BM’nin yeni Yemen özel temsilcisinden ne bekleniyor?

“Birleşmiş Milletler (BM) yeni Yemen Özel Temsilcisi Hans Grundberg’den neler beklemek gerekiyor?” Şarku’l Avsat’ın yönelttiği bu soruya, Yemen’in eski Dışişleri Bakanı Yardımcısı Mustafa Numan “Yemenlileri savaşa son vermenin gerekli olduğuna ikna etmek” cevabını verdi.

Barış Girişimi’ne liderlik eden Yemenli Raşa Cerhum ise yeni özel temsilci sebebiyle hayal kırıklığına uğramıştı ve Şarku’l Avsat’ın bu sorusunu yanıtlarken BM’nin bir kadın temsilci atamayarak onları hayal kırıklığına uğrattığını belirti. Cerhum “Yeni BM Özel Temsilcisi’nin şahsına saygı duyuyorum, ancak gerçekten bir Arap kadın atanmasını umuyordum, çünkü bu Yemen’deki durumun derinlemesine anlaşılmasına daha yakın olurdu” dedi. Cerhum bunun yanı sıra, İsveç’in barış sürecini ciddi şekilde desteklemeye çalıştığını ve bu tutumunu Stockholm istişarelerine ev sahipliği yaparak kanıtlandığını belirtti.

Söz konusu soru, Şarku’l Avsat tarafından Yemen siyasi süreciyle ilgilenen politikacılara ve araştırmacılara da yöneltildi. Bu kişiler, soruya cevap olarak birtakım talepler, tavsiyeler, örnekler ve kapsamlı açıklamalarda bulundu. Cevapları arasında, yeni özel temsilcinin önceki temsilcilerin hatalarını tekrarlamamasının gerekliliği belirtirken aynı zamanda zaman faktörünün göz ardı edilmemesi veya 2216 sayılı Kararın uygulanmamasına karşı uyarıda bulunulması gibi konular bulunuyordu.

Siyasi analist ve Ulusal Diyalog Konferansı üyesi, El-Bera Şeyban özel temsilcinin rolünün genellikle sınırlı olarak kaldığını, attığı adımların Yemen güçlerinin hazır olup olmamasına ve barışa doğru yol alıp almamasına bağlı olduğunu, asıl sorumluluğun iç çatışma taraflarına ait olduğunu düşündüğünü belirtti.

Şeyban şunları söyledi:

“Özel temsilci, yapılacak planlar uzun vadeli olsa bile, Yemen için fırsatlar oluşturmak için merkez bankasının Aden içindeki rolünü desteklemek üzere devlet kurumlarını harekete geçirmenin yanı sıra devlet ve hizmet kuruluşlarını canlandıracak mekanizmalar aramaya odaklanması gerekiyor. Sorun, BM’nin daima yardıma ihtiyacı olan gruplara hızlı ve acil adımlar düşünerek, siyasi yaklaşımlar mümkünken uzun zaman alan komiteler kurarken, bizim Yemenlileri savaşı durdurup, barış için söz vermesi halinde onları geleceğin daha parlak bir resmini görmeye teşvik eden güvenli ve örnek teşkil eden alanlar yaratmak için bir miktar istikrar istiyor olmamız.”

Yemenli bir siyasi analist olan Riyad el-Dubei ise özel temsilciye kendinden önceki temsilcilerin özellikle Martin Griffiths’in hatalarından kaçınmasını tavsiye ediyor ve Griffiths’in “Sadece Yemenlilerin kinini toplama ve BM’ye olan güvenin kaybedilmesi konularında başarı olduğunu” belirtiyor.

Analist, özel temsilcinin başta Marib şehrine yönelik Husilerin saldırıları ve 6 yıldan uzun süredir devam eden Taiz kuşatmasını kaldırması gibi bazı önemli sorunları çözmesinin yanı sıra özel temsilcilik makamının kendisinin varlığını değerlendirmesi, Yemen’deki barış sürecine gerçek sivil toplum kuruluşlarının dahil etmesi ve savaşın taraflarıyla iletişim kuramayan ve etkisi olmayan gruplardan uzak durması gerektiğini düşünüyor.

