Kral Richard Türkiye’de

Kafasında net bir vizyon, elinde 78 sayfalık yoğun bir plan olan Richard Williams, kızları Venus ve Serena’nın adını tarihe yazmaya kararlıdır. California’nın ihmal edilmiş tenis kortu Compton’da yağmur çamur demeden antrenman yapan kızlar, babalarının sarsılmaz kararlılığı, annelerinin dengeli bakış açısı ve keskin sezgileriyle şekillenerek, çok düşük görünen ihtimallere ve önlerine konulan yaygın kanaatlere meydan okurlar.

 

Dünyaya ilham kaynağı olacak gerçek bir hikayeye dayanan “Kral Richard: Yükselen Şampiyonlar”, sarsılmaz kararlılıkları ve koşulsuz inançları sayesinde dünyanın en büyük spor efsanelerinden ikisini çıkaran bir ailenin moral verici hikayesini anlatıyor.

Filmde, kızların annesi Oracene “Brandy” Williams’ı Aunjanue Ellis (“If Beale Street Could Talk”, TV yapımı “Quantico”), Venus Williams’ı Saniyya Sidney (“Hidden Figures”, “Fences”), Serena Williams’ı Demi Singleton (TV yapımı “Godfather of Harlem”), koç Paul Cohen’i Tony Goldwyn (“Divergent” dizisi, TV yapımı “Scandal”) ve koç Rick Macci’yi de Jon Bernthal (yakında gösterime girecek “The Many Saints of Newark”, “Ford v Ferrari”) canlandırdı.  Zengin oyuncu kadrosunda, ayrıca, Andy Bean (“IT Chapter Two”), Kevin Dunn (“Transformers” filmleri, HBO yapımı “Veep”) ve Craig Tate de (“Greyhound”) yer alıyor.

Green “Kral Richard: Yükselen Şampiyonlar”ı Zach Baylin’in yazdığı senaryoya dayanarak yönetti. Filmin yapımcılığını kendilerine ait Star Thrower Entertainment firmasının etiketiyle Tim White ve Trevor White ile kendisine ait Westbrook firmasının etiketiyle Will Smith üstlendi. Isha Price, Serena Williams, Venus Williams, James Lassiter, Jada Pinkett Smith, Adam Merims, Lynn Harris, Allan Mandelbaum, Jon Mone ve Peter Dodd ise filmin yönetici yapımcılığını üstlendiler.

“Kral Richard: Yükselen Şampiyonlar”ın kamera arkası yaratıcı ekibi Oscar ödüllü görüntü yönetmeni Robert Elswit (“There Will Be Blood”), yapım tasarımcıları Wynn Thomas (“Da 5 Bloods”, “Hidden Figures”) ve William Arnold (“The Hate U Give”), Oscar adayı kurgu ustası Pamela Martin (“The Fighter”) ve iki kez Oscar adayı kostüm tasarımcısı Sharen Davis’ten (“Dreamgirls”, “Ray”) oluşuyor. Filmin müziği ise Oscar adayı besteci Kris Bowers’ın (“Space Jam: A New Legacy”, “A Concerto is a Conversation”) imzasını taşıyor.

Bir Warner Bros. Pictures, Star Thrower Entertainment, Westbrook ve Keepin’ It Reel yapımı olan “Kral Richard: Yükselen Şampiyonlar”ın 18 Kasım 2021 tarihinden itibaren dünya çapında vizyona girecek.

 

YAPIM HAKKINDA

“Planlamakta başarısız olursan, başarısızlığı planlarsın”.

Richard Williams

 

Filmin yıldızı ve yapımcısı Will Smith için “Kral Richard: Yükselen Şampiyonlar”ınki “İmkansız bir rüya”nın hikayesi. “Çoğunlukla, hepimizin imkansız hayalleri vardır. Mümkün olduğunu hissedersek, inanırsak yapacağımız şeyler vardır. Richard ve ailesinin hikayesi büyük ölçüde bir Amerikan rüyası. Dünyada Venüs ve Serena’nın hikayesinin gerçekleşebileceği çok az yer var. Özünde, bu kendimizin en iyi versiyonları olmayı istememizle ilgili. Ama bazen koşullarımız bununla uyumlu olmayabilir ve koşulları alt etmek insan ruhunun gücüne bağlıdır. Bu hepimiz için dileklerin gerçekleşmesi” diyor Smith.

Yönetmen Reinaldo Marcus Green ise bu rüyayı gerçekleştirmek için beraberce çalışan ailenin dinamiğine dikkat çekiyor: “Bu hikayenin gerçekten tam bir aile işi olduğu çok açık. Williams ailesinin üyeleriyle konuşurken, masaya yemek koymak için çift vardiya çalışan anneleri Oracene’den bahsettiler. Richard da birçok iş yapıyordu. Ama Isha, Lyndrea, Tunde, tüm kız kardeşler Venüs ve Serena ile korttaydılar. Topları toplar, tabela tutarlar ve okuldan sonra ışıklar kapanana kadar kortta kalıyorlardı. Bu ablalar kardeşlerinin bakımına yardım ediyorlardı. Bu hikayeyi duyduğumda inanılmaz olduğunu düşündüm; bunların hepsinin senaryoya ve perdeye dahil edilmesi şarttı”.

Williams kardeşlerin mahalle kortlarını geride bırakıp 90’ların ortalarından sonlarına doğru profesyonel tenis sahnesinde parlamaya başladığı sıralarda, genç bir tenis oyuncusu olan Tim White, Richard’ın Venus ve Serena daha doğmadan önce kaleme almış olduğu planı hakkında hikayeler duymuştu. 1999’da Williams kardeşler Lipton Şampiyonası’nın (şimdi Miami Açık) finalinde karşı karşıya geldiklerinde, yapımcı Tim White’ın aktardığına göre, “Richard Williams iki kızıyla birlikte oradaydı. Herkes çok farklı görüşlerle ona bakıyordu. Ama benim aklımda yer eden şey, onun etrafındaki herkesin şüphe duyduğu bir rüyayı gören bir adam olmasıydı. Şimdi final oynuyorlardı ve o üzerinde ‘Ben demiştim!’ yazan bir panoyu havaya kaldırmıştı. Sonunda, söylediği ve öngördüğü her şey doğru çıkmıştı. Onu anlatılması gereken bir hikayesi olan harika bir karakter olarak gördüm. Ve benim için filme gerçekten ilham veren tek an buydu”.

