeriydi. Daha sonra Afganistan ve Pakistan Sovyetlere ve arkalarında bıraktıkları mirasa karşı savaşmak için Suriyeli mücahitlerin varış yeri oldu.

Geçtiğimiz 10 yıldır Suriye ve Afganistan iki şeyde yarışıyor: Kim daha çok haberlere çıkacak? Hangi halk en çok mülteci ve sığınmacıya sahip? BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin son raporuna göre (UNHCR) 2020 yılında dünya çapında yerinden edilen ve sığınma talebinde bulunan kişi sayısı 2019’a kıyasla yüzde dört oranında arttı. UNHCR 2019 yılının sonlarına doğru dünya çapındaki mülteci sayısının rekor kırarak 79,5 milyona çıktığını duyurmuştu. Geçtiğimiz yıl ülkelerinden kaçanların üçte ikisinden fazlası sadece beş ülkedendi: Suriye (6,7 milyon), Venezuela (4 milyon), Afganistan (2,6 milyon), Güney Sudan (2,2 milyon) ve Myanmar (1,1 milyon).

Venezuela, geçtiğimiz yıl Suriye ve Afganistan üzerindeki ilgiyi geçici olarak çalmıştı. Ancak ABD’nin Afganistan’dan geri çekilmesi haberlerde, patlamalarda, bazıları Taliban ve DEAŞ arasında olmak üzere çeşitli çatışmalarda ve bağışçılar ile uluslararası kuruluşların ilgisini çekmede Afganistan’ın adının öne çıkmasına kapı aralayabilir. Afganistan için 2016 yılında yapılan bağış konferansında 15 milyar dolar, 2020’de yapılanda ise 13 milyar dolar finans yardımı yapılması taahhüt edilirken, Suriye için 2016 yılında yapılan bir bağış konferansında 10 milyar dolar ve 2021’de yapılanda ise 6 milyar dolar yardım taahhüt edildi. Afganistan’ın dikkatleri üzerine çekmesi, özellikle yeni tip koronavirüs (Kovi-19) salgını dünya ekonomilerini zorlarken Suriye dosyasına yönelik ilgiyi ve bağışçı ülkelerin Suriyelilere yaptıkları yardımları azaltabilir.

Şarkul Avsat