Yemenli siyasi analist, Grundberg’in gazeteciler, zorla kaçırılanlar ve diğerlerinin barış sürecine dahil edeceğini umarak şunları söyledi:

“Barışı engelleyen ve insan haklarını ihlal eden taraflara ilişkin açıklamalarının daha net olması gerekiyor. Zira barışı engelleyenlere ve ihlallerde bulunanlara dikkat çekilmesi, Yemenlilere, uluslararası toplum ve kuruluşlara, Yemenliler için gerçek ve adil bir barışın önünde kimin durduğunu anlamalarına yardımcı olur.”

Analist, Yemen’deki savaşı sona erdirmek amacıyla Husilere, Suudi Arabistan girişimini kabul etmeleri için baskı yapılmasının yanı sıra Riyad Anlaşması’nın siyasi ve askeri yönleriyle uygulanması için Güney Geçiş Konseyi’ne (GGK) baskı yapılması ve Yemen hükümetinin vatandaşlara hizmet sunabilmesi ve kurtarılmış bölgelerdeki durumun normalleştirmesi için Aden’e dönmesi için de baskı yapılması gerektiğini düşünüyor.

Barış Yolu Girişimi (The Peace Track Initiative) İcra Direktörü Yasemin en-Nazıri ise zaman faktörüne dikkat edilerek önceki temsilcilerin yönetimlerinin aşılması gerektiğini söylüyor. Nazıri bunun, Yemen konusu ilgili her türlü çözüm önerisini zayıflattığını ve uygun çözümler bulunmasının önünde engel oluşturan yeni sorunlar yarattığını söylüyor. Güney Geçiş Konseyi’ni ve batı kıyısı kuvvetlerine dayanarak, BM özel temsilcileri rehavet göstermemiş olsaydı bu sorunların BM kararlarında ve gündeminde yer almayacak unsurlar olduğunu belirtiyor.

Naziri yeni özel temsilciye, eski özel temsilcilerinin Yemen sorununu gerektiği gibi anlamamaları sebebiyle tarafsız ve önyargılı olmadıklarını gösteren hatalarından ders çıkarmasını, BM Güvenlik Konseyi kararlarını dikkate alması ve kararlarını bunlara dayandırmasını ve kendisini bir kaleye kapatmayıp Yemen sorunun sahiplerine yaklaşmasını ve onları ilgiyle dinlemesini tavsiye ediyor. Naziri, özel temsilcinin Yemen sorununun çözümü için, dar kapsamlı, yüzeysel, geçici çözümlere odaklanan ve sorunları kökünden çözmeyerek, sadece insani konularla yetinilmemesi gerektiğini belirtti.

Yemen Barış Yolu Girişimi İcra Direktörü konunun, tüm Yemenlilerin istediği sürdürülebilir barış durumunu oluşturmadaki önemi göz önüne alındığında, kadınların ve gençlerin sürece aktif katılımını desteklenmesi olduğunu söyledi.

Yemenli siyaset ve insan hakları aktivisti Hamdan el-Ali, özel temsilcinin önceki temsilcilerin bıraktığı yerden başlaması gerektiğini vurguluyor. Yemenli aktivist şunları söylüyor:

“BM özel temsilcilerinin sorunu, kendilerinden öncekilerin yaptıklarından faydalanmamalarıdır. Tek yaptıkları, Husileri savaşa son vermeye ve İran’la bağlantılı projelerini durdurmaya ikna etmeyi başaracaklarına inanmaları sebebiyle Yemen hükümetine, Husilere taviz üstüne taviz vermesi için baskı yapmak.”