Tim, 2015 yılı civarında, Star Thrower Entertainment’taki yapımcı ortağı ve erkek kardeşi Trevor White’la birlikte, Richard Williams’a ciddi bir şekilde bakmaya başladı: Richard’ın Louisiana-Shreveport’ta siyahlara ayırımcılığın yoğun olduğu bir bölgede büyümesi… sonrasında ise, her türlü iş için plan yazma tutkusu… ki buna Oracene’le birlikte sahip oldukları kızlarının tenis dünyasını nasıl fethedeceklerinin taslağı da dahildi.

Yapımcı Trevor White şunları söylüyor: “Tim bunu, potansiyel olarak şimdiye kadar anlatılmış olduğu en müthiş koçluk hikayesi, ama aynı zamanda bundan çok daha fazlası olarak niteledi: İmkansızı gerçek yapan bir ailenin hikayesi. Basının onu tartışmalı bir figür olarak konumlandırışı haricinde, Richard hakkında çok az şey biliyordum. Onun bir insan olarak kim olduğuna gerçekten bakmaya başladığımızda, ailesine başarı getirmeye kararlı, inanılmaz derecede karmaşık bir adam gördük; ve de ailece —Richard, Oracene, tüm kızlar— Venus ve Serena’yı olağanüstü kadınlar ve şampiyonlar olarak nasıl yetiştirdiklerini gördük”.

Smith ise şunları paylaşıyor: “Bu hikayeyi kesinlikle anlatmam gerektiğine karar vermeden önce, sanırım benim için en şaşırtıcı olan şey Richard’ın her şeyi öngörmüş olmasıydı. Kızları doğmadan iki yıl önce bir tenis maçı izleyip Virginia Ruzici’nin 40.000 dolar kazandığına tanık olunca kızlarının tüm kariyerleri için planlar yazmış. Hatta Oracene’e tüm zamanların bir ve iki numaralı tenisçileri olacak bu iki çocuğa sahip olmaları gerektiği rüyasını, kehanetini anlatmış. ‘Yok canım, bu doğru olamaz’ dedim. Geri dönüp araştırma yaptığımda, bunun çok güçlü bir inanç, aşk, aile ve Tanrı hikayesi olduğunu gördüm”.

Tim ve Trevor, hikayenin Richard, Oracene ve kızlarına odaklanmasını istediklerini biliyorlardı çünkü bunun, en temelinde, ailesini koruyan bir babanın hikayesi olduğu kanaatine vardılar. 2017 sonbaharında, farklı bir proje için yazar Zach Baylin’le bir araya geldiler. Baylin onlara Flushing Meadows-New York’ta yapılmakta olan ABD Açık’taki akşam maçlarına gideceğinden bahsetti.

Tim White o günü şöyle aktarıyor: “’Arkanıza yaslanın, çok hızlı bir şekilde başka bir şey hakkında konuşalım’ dedim çünkü tenisi sevdiği açıktı. Ona Richard Williams ve hikayedeki karakterlerle ilgili çok genel bir fikir sunduk. Hikayeyle bağ kurduğu hemen anlaşıldı ve ‘Bana buna bakmam için bir gün verin, hemen size geri döneceğim’ dedi. Ertesi gün bana filmin kalbinin ana hatlarına ilişkin bir e-posta gönderdi. Dört yıl sonra, gönderdiği şey hâlâ filmimiz tam olarak neyse o. Son derece güçlü ve olumlu duygular uyandıran bir senaryo yazdı. İnsanlar senaryoyu okurken hem güldü hem ağladı. Bu projeyi gerçek kılmaya başlayan şey, gerçekten de Zach’in fantastik senaryosuydu.”

Trevor White ise, “Zamanda o çok özel pencereyi açan da Zach’ti: Ailenin Compton’daki yıllarının en önemli anları; ilk koç olarak Paul Cohen’i bulmaları; Venus’ın yıldızlar yaş grubundaki ilk yılları; sonrasında —ailenin hikayesinin kilit öneme sahip bir dönemi olan— Rick Macci’nin programının bir parçası olmak için Florida’ya taşınmaları; Venus’ın profesyonel olup olmayacağı. Gerçek deha ise, bunları Venus’ın ilk profesyonel turnuvası sırasında aktarıyor olmasıydı. Hikayeyi anlatmanın çok ilginç ve zorlayıcı bir yoluydu” diyor.

Baylin, “O noktada hikayenin ana hatlarını biliyordum ama ayrıntılarını bilmiyordum. Başından beri heyecanlıydım; ve hem heyecan hem de ilham verici her şeyi içine alacak o sınırlı pencereyi bulmam gerektiğini biliyordum. Planı ve ailenin üstesinden geldiklerini okumaya başlayıp, hikaye için çapalar buldum. Bunlardan ilki Richard’ın yolculuğunun başlangıcındaki anlardı: Kızları sayesinde elinde gerçekten özel bir şey olduğunu dışarıdaki insanların anlamalarını sağlamaya çalışmak. Ardından, Venus’ın profesyonel olması kararıyla tüm kartların masaya konulması noktasında, ta en sonuna kadar maruz kaldıkları mücadele ve sıkıntılar”.

