Fransa ve Muhammed bin Selman’ın açık sözlülüğü

Bazı Lübnanlılar, Fransa Cumhurbaşkanı’nın Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Katar’a yaptığı ziyaretin meyveleri hakkında tekrar hataya düşüyorlar ve hüsnükuruntu yapıyorlar. Hâlbuki olup bitenler ile Lübnan’ın arzuları iki farklı noktalarda.

Evet, Suudi Arabistan-Fransız görüşmesinde diğer dosyaların yanı sıra özellikle Lübnan dosyası ele alındı. Ancak bunun yanında İran, Yemen, Libya ve Irak dosyası olduğu gibi ekonomi, askeri sanayiler, hatta dijital ekonomi, su ve başka konular da ele alındı.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklamalar gibi Suudi-Fransız ortak açıklaması yayınlanmışken neden yanlış yola sapıyoruz?

Suudi-Fransız ortak açıklaması, İran’ın bölgenin güvenliğini sarsan faaliyetlerine karşı konulması gerektiği konusunda oldukça netti. Aynı şekilde iki ülke açıklamasında, İran’ın nükleer programının ilerlemesi ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’na (UAEA) karşı şeffaf ve işbirliği içerisinde olmaması konusunda oldukça endişeli olduklarını ifade ettiler.

Yemen vesilesiyle ve bazıları bir Suudi gerilemesine ve Fransa’nın baskısına güveniyor. Ortak açıklamada, Yemen krizinin çözümü için Körfez girişimi ve yürütme mekanizmalarına, kapsamlı ulusal diyaloğun sonuçlarına ve Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin 2216 sayılı kararı başta olmak üzere BM’nin ilgili kararlarının altı çizildi. Ayrıca Fransa, 22 Mart 2021’de başlatılan Suudi Arabistan barış girişimine tam destek verdiğini vurguladı.

Lübnan konusuna gelince, üstü kapalı ifadeler kullanılmadı. Hatta Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın açık sözlülüğü Fransa Cumhurbaşkanı’nın gözünden kaçmadı. Fransa ve Suudi Arabistan yönetimleri, Lübnan hükümetinin kapsamlı reformlar gerçekleştirmesi, özellikle de Lübnan’da ulusal birlik ve sivil barışı güvence altına alan Taif Anlaşması’nın maddelerine uyulması ve silahların sadece yasal devlet kurumlarının elinde toplanması gerektiği hususunda mutabık kaldılar.

Aynı zamanda Lübnan’ın bölgenin güvenliğini ve istikrarını bozan herhangi terör eylemi için bir hareket noktası ve uyuşturucu kaçakçılığı için bir kaynak olmaması gerektiğine dikkat çekildi.

Bütün bu musibetleri, siyasi ve güvenlik eksikliklerini Lübnan’a kim getiriyor? Avustralya Ormanları Koalaları Koruma Partisi mi yoksa Yeşil Kaplumbağa Severler Derneği mi?

Tabi ki bunun baş sorumlusu Lübnan’daki İran destekli Hizbullah Partisi’dir. Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn yakın bir zamanda el-Cezire kanalına verdiği röportajda Hizbullah’ın Lübnan’ın üçte birini temsil ettiğini söyleyerek, bu gurubun ülkenin karar alma mekanizması üzerindeki hegemonyasını normalleştirmeye çalıştı!

Gri alanları manipüle etme dönemi sona erdi. Politikacılar ve diğerleri başta olmak üzere Lübnan’ın siyasi kur yapmayı bırakması, sivil devlet mantığı ile konuşması ve şu anki tavırlarının tam tersini yapması gerekiyor.

Suudi Arabistan ve ılımlı ülkelerin bu siyasi şaklabanlıklarla kaybedecek vakti yok. Bölgedeki durum çok tehlikeli. Zira saldırgan bir İran ve yolunu kaybetmiş bir ABD ile karşı karşıyayız.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Suudi Arabistan ziyaretinin ardından şu ifadeleri kullandı:

“Suudi Arabistan Veliaht Prensi, endişesini dile getirme konusunda olduğu gibi barışı koruma arzusunu dile getirme konusunda da her zaman açık sözlü olmuştur. Kendisi bu konuda net tavırlar sergileyenlerden biri.”

*Mişari Zeydi- Suudi Arabistanlı gazeteci ve yazar