Ali sözlerini şu ifadelerle sürdürüyor:

“Cemal bin Ömer göreve geldiğinde, Yemen hükümeti Husilere tavizler vererek onları siyasi ve idari olarak yönetime dahil etti. Ancak Husiler buna karşılık olarak, silahları devlete teslim etmeyi ve yasalarına uymayı reddettiler sonuç olarak bu durum 2014 Eylül’de meşru otoriteye karşı yaptıkları darbeyle sonuçlandı. İsmail Vild eş-Şeyh göreve geldiğinde, Yemen hükümetine baskı yaptı, hükümet Sana kurtarma operasyonlarının durdurulmasını kabul etti ve Husiler Sana kapılarına dayandı. Hükümet BM’nin Yemen’deki çözüm önerilerini kabul edip Kuveyt’te bu önerileri yönelik imza attı ancak Husiler bu BM çözümünü reddetti ve Cevf’e ilerleyişlerine kadar bu sürdürdü ve işte şimdi de Marib’in kapısındalar. Sonra Martin Griffiths geldi. Griffiths Yemen’deki durumu hükümete karşı bir ‘grup darbesi’ olarak tanımlamasının ardından uluslararası söylemi değiştirmeye çalıştı ve ‘çatışmanın tarafları’ tanımlaması kullanılmaya başlandı. Aşırılık yanlısı grup ile tüm Yemenlileri temsil eden meşru hükümet eşit bir konuma geldi.”

Siyaset ve insan hakları aktivisti şu ifadelerle konuşmasını sürdürdü:

“Aynı zamanda Yemen hükümetine Stockholm Anlaşmasını kabul etmesi için baskı yapıldı. Peki bunu Husiler mi yaptı? Savaş durdu mu? Bu olmadı.”

Birçok Yemenli, BM özel temsilcilerinin, dünyanın Yemen hükümet üzerinde baskı araçları olması sebebiyle yeni temsilcinin hükümete baskı yapmacağından endişeleniyor. Hamdan el-Ali bununla ilgili olarak şunları söylüyor:

“Terör örgütüne karşı diplomatik ve siyasi baskı araçları bulunmuyor, bu durum, Yemenlilerin, Yemen’in karmaşık konularını anlamaya yönelik bir amaç için yaşadığını ve bundan sapmalarının zor olduğunu bilen Husilere yeni faydalar sağlıyor.”

Ali, BM’nin 2216 sayılı Kararını amaçlanmasına karşı uyararak şunları söyledi:

“Çözümün, tarafların eşit olması ve 2216 sayılı Kararın kaldırılmasından geçtiğine ve meşru hükümeti bir barış anlaşmasına girmeye zorlanmasının, başta Husi grubunun temellerinin dayandığı ırkçılık ve eşitlik konusu üzere Yemenlilerin haklarını korunmasını sağlamayacağını düşünen kişiler var. Özel temsilcinin, 2216 sayılı kanunu uygulamayı amaçlamaması gerekiyor. Zira bu, barışı sağlamayacak ve savaşı tüm Yemenlileri temsil eden tanınan bir hükümet ile İran destekli bir ırkçı gruba çatışmasından, devlet çerçevesi dışında Husilere direnen gruplar arasında bir savaşa dönüştürecektir. Böyle bir durum ne bölgenin ve uluslararası toplumun çıkarına olur. Asıl başarı, savaşa son vermek ve özellikle eşitlik ilkesi olmak üzere tüm Yemenlilerin haklarını güvence altına alan adil bir barışın sağlanması olur. Adalet olmadan barış olamaz.”

Ali son olarak şunları söyledi:

“Eski özel temsilci, Husilerin uygulamadığı Stockholm Anlaşması ile Hudeyde’deki savaşı durdurmayı başardığını düşünüyor ancak bu bir başarı değil çünkü insanların maruz kaldığı acılar devam ediyor ve şüphesiz savaş yeniden başlayacak.”

Şarku’l Avsat