Trevor White şunun altını çiziyor, “Bizimkisi Richard’ın bu kızları bugün oldukları süper starlar konumuna getirmek için bir şeyleri ne kadar müthiş bir şekilde yaptığıyla ilgili bir hikaye değil; konu gerçekten bununla ilgili değil. Richard’ın nasıl bir vizyona sahip olduğu, onun ve tüm ailenin —Oracene ve diğer kız kardeşler— bu vizyonu inşa etmek için nasıl bir araya geldikleriyle ilgili. Bu gerçekten bir aileyi konu alan bir hikaye, bir erkeği değil”.

Hikâyenin doğruluğuna —özellikle de, süreç boyunca inanılması güç anlardan bazılarına— ilişkin olarak, Baylin şunları söylüyor: “Senaryodaki hemen hemen her şey gerçek. Menajerime okuması için senaryoyu ilk gönderdiğimde hikayeyi pek iyi bilmiyordu. Ondan gelen ilk notlardan biri şöyleydi: ‘Bütün bunlar olmuş olamaz… değil mi?’ ‘Hayır, her şey gerçekten doğru’. Oldukça inanılmaz bir yolculuk yaşamışlar; sanırım bunun nedeni kısmen Richard’ın oldukça sıra dışı biri oluşu. Benzersiz ve tam bir Amerikan rüyası hikayesi hissi veriyordu. Benim için en büyük zorluk bu büyük olaylardan ve beklenmedik etkileşimlerden bazılarını yakalamaktı”.

İki yapımcı güçlü bir senaryoya sahip olduklarına ikna olduklarında, bunu paylaştıkları ilk kişi onlar için “rüya” işbirlikçi timsali olan Will Smith’ti. Böylece görüşmeler başladı ve Smith’in hem filmin üçüncü yapımcısı hem de Williams’ı canlandıracak ideal aktör olması açısından bir taşla iki kuş vurulmuş oldu.

Smith, “Bence bu hikayenin ve bu ailenin güzelliği, kalbinde inanç olması” dedikten sonra, şöyle devam ediyor: “Oracene —Richard için ‘Brandy’— inanç açısından ailenin merkeziyken, Richard da hayallere doğru itici gücü… ve muhteşem bir ekip bu. Ailedeki her şey amaçlarıyla ilgili. Bu onlara yaptıkları şeyler için güven vermiş. Her şeyden önce Tanrı, sonra aile, eğitim ve tenis gelmiş. Bence güdülerinde çok özel ve sürdürülebilir olan şey buydu”.

Artık Smith de aralarına katılmışken, filmin yapımcılarının birinci önceliği aileyi projeye dahil etmekti. Tim White süreci şöyle aktarıyor: “Ve bu, Venus ve Serena’nın yönetici yapımcı olan kız kardeşleri Isha Price ile başladı. O, ailenin katılımının kapısını açmakla kalmadı, projeye verdiği destekle ve sırf yapımda yer alarak bile kilit bir işbirlikçi oldu. Paylaştığı tüm o küçük ayrıntılar ve bağlama uygun özgünlük yapıma değer kattı ve aileyi son derece gerçek hissettirdi”.

Trevor White ise, “Bunu ailenin desteği olmadan yapamazdık. Isha Price, sürecin her aşamasında bütünleyici bir görev üstlendi. Will’in projeye dahil oluşundan sonra, senaryoyu geliştirmeye devam etme aşamasında Isha ilk işbirlikçimiz oldu. Onun aktardığı ayrıntı düzeyi, doğruluk ve içgörüye biz okuyup araştırarak ulaşamazdık. Projeyi yükselten çok fazla renk eklendi. Isha —ve ailenin geri kalanı— işbirliği yapma konusunda harikalardı” diyor.

Yönetici yapımcı Isha Price ise şunları ifade ediyor: “Çok uzun bir süre senaryoyu okumadım bile çünkü başka insanların ailemin nasıl olduğuna dair algılarının çok sayıda tekrarını görmüştüm. Bizim için özgünlük ve dürüstlük, bu projeyi gerçekleştirebileceğimizden emin olmanın önemli bir parçasıydı. Sonunda senaryoyu okuduktan sonra —biraz gülerek, diğer kısımlara tamamen aşık olarak ve aynı zamanda pek de doğru olmayan şeylerin farkına vararak— ailece konuyu tartıştık ve birlikte ilerlemeye oybirliğiyle karar verdik. Tek şartımız, filmin içeriğinin özgünlüğünden, bizim kim olduğumuzu dürüst ve doğru şekilde yansıttığından emin olmak için benim de projede yer almamdı. O kısım gerçekten önemliydi; aksi takdirde, başkası sizin hikayenizi anlatır sadece”.

Price şöyle devam ediyor: “Projenin bu şekilde bir parçası olmak, hikayeyi kendimizin anlatmasına, insanların bilmediği birçok şeyi paylaşmamıza olanak tanıdı. Zamanda anlık bir kare içinde müthiş bir hikaye örgüsünün oluşturulmasına yardımcı olduğunu düşünüyorum. Tabiri caizse, filmde neredeyse bir onay damgası var. Bu birinin uydurduğu bir şey değil. Sahiden, gerçekten oldu”.

Ve yapımcılar bu aile odaklı hikayeyi anlatması için yapımın yönetmen koltuğuna başarılı isim Reinaldo Marcus Green’i oturttular. Trevor White: “Rei, müthiş düşünceli, titiz, detay odaklı, özel bir sinemacı. Ama bence birçok sinemacıdan daha iyi anladığı şey, oyunculara biraz kendileri gibi olabileceklerini ve işe bir düzeyde özgünlük getirebileceklerini hissettirmeyi bilmesi. Filmleri hiçbir şekilde sahte değiller, yaşanmış hissi veriyorlar. Bu film için, aileyi çok hakiki bir birim olarak portrelemek istedik, ünlüleri canlandıran oyuncular olarak değil; böyle bir filmde risktir bu. Rei sayesinde emin ellerde olduğumuza inandık çünkü bu filmin içerdiği tüm unsurları anlayıp gerçek, cesur, ilham verici hissettireceğini biliyorduk”.

Smith ise şunları anlatıyor: “Jada’yla ikimiz Rei hakkında konuşmuştuk. Onunla ilk görüşmemizin en güzel yanı —ki bu beni hemen ikna etti— babasıyla olan ilişkisini anlatış biçimiydi. Rei profesyonel bir beysbol oyuncusu olma yolunda yürümüş. Bu hikayeyi babasıyla benzer bir ilişkisi olan bir çocuğun gözünden anlattı. Ayrıca, filmimizin hikayesini ayaklarımı yerden kesecek kadar girift bir şekilde kavramıştı”.

Yönetmen Green bunu şöyle açıklıyor: “Hikayede fazlasıyla sinerji ve yetiştiriliş tarzlarımızda çok benzer bir sürü şey vardı. Elbette, tüm zamanların en iyi tenisçisi değilim ama hayatımın ilk yarısında babam bizi beysbol sahasında büyüttü. Gerçekten büyük lig oyuncuları olmamızı istedi ve ben oldukça ileri gittim, iki büyük lig seçmesine katıldım. Üniversite takımında oynadım. Ama başaramadım ve böylece kamera arkasına geçtim. Compton’da da büyümedim ama zorlu bir muhitte büyüdüm. Serena ile aynı yıl doğmuşuz. Her nasılsa, bir yolunu bulup kendimi toplantıya çağırttım ve sunuma giriştiğimde baktım ki bunların hepsi hikayemin bir parçası. Ve gerçekten ısrarcıydım. Dedikleri gibi, gerisi malum”.

Green için, aile özgünlüğüne bağlılık, bizzat baş karakterin kendisine kadar uzandı. Yönetmen, “onun kişiliğine sadık kalmaya odaklandığını” belirtiyor ve, “Pek çok görüntüsü var. Bir kitap yazmış. Ve bilindiği gibi, aileden de aktarımlara sahiptik. Isha Price, Lyndrea Price —filmde kostümcü olarak yer aldı— ve Venus ile Serena’nın katılımıyla aile hakkında ilk elden bilgi sahibi olduk” dedikten sonra, şöyle devam ediyor: “Derdimiz Richard’ı mükemmel göstermek değildi. O bir insan ve bence izleyicilerin sevdiği şey herhangi bir filmdeki üç boyutlu karakterler. Karakterlerinin tüm farklı yönlerini gösterebilen insanları severler. Will’in de bunu inanılmaz derecede iyi yaptığını düşünüyorum. Hiçbir şeyi şirin göstermeye çalışmaz —gerektiği ölçüde karanlık yerlere gidebilir veya geri çekilip daha aydınlık tarafı gösterebilir. Richard hakkında bildiklerimize elimizden geldiğince dürüst yaklaştığımızı düşünüyorum”.

Oracene Williams rolünü üstlenen Aunjanue Ellis için karakterin açılımı, eş-annenin ailenin başarısına katılım düzeyiydi. Ellis şöyle diyor: “Projeye dahil olurken, her annenin yapacağı gibi, onun çocukları için tezahürat yaptığını düşündüm; maçlarda hazır bulunduğunu, Richard’ın yanında durup vizyonunu desteklediğini. Ama bu kadın, Bayan Oracene, Bay Williams kadar etkiliydi. Benim için böylesine heyecan verici olan da bu. Evet, filmin adı ‘Kral Richard’ ama aynı zamanda ‘Kraliçe Oracene’. Tribünlerde gördükleri bu kadının kızların koçu olduğunu, kortlarda onlarla olduğunu, stratejiler bulduğunu, kızlarına antrenman yaptırdığını ve ayrıca kızlarının oynarken izleyecekleri teknikleri tasarlayarak tenis tarihinin akışını değiştirdiğini tüm dünyanın öğrenecek olması beni çok heyecanlandırıyor. Bu kadın bunları yapmış ama hakkı teslim edilmemiş. İnsanlar artık bunu öğreneceği için heyecanlıyım”.

Baylin şunu ekliyor: “Spor, hikayenin içinde ilginç bir alt kültür ama hepimiz bunu harika bir spor ortamına sahip ilham verici bir aile draması olarak gördük”.

Tim White bunu şöyle açıyor: “O dönemde, imkanları olmayan siyah bir adam ve ailesi, tenis oyuncusu olmayan bir anne ve baba ve sadece bu iki kızı teniste dünyanın en iyisi olacak şekilde eğitecekleri fikri, öyle mi? Sahiden gülünçtü ve mümkün de değildi. Ama Richard ve Oracene, kızlara tenis öğretmekle kalmayıp, derledikleri ve genel olarak tenise getirdikleri oldukça şaşırtıcı teknik yenilikleri kızlarının oyununa dahil ettiler”.

 

OYUNCU SEÇİMİ: AİLEYİ BULMAK

 

Will Smith, Williams ailesinin hikayesini hiçbir zaman zorlukların üstesinden gelme veya koşulları zorlamayla ilgili bir hikaye olarak görmediğini belirtiyor: “Zihinleri özgür olduğu için hiçbir yerde kapana kısıldıklarını sanmıyorum. Ve bu onların imanlarının ve kendilerine olan inançlarının önemli bir parçası olmuş. Dolayısıyla, bağlılık, sıkı çalışma ve birbirlerini sevme yeteneklerinden başka bir şey tarafından tuzağa düşürülme hissi hiçbir zaman olmamış. Bu inanç sistemi güçlü ve feci üretken. Bence böyle bir ruhu hiçbir yerde tuzağa düşüremezsiniz”.

Smith’i ekibe katmak film yapımcılarının kesinlikle ilk tercihiydi ve aktörün gerçek yaşam deneyimleri, son derece koruyucu bir babanın hikayesiyle güzel bir şekilde örtüşüyordu. Green şöyle açıklıyor: “Richard Williams hakkında bildiğimiz her şey medyada gördüklerimiz. Ve bir insanın üç boyutlu bir resmini çizmek farklı yönler sunar: Baba, koca, kızlarını ve onların gelişimini yürekten önemseyen ve onları ergenlik boyunca korumanın nasıl bir şey olduğunu bilen biri. İki oğlu ve bir kızı olan Will, bunu ilk elden biliyor. Hem o alçakgönüllülüğü, o koruyuculuğu karaktere yansıtıyor, hem de spot ışıklarının altındaki ebeveyn ile evde ailesiyle birlikte olan adamı dengeliyor”.

Smith, karakterin derinliklerine inerken, Richard’la sadece bir benzerlikten daha fazlasını aradı. Bunu şöyle aktarıyor: “Richard’ın izlediği adımların aynısını izlemeye çalışıyordum. Tenis hakkında hiçbir şey bilmiyordu. O ve Oracene, Venus doğmadan önceki iki yıl boyunca kendi kendilerine tenisi araştırdılar ve birlikte bu sporu öğrendiler. Ailece öğreniyorlardı ve yolun her adımı yeniydi. Her şey yepyeniydi ve Richard kendini birinci sınıf bir atlet olarak görüyordu. Ve kendi yaşam süresi içinde onların profesyonel olmalarını sağlayabileceğini hissetti —ve evet, bu kısmen çocukları aracılığıyla dolaylı olarak yaşamaktı. Ama olayı ebeveyn olarak görmeden önce çocuk olarak gördü ve öğrendi”.

Smith performansını oluşturma sürecini ise şöyle tanımlıyor: “Bir oyuncu olarak anlama arayışınız gerçekten garip bir süreçtir ve bir karakteri anlamanızı sağlayacak şeyin ne olacağını asla bilemezsiniz. Bir polisi oynuyorsanız, bir şeyler uyandıran şey ilk kez kalçanızda bir silahla dolaşmanızdır, o anda zihniyeti anlarsınız. Richard’ı anlamamı sağlayan, kendi kızım Willow’la olan bağımızdı. Willow ve kariyeriyle olan ilişkimi, Richard’ın Venus ve Serena ile bulduğu; zorlama, yönlendirme, dayatma olmayan alanı gerçekten bulmak için kullanabildim. Venus’ın söylediği güzel şeylerden biri şuydu: Büyürken başları derde girdiğinde cezaları tenis oynayamamaktı. Richard, zorlamaya başvurmadığı güzel bir zihniyet bulmuş… onları ailece seçtikleri hayallere doğru takip etmiş”.

Her ne kadar spot ışıklarının altında olmasa da, kocasıyla kesinlikle eşit düzeyde olan Oracene “Brandy” Williams’ı Aunjanue Ellis canlandırdı. Smith, “Aunjanue’nin özel yetenekleri var. Bir sahne hakkında düşünüş şekli, bir ilişki hakkında düşünüş şeklinde ortaya çıkıyor bu yetenekler. Oracene ile oturup planın ve bu ailenin özüne inmeye çalıştık. Ve Aunjanue’nin bağlantı kurduğu şeylerden biri Oracene’in daha yüksek bir güce tâbi olduğuydu” diyor.

Green aynı fikirde olduğunu şu sözlerle belirtiyor: “Aunjanue kesinlikle kayda değer bir oyuncu; yoktan herhangi bir şey yapabilir. Ve bazen, onun en güçlü sahneleri en sessiz olanlar. Müthiş bir aktris; çok dikkatli, çok güçlü. Hele hele çalışma etiği yapıma kattığı önemli bir şey. O, gerçeğin ta kendisi. Kamera ne zaman yalan söylediğinizi bilir, Aunjanue ise her seferinde gerçekten rolün hakkını veriyor”.

Ellis, canlandırdığı karakterde yer alan koşullar bileşimi için şu yorumu getiriyor: “Richard’ın istediği şey için bir vizyonu vardı: Sporcular, tenis yıldızları yetiştirmek. Tenis yıldızı olsunlar diye çocuk yaptılar. Bayan Oracene bir yandan tenis koçu olmak için kendini yetiştiriyor, bir yandan da çalışıyordu. Bay Williams biraz daha Donkişot-vari: Onda fikirler ve hayaller vardı. Bayan Oracene bu projenin daha ayakları yere basan tarafıydı. Ne yapması gerektiğini biliyordu; çalışması gerektiğini biliyordu; kendine tenis oynamayı öğretmesi gerektiğini biliyordu; ve kızları eğitmesi gerektiğini biliyordu. Bundan vazgeçemezdi ve vazgeçmeyecekti. Ne zaman büyük zorluklar olsa, kocasının vazgeçmesine izin vermedi… ‘Bu hayalden vazgeçemeyiz’ şeklinde değil de, daha çok ‘bu kızlara olan taahhüdümüzden vazgeçemeyiz’ şeklinde. Ve onun hakkında bir diğer şey de, evliliklerinin ötesine geçen bir bağlılığı vardı. Dini bunu emrediyordu. Onun karakteri buydu. Ve bunun sonuçlarını şimdi Wimbledon kortlarında görüyoruz”.

Ailenin çabalarının kortlarda kanıtlanmasından yıllar önce, bir gün teniste tarih yazacak yetenekleri gelişmekte olan iki kız vardı. Filmin yapımcıları genç Venus ve Serena için oyuncu seçiminin önemini bundan daha fazla hissedemezdi. Tim White’a göre, “İlginç olan şey, Saniyya ve Demi’yi ilk gruplardan birinde, daha stüdyo dahil olmadan önce gördüğümüz halde asla aklımızdan çıkaramadığımız yüzler oluşlarıydı. Rei de projeye dahil olduğunda ve tüm seçme kasetlerini eline aldığında, bence aynı şekilde hissetti: İkisi de inanılmaz derecede özel genç kadınlar ve aktrisler. Onları bulduğumuz için kendimizi olağanüstü şanslı hissediyoruz”.

Green ise şunları söylüyor: “Venüs, kız kardeşini maç yaparken izlemek için, bir maç atlamayı tercih ettiğini söyledi —ki burada çok büyük maçlardan bahsediyoruz. Kort içinde ve dışında ne kadar yakın olduklarını görüyorsunuz ve bu konu hem hikaye hem de bir aile olarak kim olduklarının dokusu için çok önemli. Uydurma bir şey değil bu. Tamamen doğru ve bunu bugüne kadar görüyorsunuz. Saniyya Sidney ve Demi Singleton ile şanslıydık. Doğal kimyaları vardı; yaşlarına göre olgundular; ve çok tecrübeli genç oyunculardı. Tüm bunları perdede görebiliyorsunuz. Aile ile iletişim kurma, ödevlerini yapma konusunda gerçekten çok iyiydiler. Ancak aralarındaki kimya, şansla ilgili bir konuydu”.

Price ise, “Venus çok sessiz bir güce sahip. Serena ise bir ateş topu. Ve bunu sürekli olarak oynamak zorunda olmayan —yani kişilikleri kısmen böyle olan— oyuncuları bulmak önemliydi. Rol için o kadar uğraşmalarını istemedik. Saniyya ve Demi sette inanılmaz arkadaş oldular çünkü kişilikleri doğruydu ve çok iyi anlaştılar” diyor.

Çizdiği Oracene portresi Richard’ın planının uygulanmasında eşit ölçüde pay sahibi olan Ellis, “Oracene ve Richard’ın fikir ayrılığı yaşadığı belirli bir sahne var. İşin güzel yanı, Venus ve Serena’ya Richard’ın güvenmediği bir şekilde güvenenin Oracene olması. Richard onları kontrol etmek istiyor; kızlar ise içgüdüsel olarak zorluk ne olursa olsun —bu kez söz konusu zorluk bir turnuva— hazır olduklarını biliyorlar. Anneleri ve babaları arasında bir çekişme yaşanıyor; ve bir yanda da parçası olmak için can attıkları bu diğer dünya var. Saniyya ve Demi olağanüstüler. Onlarla olan sahnelerimde sadece oldukları gibi olmalarına izin veriyordum ve ben de yolculukta onlara eşlik ediyordum aslında. Bu onlara olan güvenimin kanıtı. Sözünü ettiğim karmaşa durumlarını çok güzel bir şekilde yakalayabildiler”.

Venus’ın kimliğine bürünmek Sidney’nin hafife aldığı bir şey değildi ve bir gecede de olmadı. “Demi ve ben, Isha’yla oturup Serena ve Venus hakkında konuşarak, onları sadece tenisçi değil, insan olarak tanımak için çok zaman geçirdik. Venus’ın hayat hikayesini, ne kadar sessiz, çok küçük yaştan itibaren ne kadar alçakgönüllü olduğunu öğrendim. Günlük olarak yaptığı şeyleri, alışkanlıklarını, örneğin Richard’ın onlara günlük yazdırdığını öğrendim. Bugüne kadar takip ettiği şeyler, çocukken öğrendiği şeyler… Onun ne kadar tatlı, ne kadar kibar, kalbinin ne kadar büyük olduğunu öğrenmek harikaydı. Onu bir insan olarak tanıma fırsatı buldum. Müthiş biri o”.

Daha sonra, sanatçı ve tenis ikonu prodüksiyon sırasında bir araya geldiğinde, aralarında daha da fazla bilgi akışı oldu. Sidney oynadığı kadın hakkında şunları söylüyor: “Komik, aptal ve komik. Ortak noktamız bu. Sahadaki bazı yöntemlerini, puanlar arasında nasıl hissettiğini, oynarken kendisiyle nasıl başa çıktığını açıkladı. Böbürlenmiyor, rol yapmıyor, her şeyi samimi. Bunu onun yüzünde görebilirsin. Bize açıkladığı ‘kaplan gözü’nde. Ve Serena ile kırılmaz olan bağı hakkında da fazlasıyla konuştuk. Ve bunu öğrenmek, benim için bir kız kardeş gibi olan Demi’ye nasıl ‘bakabileceğim’ konusunda gerçekten bilgi verdi. Ayrıca, sporu ne kadar çok sevdiğini gerçekten gördüm”.

Singleton için Serena’yı canlandırmak onu sürekli şaşırtan bir şeydi. Genç aktris şunları aktarıyor: “Gerçek dışı hissettirdi. O yaşayan bir efsane. Onun karakterini oynadığım ve hikayesini anlattığım için çok minnettarım. Aynı zamanda biraz korkutucuydu çünkü hâlâ burada olduğunu biliyorum. Ama hikayesini paylaşmak için elimden gelenin en iyisini yapmanın benim işim olduğunu hatırlamak zorundaydım çünkü ortalıkta onlar hakkında çok fazla şey yok. Elbette onları iki harika tenisçi olarak tanıyoruz. Ama nasıl büyüdüklerini pek bilmiyoruz. Bu yüzden, bunu doğru yapmanın, hikayelerini doğru şekilde paylaşmanın önemli olduğunu hissettim”.

Singleton, ayrıca, 23 kez Grand Slam şampiyonu olan Serena’yla tanıştığında hem onun hem de Venus’un hakkında birinci ağızdan bilgi sahibi olduğunu belirtiyor. “O ve Venüs bizimle pek çok şey hakkında konuşuyorlardı: Kardeş olarak birlikte yaptıkları şeylerden ve Serena’nın nasıl da her zaman herkesin başını belaya soktuğundan söz ettiler” diyor Singleton gülerek ve ekliyor: “Böylesine yakın olmaları şaşırtıcı. Onları insan olarak tanımak harikaydı çünkü biz onları ikon olarak biliyoruz. Serena’yla sohbet etmek gerçekten çok değerliydi”.

Venus’ın ilk profesyonel koçu Paul Cohen’i canlandıran Tony Goldwyn de kaynaktan alınan bilgi avantajından yararlandı. Aktör, “Paul, John McEnroe ve Pete Sampras ile çalıştığı 70’ler, 80’ler ve 90’larda en iyi koçtu. Çok başarılı genç oyunculara koçluk yapmıştı ve görünüşe göre Richard Williams onu bir tenis dergisinde McEnroe’nun koçu olarak görmüş ve randevusuz bir şekilde ziyaret etmiş” dedikten sonra, şöyle devam ediyor: “Rei bana bir sürü araştırma gönderdi, ki bu harikaydı, ama açıkçası benim yaptığım şey ona şahsen ulaşmaktı. Kendisine e-posta gönderdim ve projeden bahsettim. İnanılmaz derecede anlayışlı, süper yardımsever ve nazikti. O çok sıra dışı, harika bir insan. Onunla senaryonun ayrıntılarına girmedim. Benim asıl istediğim şey hayatının, bakış açısının, gerçekliğinin ne olduğunu duymaktı”.

Aktör sözlerine şunları da ekliyor: “Filmde, Paul’un bakış açısından, Richard her şeyin nasıl olması gerektiğine dair çok güçlü fikirleri olan büyük bir kişilik. Richard belki bilgi ve deneyimiyle değil de, büyük ölçüde içgüdüyle hareket ediyor… ama kesinlikle Paul’un sahip olduğu türden bilgiyle değil. Fakat Paul, Richard’ın sevgi ve destek olma güdüsüyle hareket ettiğinin farkında. Öyle veya böyle, bu adam bu kızları bulundukları yere getirmiş. Paul’un Richard’ı bir şekilde idare etmesi gerekse de, aralarında muazzam miktarda karşılıklı saygı var”.

Jon Bernthal, süper pozitif, efsanevi tenis akademisi gurusu Rick Macci’yi canlandırdı. Aktör hikayeyle pek çok düzeyde bağlantı kurduğunu belirtiyor: “Muhtemelen birçok insan gibi, sanırım ben de Richard Williams’ın bir tür zorba spor ebeveyni olduğu önyargısına sahiptim. Kendim de çocukları sporcu olan bir ebeveyni olarak, konuyu kalbime ve kendime yakın buldum. Ve bu konu—çocuklar ve spor, babalık, baskı— Rei’le daha ilk andan itibaren birbirimize bağlanmamızı sağladı. Baba olmaktan daha önemli bir iş yok. Bu benim hayatımın merkezi. Ve genç sporcular yetiştirirken, sürekli olarak ilerlemenin en iyi yolunun ne olduğunu bulmanız gerekir. Spor, çocuklara hayat dersleri almaları, derin ve anlamlı ilişkiler geliştirmeleri, dünya hakkında bilgi edinmeleri için harika fırsatlar sunar”.

Bernthal şöyle devam ediyor: “Rick, sadece kızlarda değil, ailede de inanılmaz derecede özel bir şey fark ediyor. Azimleri, kararlılıkları, iş ahlakları, birbirlerine olan sevgileri… Rick’in akademisi çok aile dostu bir yer. Yaşları 4 ile 20 arasında değişen, oradaki herkese karşı sevgisi ve şefkati var. Onu bir çeşit aykırı ve kendine özgü —tıpkı Richard’ın olduğu gibi— bir insan yapmak istedim gerçekten. Benim için, asla pes etmeyen ve kendine özgü ebeveynlik markasından asla vazgeçmeyen bir adam hakkındaki bu hikaye babalık üzerine bir meditasyon. Hikayeyi çok güzel buldum ve bunun bir parçası olmayı yürekten istedim”.

Ailenin hikayesinde kilit rol oynayan diğer bir unsur, Venus ve Serena’nın “ablalarıydı”. Filmin yapımcıları Tunde, Isha ve Lyndrea Price rolleri için sırasıyla Mikayla LaShae Bartholomew, Daniele Lawson ve Layla Crawford’a görev verdiler. Dylan McDermott ise spor menajeri George Macarthur rolünü üstlendi.

Yönetmen Green espriyle şunları söylüyor: “‘Bir Volkswagen minibüse doluşmuş beş siyah kız görmedim hiç’ diye düşündüm. Bunu beyaz perdeye taşımak gerçekten harika bir histi. Bu oyuncu kadrosuyla bu aile hayat buldu. Kızlar birbirlerine çok düşkünler ve birbirleri konusunda çok korumacılar. Büyürken ben de kardeşim konusunda böyle hissediyordum. Buna parmak basmak ve tüm bunları hayata geçirmek bir zevkti”.

 

FİLMLE İLGİLİ GERÇEKLER

 

Makyaj sanatçısı Judy Murdock, Will Smith’in “Kral Richard: Yükselen Şampiyonlar”ın baş karakteri Richard Williams’a dönüşümüne yardımcı olmak için önce birden fazla protez tasarladı, fakat Smith ve makyaj ekibi sonradan bundan vazgeçti ve onun yerine yalnızca ayarlamalara çalışmayı seçtiler: Smith’in kaşları ve kulaklarında düzeltmeler yapıldı, cildi yaşlandırıldı.

 

Venus Williams ve Serena Williams, kız kardeşleri Isha Price ile birlikte “Kral Richard: Yükselen Şampiyonlar”ın yönetici yapımcılığını üstlendiler. Diğer bir kız kardeş olan Lyndrea Price da “Kral Richard: Yükselen Şampiyonlar” filminde kostümcü olarak çalıştı. Böylece, film gerçek bir aile iş birliğine dönüştü.

 

Senarist Zach Baylin “Kral Richard: Yükselen Şampiyonlar” için araştırma yaparken her zaman Richard Williams’tan alıntılar yapmak için bir defter tuttu. Bu alıntılardan biri film boyunca yer alan mihenk taşı bir söylemdi: “Planlamakta başarısız olursan, başarısızlığı planlarsın”. Will Smith de Williams’ın ifadelerinin bir listesini tuttu; bunlardan birçoğunu yapımcılar ve Baylin hiç duymamıştı. Herkes mümkün olduğunca çok alıntıyı filme dahil etmeye çalıştı.

 

“Kral Richard: Yükselen Şampiyonlar”da genç Venus ve Serena Williams’ı canlandıran Saniyya Sidney ve Demi Singleton, tenis becerileri konusunda onlara yardımcı olması için eski ATP Tour (Profesyonel Tenisçiler Birliği Turu) oyuncusu Eric Taino’ya bel bağladılar; bununla birlikte, her iki kızın tüyolar için doğrudan kaynağa gitmeleri de gerekti. Hem Venus hem Serena Williams, genç kızların o yaştaki tenis efsanelerine benzemelerine yardımcı olmak için (yer tutmadan duruşa, backhand ve forehand formuna kadar her şeyde) tenis deneyimlerinin bir kısmını paylaşmak üzere oyuncularla bir araya geldiler.

 

Venus ve Serena Williams, “Kral Richard: Yükselen Şampiyonlar” setini ziyaret ettiklerinde, anneleri Oracene’i oynayan Aunjanue Ellis şunu aktardı: “Sakin kalmam gerekti. Koşup onlara sarılamayacağımı ve onları öpemeyeceğimi hatırlamaya ihtiyacım vardı. İkisi de benim kişisel kahramanım. Soğukkanlı olmalı ve onların alanına saygı duymalıydım. Ve çok tatlılardı. Gerçekten harika bir gündü”.

 

“Kral Richard: Yükselen Şampiyonlar”ın (1980’lerin sonundan 1990’ların ortalarına kadar) geçtiği dönemi gerçekçi bir şekilde yeniden canlandırmak için sanat departmanlarının otuz küsur yıl önceki —tenis raketlerinden, giysilere ve ayakkabılara kadar her türlü— spor ekipmanlarının izini sürmesi gerekti. Bulunanların çok azı kamera önü kullanımına uygundu: Bu ayakkabı ve giysiler çekimler sırasında aşınma ve yıpranmaya dayanabilmeleri için modern malzemelerle yeniden yapıldı.

 

Richard Williams, “Kral Richard: Yükselen Şampiyonlar” filminde, kızlarını 1978 Type 2 Volkswagen minibüsle taşıyor. Yapım için iki minibüs gerekliydi (biri gerçek kayıtlarda kullanmak için, diğeri karavanda çekim için), ancak aynı araçtan iki tane bulunamadığından, bir 1978 Type 2 Westfalia alındı; üzerindeki kamp modifikasyonları kaldırıldı ve içine diğer minibüsle aynı koltuklardan kondu.

 

“Kral Richard: Yükselen Şampiyonlar”ın yapımına sekiz buçuk ay ara verilirken, yönetmen Reinaldo Marcus Green iki haftada bir yaptığı Zoom görüşmeleriyle oyuncu kadrosunun film ve karakterler hakkında düşünmeye devam etmesini sağladı. (Genç Venus ve Serena Williams’ı canlandıran Saniyya Sidney ve Demi Singleton, bu arada tenis oynama becerilerini de geliştirdiler.)

 

“Kral Richard: Yükselen Şampiyonlar”daki tüm tenis mekanları arasında yalnızca Compton-California’daki tenis kortları gerçekte oldukları yerde bulunuyor. Filmdeki diğer tüm tenis kortları ve kulüp mekanları aslında Los Angeles-Orange County bölgesindeydiler. Bu mekanlar ülkenin çeşitli yerlerindeki kulüplerin, Rick Macci’nin Florida’daki Tenis Akademisi’nin ve hem yıldız yaş grubu hem de profesyonel turnuvaların yapıldığı yerlere mekan oluşturdular.

 

“Kral Richard: Yükselen Şampiyonlar”da genç Venus Williams’ı canlandıran Saniyya Sidney, 30 Ekim’de 14 yaşına girdiği sırada set çekimleri ile meşguldü. Will Smith ve yapım ekibi, gizlice, sanatçı Jason Derulo’nun ona serenat yapmasını ayarladılar. Üstelik, bu anlar Saniyya ve Jason’ın da yer aldığı bir Tik Tok dans videosuyla ölümsüzleştirildi.

 

“Kral Richard: Yükselen Şampiyonlar”da tenis danışmanı olarak görev yapan ve tenis yetenekleriyle oyuncu kadrosuna katkı sağlayan eski ATP Tour oyuncusu Eric Taino, bir maçta Roger Federer’i yenmişti. Ayrıca, o da Florida’daki Rick Macci Tenis Akademisi’nde Venus ve Serena Williams ile aynı dönemde eğitim almıştı.

 

Reinaldo Marcus Green, “Kral Richard: Yükselen Şampiyonlar”ın yönetmeni olmadan önce, üniversitede beysbol oynadı ve kamera arkasındaki kariyerine geçmeden önce iki büyük beysbol ligi takımının seçmelerinde yer aldı.

 

“Kral Richard: Yükselen Şampiyonlar”da Richard Williams, Venus ve Serena Williams’ı —Tony Goldwyn’in canlandırdığı— koç Paul Cohen ile buluşmaya götürüyor. Koç o sırada genç John McEnroe ve Pete Sampras’a antrenman yaptırmakta. Bu onların Grand Slam’ler kazanmalarından çok önce tabii. Gerçek hayatta, “Kral Richard: Yükselen Şampiyonlar”ın yönetmeni Reinaldo Marcus Green sinema okulunda okuduğu sırada John McEnroe’yu bir reklam filminde yönetti.